TBMM Başkanı M. Şentop’un son demecinden kalkarak

TBMM Başkanı M. Şentop, kendisini o mevkie getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı memnun edeceğim derken, biraz batırmış.

Protokolde cumhurbaşkanından hemen sonra gelen TBMM Başkanı Mustafa Şentop, ki kendisi İ.Ü. Hukuk Fakültesi mezunu ve hukuk profesörüdür, bir demeç verdi. Çok önemli iki şey söyledi. Önce kısaca, sonra ayrıntılı olarak bakalım. Kısaca söylediği:

1) Anayasa’da geçen cumhurbaşkanı yemininde "tarafsızlık" ifadesinin anlamı yoktur.

2) Devlet bir kurumun masrafını karşılıyorsa, o kurumun tarafsız olması düşünülemez.

***

Birinciden başlayalım. Anayasa Md. 103’te "…üzerime aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma Büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda, namusum ve şerefim üzerine andiçerim" biçiminde son bulan cumhurbaşkanlığı yemini hakkında söyledikleri:

"O yeminde bir tarafsızlık ifadesi geçiyor. Bu ifadeye dayanarak tamamen paradigması bambaşka bir sistemi, sadece yemindeki bir kelimeye dayanarak kurgulamaya çalışmak, diğer bütün anayasa maddelerini, hükümlerini görmezlikten gelmektir."

Devam ediyor:

"Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nde cumhurbaşkanı taraflıdır, siyasi parti üyesidir. Siyasi parti üyesiyse, bir siyasi partinin genel başkanıysa, yetkilisiyse şüphesiz taraflı birisidir. Anayasa buna engel değil. Oradaki tarafsızlıkla ilgili yemin, hukuki işlem anlamında bir tarafsızlıktır.''

Doğrusunu söylemek gerekirse Şentop sonuçta dürüst davranmış ve kralın herkesin malumu olan çırılçıplaklığını resmen de kabul etmiş. Fakat işin başka yönü de var:

"Monşer" dediğimiz hariciyeciler, bazı şahısların aksine, epey kültürlüdürler. Özellikle lisans üstü çalışması yapmış olanları Latinceye ve kutsal metinlere de aşinadır. Mesela bunlardan (maşallah deyin!) 90’lık Pulat Tacar abimiz, "Sayın TBMM Başkanı, özetle, cumhurbaşkanı yeminindeki tarafsızlık kelimesini yok sayacaksınız!" diyor. Ve, Şentop’un aşina olduğu bir terminolojiyle devam ediyor:

"Lâ takrabus salate yani ‘namaza yaklaşmayın’ dedikten sonra, salate’yi salata sanmış zannetmesinler diye, devamını da söylemeliydi. Entum sukara yani ‘Siz içkiliyken…’ diye tamamlamalıydı" diyor. Şöyle bitiriyor:

"Tamamlamak derken, bunun devamında referanduma gidersin ve yemini ‘cumhurbaşkanı tarafsız değildir’ diye değiştirtirsin. Saygın (ve tarafsız) olması gereken TBMM Başkanı bunu nedense yapmamış."  

***

Prof. Dr. M. Şentop’un önemli iki sözünden ikincisine gelince. Kendisine Boğaziçi "rektörü" M. Bulu bağlamında üniversitelerin özerkliğini soran gazeteciye şöyle cevap veriyor:

"Kamu üniversiteleri tamamen Hazine’den, devlet tarafından, vatandaşların vergisiyle finanse edilen üniversitelerdir. Finansmanını bütünüyle devletin yaptığı kurumların, kendi kendilerini tam olarak yönetmesi düşünülemez.''

"Parayı veren düdüğü çalar" anlamındaki bu sözün pestenkeraniliği bi yana, TBMM Başkanı M. Şentop’un, lâ takrabus’u burada da tamamlaması ve "üniversitenin bilimsel özerkliği" kavramını getiren Anayasa Md. 130/1’in kaldırılmasını talep etmesi gerekirdi.

Hatta, bununla da kalmaması iktiza ederdi. Savcı ve yargıçların maaşını da devlet verdiğine göre, Anayasa Md. 94/6 gereği tamamen tarafsız davranmak mecburiyetinde olan TBMM başkanı "Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılır" hükmünü getiren Anayasa Md. 9’un (ve bunu bir biçimde tekrar eden başka maddelerin, ör. Md. 138’in, Md. 139’un) kaldırılmasını da talep etmeliydi. Saygınlığı (ve tarafsızlığı) bunu icap ettirirdi.

TBMM Başkanı M. Şentop, kendisini o mevkie getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı memnun edeceğim derken, biraz batırmış. Ama batırmaktan ziyade, daha ilerisi önemli: Nasıl bir ortam yaşadığımıza ilişkin olarak son haftalardan çeşitli konularda bikaç haber:

***

8 Aralık 2020’de Gelecek Partisi (GP) Gn. Bşk. Yrd. Ayhan Sefer Üstün’ün evine ateş açılmasından sonra aynı 15 Ocak günü Ankara’da silahlı 3 sokak saldırısı: GP Gn. Bşk. Yrd. ve eski AKP milletvekili Selçuk Özdağ’a, İYİP çizgisindeki Yeniçağ gazetesi Ankara Temsilcisi Orhan Uğuroğlu’na, CHP çizgisindeki KRT TV programcısı Afşin Hatipoğlu’na.

Saldırılar ertesinde MHP Gn. Bşk. Yrd. Semih Yalçın demeç verdi: "Ülkü Ocakları kültür ve irfan ocakları oldu. Entelektüel merkezler oldu artık.''

Hiçbir kanıt olmadan 4 yılı aşkındır AİHM’nin kesin kararına rağmen tutuklu bulunan ve şimdi de 15.000 yıl hapsi istenen S. Demirtaş hakkında D. Bahçeli’nin başdanışmanı Yıldıray Çiçek: "İki tokat üç sopa yiyen için ortalığı ayağa kaldırıp 846 kişinin katilini serbest bırakın demek bu kadar basit olmamalı.''

TSK’nin ağır silahlarının polis tarafından kullanılmasına olanak tanıyan yönetmelik yayınlandı.

"Mehdi gelecek. Ortamı buna göre hazırlamalıyız" sözlerinin ardından Cumhurbaşkanlığı güvenlik başdanışmanlığından istifa zorunda kalan E. General Adnan Tanrıverdi’nin kurduğu SADAT, "Gayri nizami harp teşkilatlanması ve bu teşkilatın unsurlarının pusu, baskın, yol kapaması, tahrip, sabotaj ve kurtarma-kaçırma harekâtı ile bu harekâta karşı koyma faaliyetlerinin eğitimi"ni verdiğini açıkladı.

Okmeydanı’nda ekmek almaya giderken polisin gaz fişeğiyle 15 yaşında hayata veda eden Berkin Elvan’ın katili olduğu gerekçesiyle yargılanan polisin davasına, Berkin’e ‘terörist’ diyen bir tvit’i "beğenmiş" olan Galip Mehmet Perk hakim olarak atandı.

Diyarbakır HDP İl Başkanlığı önünde oturması için Sever ailesine 10.000 TL teklif edildiği öğrenildi.

Son 1 yıl içinde cezaevlerinde, 15’i çocuk olmak üzere, 1.855 kişi işkence gördü. Açlık grevleri 107 cezaevine yayıldı.

Rojava’da IŞİD saldırısında öldürülen Ayşe Deniz Karacagil hakkında 3,5 yıl önce "Kırmızı Fularlı Kız, Gezi'nin içimizi ısıtan en güzel gülüşlü meleği. Rakka önünde toprağa düşüp yıldızlara yükselerek içimizi yine yaktı" diye tvit attığı için hakkında "suç ve suçluyu övmek"ten dava açılan Cengiz Çandar’ın istinabe yoluyla (yani, İsveç’te) ifadesinin alınmasını kabul eden mahkeme, şüpheli için Türkiye’ye döndüğü takdirde "suç ve suçluyu övmek"ten yakalama kararı da çıkardı.

Kasım 2020 itibarıyla bankalar tarafından "tasfiye olunacak alacaklar" toplam 143,7 milyar TL’ye ulaştı. Ödenemeyen ticari krediler nedeniyle binlerce ipotekli gayrimenkul bankaların eline geçti. Borcundan dolayı yasal takibe giren kişi sayısı ise 641.000 oldu.

CB Erdoğan’ın yıllık maaşı 2017 yılında asgari ücretin 25,17 katıydı. Bu yılki asgari ücret 2.825 lira 90 kuruş, CB Erdoğan’ınki ise 88.000 TL yani asgari ücretin 31 katı.

2021 Yılı Yatırım Programı’nda, Cumhurbaşkanlığı’nın Ankara dışındaki yazlık ve kışlık iki yeni sarayının tamamlanması için toplam 740 milyon TL ödenek ayrıldı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Baskın Oran Arşivi