Sur’da 6 mahallede uygulanan yasak 4. yılında: Yetkisi olmayan mimar projeleri onayladı

Sur’da 6 mahallede uygulanan yasak 4. yılında: Yetkisi olmayan mimar projeleri onayladı
Diyarbakır’ın Sur ilçesinde 6 mahallede devam eden yasak 4’üncü yılına girdi.  Diyarbakır Mimarlar Odası, Sur’da devam eden yasak ve yaşanan hukuksuzluklar ile ilgili açıklama yaptı.

Remzi BUANCİR


ARTI GERÇEK-Diyarbakır Sur ilçesinde 2 Aralık 2015 tarihinde ilan edilen sokağa çıkma yasaklarının üzerinden tam 4 yıl geçti. Cevatpaşa, Dabanoğlu, Fatihpaşa, Savaş, Hasırlı ve Cemal Yılmaz mahalleri 4 yıldır yasaklı. Çatışma ve operasyonların yaşandığı 6 mahallenin neredeyse tümü yıkıldı. TMMOB Diyarbakır İl Koordinasyon Kurulu’nun raporuna göre, 6 mahallenin yüzde 72’si yok oldu. Bu mahallerde yaşayan binlerce aile göç etmek zorunda kaldı.   Yıkımın yaşandığı mahallelerde inşa edilmeye başlanan yapılar ise Diyarbakır’ın geleneksel tarihi taş evlerine uygun değil.   Sur’dan göç etmek zorunda kalan hak sahiplerinin mağduriyeti ise devam ediyor.

"YASAKLI BÖLGEYE GİRME YETKİSİNE SAHİP KİŞİLER SİT ALANINDA DEFİNE ARADI"

TMMOB Mimarlar Odası Diyarbakır Şubesi’nde Sur yasağı, yeni yapılan yapılar, yıkımdan sonra yapılan usulsüzlükler ve Sura dönük yürütülen yargı süreci ile ilgili basın açıklaması yapıldı. Basın açıklamasını okuyan Diyarbakır Mimarlar Odası Eş Başkanı Şerefxan Aydın, 6 mahallede devam eden yasağın 4 yılını tamamlamış olduğunu hatırlattı.  Bu süre içerisinde ve sonrasında yıkım ile birlikte birçok hukuksuzluk ve keyfi uygulama ile karşılaştıklarını ifade eden Aydın, yıkımım arından yasaklı bölgeye girme yetkisine sahip kişilerin kentsel sit alanında define aradığını söyledi. Bu bilginin Sur’da çalışan işçilerin kendilerine verdiğini söyledi. Aydın, define arama dahil, yaşanan bir çok hukuksuzluğu yargıya taşıdıklarını ifade etti.

SUR YIKIMI TÜM YÖNLERİYLE YARGIYA TAŞINDI

Aydın, yargıya taşıdıkları konuları şu şekilde sıraladı: "Tanklarla toplarla, tarihi Surların dövülmesi. Surun tamamının acele kamulaştırılması. Çatışmaların bitmesiyle DSİ ve Karayolları’nın ağır iş makinelerinin kentsel sit alanına girmesi. Hasarlı ve hasarsız yüze yakın tescilli, 250 adet tescile değer tarihi yapının yetkililer eliyle yıkılması. Binlerce evin yıkılması sonucu, on binlerce insanın kendi yurdunda göçertilmesi… Kentsel sit alanı Surda ağır tonajlı güvenlik kulübelerinin inşa edilmesi… Kentsel sit alanı Surda ağır tonajlı beton bloklarla Surun etrafının örülmesi… Tarihi rezalet olarak kaydettiğimiz keçi burcuna tuvalet yapılması. Kentsel sit alanı Surda özensiz kazı yapılması. Yasaklı bölgeye girme yetkisine sahip kişilerin kentsel sit alanında define araması. Tarihi yapı kalıntıları olan değerli yapı elemanlarının yağmalanması. Koruma amaçlı imar planının oyun hamuru gibi istenilen şekilde değiştirilmesi. Bazalt makyajlı villaların yapılması. İlgisiz alakasız belki de Diyarbakır’ın Suyunu içmemiş, Surun sokaklarını görmemiş yabancı mimarlarla Surun inşa edilme macerası…"

"YETKİSİ OLMAYAN MİMARA PROJE HAZIRLATILDI"

Yargıya taşıdıkları tüm bu suçlara karşı cezasızlık politikasının uygulandığını ifade eden Aydın, Fatih paşa, Hasırlı ve Dabanoğlu mahallelerinde yapılan 181 adet bazalt makyajlı yapının, yapı ruhsatı alım sürecinde usulsüzlük yapıldığını tespit elettiklerini söyledi. Bu yapılar ile ilgili projelerin, proje çizme ehliyeti olmayan bir mimar tarafından hazırlandığını ifade eden Aydın, "Çevre Şehircilik Müdürlüğü tarafından 2018-2019 tarihlerinde verilen ruhsatların 181 tanesinde yani yapılan 181 adet sur evinin proje müellifinin proje çizme ehliyetinin olmadığı açığa çıkmıştır. Bu mimarın Büro Tescil Belgesi yoktur. Büro tescil belgesi olmadan Sur projelerini hazırlayıp onaylamış ve ruhsat için kuruma ibraz etmiştir.  Bu projeler ilgili kurum tarafından incelenip onaylanmıştır. Yani kurum bu usulsüzlüğe onay vermiştir. Yasal olarak kurumun bu kontrolü yapma sorumluluğu vardır. Kontrolü yapmadığı için de kurumun görevini ihmal ettiği ortadadır" dedi.  

"ANKARA MERKEZLİ CEZAEVİ MİMARİLİ EVLER"

Konu ile ilgili yasal mevzuatları hatırlatan Aydın, bu durum ile ilgili kurumlarla gerekli yazışmalar yapılarak mimar ile ilgili hukuki sürecin başlatıldığını söyledi. Sur’da inşası devam eden yapılan fotoğraflarını gösteren Aydın, yapılan cezaevine benzediğini söyledi. Bu projelerin Ankara merkezi hazırlandığını ifade eden Aydın, bu konuda verdikleri hukuk mücadelesinde keyfi uygulamalar ile karşılaştıklarını belitti.

KORUMA AMAÇLI PLAN DEĞİŞTİRİLDİ

Aydın, Koruma Amaçlı İmar Planında yapılan değişikliklere de değindi. Öncesinde Koruma Amaçlı İmar Planında ‘yeni yapılacak yapıların sokak cephesinde bazalt taşı kullanılmalıdır’ ibaresi olduğunu hatırlatan Aydın, açıklamasını şu sözlerle sürdürdü: "06.03.2018 tarihindeki KAİP revizesinde ‘Yeni yapımlarda bazalt taş kullanılarak avlu duvarı yapılabilir’ yani istenilirse yapılmayabilir olarak değiştirilmişti. Diyarbakır’ın yerel malzemesi Bazalt taşıdır. Yapısal olarak Diyarbakır Sur denildi mi Bazalt taşı akla gelmektedir. ‘Bazalt taşı kullanma zorunluluğunu ortadan kaldırmak, geleneksel tarihi ve mimari dokunun giderek tümüyle yok olmasına neden olacaktır. Kimliksiz bir sur ortaya çıkacaktır’ diyerek buna karşı hemen yürütmenin durdurulması ve kararın iptali için dava sürecini başlatmıştık ve kamuoyu ile paylaşmıştık. Bu süreçle birlikte mahkeme bilirkişi heyeti görevlendirmiş ve bilirkişi heyeti de bu uygulamanın yanlış olacağını bilim ve tekniki referanslarla sayfalarca gerekçe ile raporu mahkemeye sunmuştu. Yani bu plan notlarındaki revizenin iptal edilmesi gerektiği tescillenmişti.

"İKİ BAKANLIK İTİRAZ ETTİ, MAHKEME YENİDEN RAPOR İSTEDİ"

Ancak bu rapor kendi istedikleri doğrultuda olmadığı için ve raporu beğenmeyen davalı kurum olan Çevre Şehircilik Bakanlığı ile Kültür ve Turizm Bakanlığı bilirkişi raporuna itiraz etmiş ve mahkeme de kendi atadığı bilirkişilerin raporunu kabul etmeyip yeniden bilirkişi heyeti tayin etme kararı almıştır. Bu durumun kentsel sit alanı olan Sur içerisinde telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğuracağı açıktır. Telafisi imkansız durumların mevcut olması halinde işlemin yürütmesinin durdurulmasına karar verilmesi yasal zorunluluktur. Bilirkişi heyeti bu değişikliğin Surun tarihi niteliğine tamamen aykırı olduğunu raporunda belirtmiştir. Ancak mahkeme yürütmenin durdurulmasına karar vermeyerek her geçen gün artan yapılar ile ortaya çıkan kimliksiz sur tablosunun oluşmasına ve gelişen kamu zararına yol açmaktadır. Mahkemenin kendi atadığı bilirkişilerin raporunu beğenmeyip yeniden bilirkişi ataması kararı kabul edilebilir değildir. Soruyoruz; İstenilen rapor hazırlanana kadar bu süreç uzatılacak mıdır? Oluşacak kimliksiz sur tablosunun telafisini nasıl yapılacaktır? Hukuk bu şekilde ayaklar altına alınamaz, mahkemeler kamu yararına olmayan kararlar alamaz ve insanların adalete olan güven duygusunu bu şekilde tahrip edemezler. Biz mimarlar odası olarak kentimize, doğamıza, kültürel ve tarihi değerlerimize karşı gelişen tüm bu süreçlerin takipçisi olacağımızı belirtiyor ve takdiri kamuoyuna bırakıyoruz."

Öne Çıkanlar