Tahincioğlu: Cinayet zanlıları itibarlı, yakınlarının akıbetini soranlar suçlu

Tahincioğlu: Cinayet zanlıları itibarlı, yakınlarının akıbetini soranlar suçlu
'18 cinayetle suçlanan isimlerden, cinayetleri itiraf eden Ayhan Çarkın dışında bir teki bile bugüne kadar tutuklanmadı.'

T24 yazarı Gökçer Tahincioğlu, faili meçhul cinayetlerde kayıplarını arayan Cumartesi Anneleri'nin terörden yargılandığını ancak dönemin eski İçişleri Bakanı Mehmet Ağar'ın hakkında ifade ve MİT raporu olmasına rağmen serbest kaldığına dikkat çekerek "Dünyanın hiçbir makul ülkesinde, 18 faili meçhul cinayetin faili olmakla suçlanan insanlar yıllar boyu ellerini kollarını sallayarak rahatça gezmiyor. Biraz olsun standartları bulunan hiçbir ülkede, cinayetleri işlediği iddia edilenler itibar görürken, öldürülenlerin yakınları itilip kakılmıyor." diye yazdı.

Tahincioğlu'nun "Türkiye tipi adalet: Cinayet zanlıları itibarlı, yakınlarının akıbetini soranlar suçlu" başlığıyla yayımlanan bugünkü yazısının ilgili kısmı şöyle:

***

1995’ten bu yana Galatasaray Meydanı’nda sessizce pankartlarını açarak, barışçıl bir şekilde yakınlarının akıbetini soran Cumartesi Anneleri, 2018’de bir kez daha terörizmle suçlandı.

Köprülerin altından sular akmıştı.

Başbakanlık’a davet edilen, dertleri dert edinilmiş gibi yapılan insanlar bu kez terörist ilan edilmişlerdi.

O gün, 25 Ağustos 2018’de, önce meydana çıkmaları yasaklandı. Ardından meydana çıkmak isteyen anneler, çocuklar, Cumartesi İnsanları darp edildi. İçişleri Bakanı, bütün bunların nedenini, "ikiyüzlü kandırmacaya" ve "terör örgütlerinin annelik, devlet ve millet kavramlarını istismar etmesine" bir son vermek olarak açıkladı.

Hangi örgütler, kim kimi kandırıyor, elbette yanıtı yok.

Tıpkı, Türkiye’nin yarısını terör örgütleriyle iltisaklı göstermek gibi.

***

Ancak 46 kişi hakkında dava açıldı.

Gaz yiyenler, darp edilenler onlar değilmiş, meşru ve barışçıl biçimde basın açıklaması yapmak hakları yokmuş gibi Cumartesi Anneleri/İnsanları suçlanıyor şimdi.

Geçen hafta üçüncü duruşması yapıldı davanın.

10 kişi hakkında zorla getirme, iki kişi hakkında yakalama kararı verildi.

***

Cumartesi Anneleri, İstanbul’da yargılanırken, terörle hiçbir bağlantıları olmadığı bilinmesine rağmen varmış gibi davranılırken, Ankara’da da normalde terör örgütü yargılaması olması gereken iki ayrı yargılama sürüyor.

Biri artık gayet iyi biliniyor. 18 faili meçhulle ilgili olarak Mehmet Ağar ve eski özel harekat polislerinin sanık olarak yargılandığı faili meçhul cinayetler davası.

Davada, savcı, sanıklara çok güveniyor olacak ki duruşmalar daha başlamadan duruşmalara katılmalarına gerek olmadığını belirtti ve duruşmalardan vareste tutulmalarını istedi.

Zaten daha önce beraatle biten yargılamada da Ağar’ın özel celsede sorgulanması, çapraz sorguya tabi tutulmaması sağlanmıştı.

18 cinayetle suçlanan isimlerden, cinayetleri itiraf eden Ayhan Çarkın dışında bir teki bile bugüne kadar tutuklanmadı.

Verilen ifadelere, Çarkın itiraflarına, MİT raporlarına rağmen bir tekine dokunulmadı.

Terör örgütü olarak bile nitelendirilmediler.

***

Bir diğer dava, 10 Ekim Katliamı davası.

Cumhuriyet tarihinin en büyük terör saldırısı davası da garipliklerle sürüyor.

Öyle bir dava ki, yargılama devam ederken savcılarının, katliamın aydınlatılmasına olanak sağlayacak delilleri gizlediği, 9 klasörden oluşan soruşturma evrakının, katliamın üzerinden 4 yıl, ilk davanın hükme bağlanması üzerinden ise 14 ay geçtikten sonra, Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesine teslim edildiği anlaşıldı.

Normalde böyle bir hukuk skandalından sonra birilerinin istifa etmesi, ülke gündeminin alt üst olması beklenir değil mi?

Bırakın bunu, Hakimler ve Savcılar Kurulu, iki soruşturma savcısı için, "yargı yetkilerini kullandıkları" gerekçesiyle şikâyetleri ortadan kaldırdı.

Tek çare Anayasa Mahkemesi’ne gitti avukatlar.

Kırmızı bültenle aranan sanıkların bir bölümünün yakalanıp bırakıldığı, bir bölümünün kaçmasına göz yumulduğu da anlaşıldı.

Ama mühim değil yargıya göre, zira "barış" amacıyla yürüyenler öldürüldü.

***

Listeyi uzatmak, sayfalar dolusu yazı yazmak mümkün.

Dünyanın hiçbir makul ülkesinde, 18 faili meçhul cinayetin faili olmakla suçlanan insanlar yıllar boyu ellerini kollarını sallayarak rahatça gezmiyor.

Biraz olsun standartları bulunan hiçbir ülkede, cinayetleri işlediği iddia edilenler itibar görürken, yakınları öldürülenler itilip kakılmıyor.

İnsanlar anayasal protesto haklarını kullandıkları için terörist ilan edilmiyor.

Anayasal hak kullanımı, devlet düşmanlığı olarak yorumlanmıyor.

***

Bir tarafta, bütün olan bitenlere rağmen, iktidarın hiçbir biçimde, hiçbir şekilde hata bile yapmayacağını ölümüne savunanlar, bir tarafta açlığa, zulme karşı haklarını korumak isteyenler var.

Türkiye’de ilk grupta yer alanlar kendilerini mazlum ve mağdur olarak göstermek konusunda ustalaşmış olabilir.

Ancak hakikat tek, gerçek inatçı.

Ne yapılırsa yapılsın, bütün olan bitene rağmen hesap sormakta ısrar edenlerin direncinin önüne geçilemiyor.

Öne Çıkanlar