‘Suriye’de bataklığa nasıl saplandık, nasıl çıkabiliriz?’

‘Suriye’de bataklığa nasıl saplandık, nasıl çıkabiliriz?’
‘Suriye’de adeta zücaciye dükkanındaki fil gibi ilerlemekte beis görmedik’ diyen eski Büyükelçi Namık Tan, ‘Çatışmacı politikaları terk etmek gerekiyor’ diyor.

Eski Washington Büyükelçisi Namık Tan, TSK'nın yeni bir sınır ötesi harekât işareti verdiğini ve Suriye'de derinleşen krizin Türkiye için maliyetinin her geçen gün arttığını belirterek, "Sorunun çözümü konusunda ise ufukta bir ümit ışığı gözükmüyor. Bundan birkaç yıl önce okuduğum bir BM raporunda, Suriye’nin, iç savaş öncesindeki fert başına milli gelir seviyesine ulaşabilmesi için, ülkede yeniden barış sağlanmasından itibaren 30 yıl geçmesi gerektiği belirtiliyordu. Rapordaki somut verilere dayanan bu değerlendirme beni çok üzmüş ve ürkütmüştü. Zira, veriler Suriye meselesinin yükünü çok uzun yıllar sırtımızda taşıyacağımızı ortaya koyuyordu. Bugün içinde bulunduğumuz durum, ne yazık ki raporda yazılanlardan da endişe verici bir geleceğe ilişkin emareler barındırıyor." diye yazdı.

Namık Tan, yetkinreport.com sitesinde "Suriye’de Bataklığa Nasıl Saplandık? Nasıl Çıkabiliriz" başlıklı bir yazı yazdı. Tan, yazının girişinde Suriye bataklığına nasıl battığımızı şöyle anlatıyor:
"Suriye ile ilgili Türkiye’de çok farklı beklentiler vardı. Sadece Washington’dan değil, birçok önemli dış temsilciliğimizden gelen benzer uyarılara aldırış edilmiyordu. Zira, Hükümet arka bahçesi olarak gördüğü Suriye’de kendine müzahir Sünni bir yönetim oluşturabileceği düşüncesindeydi. Her ne kadar, meseleye terör bağlamında güvenlik kaygılarıyla yaklaştığını öne sürüyorsa da, aslında Hükümetin politikalarına ideolojik bir bakış açısı hâkimdi.

SÜNNİ COĞRAFYADA ETKİ FIRSATI SANILDI

Türkiye, Suriye’deki başkaldırıyı kendisi için bir fırsat sandı. Bunun, Suriye başta olmak üzere Ortadoğu ve Kuzey Afrika sahili boyunca uzanan Sünni Arap coğrafyasında kendisine hegemonya imkânı yaratabileceği zannına kapıldı. Üstelik, böyle bir yaklaşım, hem milliyetçi ve popülist politikalarına zemin kazandırıyor hem ülke içinde kendisine müzahir siyasi kitlenin hamasi söylemlerle konsolide edilmesini sağlıyordu. Sünni âlemine liderlik hayali içindeki Hükümet etnik ve mezhepsel fay hatlarıyla dolu, aslında pek de bilmediği bir bölgede el yordamıyla, adeta zücaciye dükkanındaki fil gibi ilerlemekte beis görmedi."

Türkiye'nin kendi halkı ve yurt dışındaki muhatapları nezdinde güven oluşturamadığı taktirde içinde bulunduğu durumdan kurtulmasının zor olduğuna işaret eden Tan, "Türkiye’nin, bir an önce, halkının refah ve mutluluğunun teminat altına alınmasına odaklanması, kavgacı ve çatışmacı politikaları terk etmesi ve bundan on yıl kadar öncesine kadar olduğu gibi, yumuşak güce öncelik veren bir politikaya dönmesinde zaruret vardır.

Türkiye, akılcı ve uluslararası sisteme uygun davranmalıdır. Dost ve müttefikleri başta olmak üzere, uluslararası camia, Türkiye’den, tereddüde mahal bırakmayacak şekilde pozisyonunu belirlemesini bekliyor. Türkiye’nin yeri Batı’dır. ABD’nin, Rusya ve Çin’i açıkça hasım olarak belirlediği ve yeni nesil soğuk savaşın ayak seslerinin duyulmakta olduğu bir dönemde Türkiye’nin muhataplarına bu istikamette güven vermesi dostlarından güven bulmasını da sağlayacaktır." ifadelerini kullandı.

Öne Çıkanlar