İbrahim Ekinci

İbrahim Ekinci

Talimatı duydunuz, ihaleler şeffaf olacak

Devlet yönetmeyi ne bellemiştilerse… Hazine arazilerini, kamu işletmelerini, kurumlarını, imtiyazlarını, bütçesini yönetme sorumluluğunu değil de kullanma sırasını kapmış gibi davrandılar.

Bir eski AKP’li vekilin 11 maaş aldığını öğrendiğimiz günde oluyor bu.

"Türkiye’de bir kişiye 11 maaşa kadar çıkmışlar. Biz hala 2’ye bile geçemedik" diye başta Almanya olmak üzere bütün ülkeleri kıskanmaktan çatlattığımız günde…

Kıyak düzenlemeler yaptıktan sonra kapağı özel sektör şirketlerine atan bürokratlar haberini aldığımız günde oluyor.

Yüzlerce milyar dolarlık ihale, fevkalade kayırmaya mazhar şirketlere dağıtıldıktan sonra Erdoğan’ın, AKP’li belediye başkanlarına talimatını dinliyoruz:

"İhaleleri şeffaf yapın, gerekirse yayımlayın."

Sonra aynı gün, (kulis haberlerine göre "muhalefetin eline çok koz verdi" diye eleştirdiği mevcut başkanın yerine) Sayıştay’ın başına iki maaşlı bir saray memurunu atıyor. Yeni başkanın görevi belli: Muhalefetin eline koz vermemek…

AKP, Meclis denetiminden kaçıyor, komisyonlardan kaçıyor,

Bütün araştırma önergelerini reddediyor,

Soru önergelerine cevap vermiyor,

Sayıştay’dan kaçıyor,

Yasa çıkarıp Varlık Fonu gibi kurumları denetim dışına çıkarıyor.

Dosyaları açmıyor. Muhalefete geçmiş belediyelerde, AKP dönemi yolsuzluk dosyalarının açılmasını önlemek için ellerinden alıyor.

Hiçbir denetim birimini, hiçbir denetim kanalını çalıştırmıyor!

Nasıl olduysa… Hükümet olmayı, devlet yönetmeyi nasıl bellemiştilerse bilmiyorum… Koca ülkenin padişahlık geçmişinden kalma geniş Hazine arazilerini, 80 yılda kurulmuş kamu işletmelerini, hizmet kurumlarını, imtiyazlarını, yüzlerce milyarlık bütçesini… Sanki bunları yönetme sorumluluğunu değil de istedikleri gibi kullanma, isterse emmi oğluna, isterse bacanağa verme sırasını almış gibi davrandılar. İhaleler şeffaf olmadı ama nasıl ve neye güvendilerse çok da sakınmadan, hatta kanırta kanırta, hepimizin gözleri önünde, bir bakıma oldukça şeffaf bir soygun gerçekleştirildi.

Çok büyük kaynaklar, paralar kullanıldı. 2003 – 2020 arasında 2.3 trilyon dolar vergi toplandı. Bunun % 65’i (yani 1.5 trilyon doları) transferlere (personel gideri, sosyal güvenlik ödemeleri, cari transferler vb.) gitti. Kaldı 800 milyar dolar. Fakat bütçe vergiden ibaret değil. Vergi gelirlerinin yüzde 10 – 15’i civarında diğer gelirler var. (Sadece 70.5 milyar dolar özelleştirmeden geldi.) Bu diğer gelirlerden gelen toplamda 200 milyar dolar civarında kaynağı da eklersek 1 trilyon dolara ulaşıyoruz. Böylece AKP’nin iktidar yıllarında bütçeden (transferler hariç) diğer harcamalar için 1 trilyon dolar kullandığını varsayabiliriz. Strateji Bütçe Başkanlığı’nın verilerine göre faiz ödemeleri toplam bütçe gelirlerinin ortalama yüzde 13’ünü götürüyor. Bu da yaklaşık 300 milyar doların biraz üzerinde bir rakamın faiz ödemelerine gittiğini gösteriyor. Böylece AKP’nin bütçeden 700 milyar dolar kaynak kullandığını varsayabiliriz.

Faiz – ana para ödemelerinden hareketle tahmin edersek şimdiye kadar 800 – 900 milyar dolar da iç – dış borçlanma yoluyla kaynak kullanıldı, ödendi. Halen merkezi yönetimin 2 trilyon lira borcu var. 8,5 lira kurdan çevirirsek 235 milyar dolar ediyor.

Çok değerli kamu varlıklarını yandaşlara aktarmanın elverişli bir aracı olarak çalışan "hayır hasenat için vakıflara devir" yöntemini saymazsak, Türkiye’de AKP’nin kendi zenginlerini yaratmak için ihaleler yoluyla kullandığı kaynaklar bunlardır denilebilir. Kamu İhale Kurumu’nun 2003 – 2020 verilerinden yaptığım hesaplamaya göre bu 19 yılda AKP’nin yaptığı ihalelerin tutarı da 752 milyar dolar çıkıyor. (Tablosu sayfadadır.)

Bu işlerin neredeyse yüzde 100 yandaşlara verilmesi, hacıyatmaz burjuvaziyi abat etti. Ancak ihalelerin değerleri üzerinden ayrıca bir kazanç sağlandı mı, onu bilemiyoruz tabi. Bu konuda da çok ciddi kuşkular, iddialar var elbette. Bazı kıyaslamalarla, 4 - 5 milyar dolara yapılabileceği düşünülen işlerin iki katı rakamlara verildiğini gördük. AKP’den kurtarıldıktan sonra bazı belediyelerin aynı işleri üçte bir fiyata aynı firmalara ihale ettiğini gördük.

AKP yalnızca yapım, mal ve hizmet alımı ile yandaş beslemedi. Özelleştirme ihaleleri ile 370 şirkette kamu hissesini, 339 kamu işletmesini, 18 oteli, 3 bin 400 taşınmazı, gemi, uçak, teçhizat gibi 36 kamu varlığını sattı. Cumhurbaşkanı, kalan kıymetli kamu şirketlerini Varlık Fonu’na doldurup başına geçti.  Böylece nasıl ihaleler yoluyla kendi zenginlerini yarattıysa, bir yandan da özelleştirmeler yoluyla Türkiye tarihinin en derin kamu yıkımını gerçekleştirdi.

  • OTOYOLLARIN YARISI ÖZEL SEKTÖRE GEÇTİ: YİD projeleriyle otoyolların yarısı (İstanbul – İzmir, Kuzey Marmara, Ankara – Niğde, İzmir – Çandarlı, OSG, YSS ve inşası süren Çanakkale Köprüleri) halen özel sektördedir. Kamunun elindekilerin özelleştirilme ihalesi (muhtemelen Koç cezalandırmasına takılıp) iptal edilmeseydi, tamamı özelleşmiş olacaktı. Hala da özelleştirme portföyündedir. AKP’nin planı muhtemelen, devir tarihlerinde bunların yeni ihalelerle özel sektörde kalmasıdır.
  • DENİZ TAŞIMACILIĞI ÖZELLEŞTİ: İstanbul, İzmir, Çanakkale belediyelerin şehir hatlarını ayrı tutarsak, kriz öncesi 2019’da toplamda 32,5 milyon yolcu taşıyan İDO’nun satışıyla deniz yolcu taşımacılığı esas itibariyle özelleşti. Kamu TDİ satışı ve tasfiyesiyle yük taşımacılığından tamamen çekildi. Demiryolunda özelleştirme başladı.
  • ELEKTRİK DAĞITIMI ÖZELLEŞTİ: Dağıtım hizmeti 21 bölgeye ayrılıp satılarak tamamen özelleşti. Cengiz, Limak, Kolin ve Enerjisa büyük pay aldılar.
  • ELEKTRİK ÜRETİMİNİN ÇOĞU ÖZEL SEKTÖRE GEÇTİ: Bazı kamu bazı santralları satıldı. Üretimde özel sektör ağırlık kazandı. 2008’den 2019’a EÜAŞ’ın üretim payı yüzde 49,4’ten yüzde 19.6’ya geriledi. Böylece üretim alanı da önemli ölçüde özelleştirilmiş oldu.
  • MADENCİLİK ÖZELLEŞTİ: 3 işletme kapatılarak, 2’si tasfiye edilerek, 13’ü satılarak kamu madencilik sektörü esas itibariyle tasfiye edildi.
  • SAĞLIK ÖZELLEŞİYOR: 2002’den 2019’a özel sektör hasta yatak sayısı 12.4 binden 4 kata yakın artarak 43 bine çıktı. Aynı dönemde kamu hasta yatak sayısı 107 binden 143 bine çıktı. Özel sektör ameliyathane sayısı (833) bakanlık hastanelerindeki sayıya (1084) yaklaştı. Sağlık Bakanlığı’nın 897, üniversitelerin 68 hastanesi varken, özel sektör hastane sayısı 561’e ulaştı. Ayrıca 655 özel tıp merkezi, 329 özel poliklinik var. Hemodiyalizlerin 3’te 1’i özel sektörde. TOBB’un 2017 tarihli raporunda "özel hizmet sunucuları toplam hizmet sunucu harcamalarında yaklaşık %2527'lik istikrarlı bir pazar payı elde etmiştir" diyor. 2020 – 21 itibariyle bu rakamın daha da arttığı tahmin edilebilir.
  • EĞİTİM ÖZELLEŞİYOR: Devlet özel okullarda bütçeden eğitim desteği veriyor. 2019 – 2020 öğretim yılı itibariyle özel eğitim kurumlarındaki öğrenci sayısı toplamın yüzde 8.7’sine ulaştı. Özel eğitim kurumu sayısı 14 bini geçti. Bu alanda da özel sektör ilerliyor.

Kamu hizmetlerinin özel sektöre devrinde KÖİ projeleri önemli bir rol oynadı. AKP’nin göz boyama, seçmen tavlama ve büyük rantlar yaratma amacına çok iyi hizmet eden bu projelerin sayısı 253’ü buldu.

Elimizde ne var?

Deli Dumrul köprüleri, otoyolları, duble yollar, tüneller, birkaç tren hattı, üç saray, atıl kapasite çalışan limanlar, lise dengi kabuk üniversiteler, 5 - 6’sı kapatılarak 1 yenisi açılan devasa şehir hastaneleri, çok sayıda cami, millet bahçeleri…

Başka ne var? 300 – 400 gökdelen, 450 AVM, binlerce site, betona boğulmuş kentler,  canına okunmuş göller, vadiler, sular… Tahrip edilmiş, (hatta çalınmış) antik varlıklar, eserler, 140 – 150 milyar dolar garanti yükü, 10 milyon işsiz, 12 milyon yoksul, derin kurumsal tahribat ve çöküş, kasası boşaltılmış bir merkez bankası, 450 milyar dolar dış borç… Başka ne var? Yoksulluk, umutsuzluk intiharları, kadın cinayetleri, siyasi cinayetler, büyük yozlaşma, sonu gelmez skandallar, düzmece davalarla siyasi tutuklamalar, bunaltılmış, düşmanlaştırılmış, bölünmüş bir ülke…

Geldik bugüne. Cumhurbaşkanı’nın talimatı var: İhaleleri şeffaf yapın, gerekirse yayımlayın!

Önceki ve Sonraki Yazılar
İbrahim Ekinci Arşivi