Tuğçe Tatari: İmralı açıklaması şaşırtıcı değil, HDP'liler hep aynı şeyi söylediler

Tuğçe Tatari: İmralı açıklaması şaşırtıcı değil, HDP'liler hep aynı şeyi söylediler
'İmralı’nın pozisyonu konusunda şaşırtıcı bir açıklama olduğunu düşünmüyorum.'

T24 Tuğçe Tatari, HDP Van Milletvekili Sezai Temelli'nin "Kürt sorununun asıl muhattabı İmralı'dır" sözlerinin ardından gündeme gelen barış tartışmalarını değerlendirdi. Tatari, Sezai Temelli'nin İmralı açıllamasının şaşırtıcı bulmadığını berliterek "HDP'li  siyasetçiler hep aynı şeyi söylediler, "İmralı olmadan barış olmaz." diye yazdı.

Devletin daha önce de hep PKK Lideri Abdullah Öcalan ile görüştüğünü hatırlatan Tatari, "İmralı’da masa kurup tek muhatap kabul ettikleri Öcalan’la barış görüşmeleri yapmak devlet adına bir mesele olmuyor. Ama bir siyasetçi ‘Demokratik çözümün asıl muhatabı İmralı’dır’ deyince hem devlet gözünde suç işlemiş oluyor hem de kıyamet kopuyor." yorumunda bulundu.

Tatari, "

Tuğçe Tatari'nin T24'te "İmralı konusunda kim ne kadar dürüst?" başlığıyla yayımlanan bugünkü yazısının ilgili kısmı şöyle:

Sezai Temelli’nin İmralı açıklaması yine yeni bir kıyamet kopartmış.

Herkes birbirine girmiş.

Kınamalar, hakaretler havalarda uçuşmuş.

Vay efendim demek öyleydi, işte esas yüz ortaya çıkmıştı!

İşte sonunda kendilerini ele vermişlerdi!

Temelli’nin kendisi de, bu açıklamanın ondan gelmesi de tartışılan konular arasında.

Bu açıklamayı parti yönetiminden, yetkili kurullarından rol çalmak olarak değerlendiren de var, Selahattin Demirtaş’la yaşadığı yıllara dayanan ve fazlasıyla ayyuka çıkmış rekabetin bir sonucu olarak gören de, Kürt siyaseti adına çözüm mevzusunun dönüp dolaşıp Öcalan’a biat konusunda kilitlendiğini düşünen de…

Bazılarına katılmakla birlikte Temelli’nin açıklamasını ‘silahların susması’ noktasında değerlendirdiğimizde beyanında pek bir yanlış göremiyorum.

Kişilerden, iç hesaplardan sıyrılarak bu açıklamayı değerlendirdiğimde 

İmralı’nın pozisyonu konusunda şaşırtıcı bir açıklama olduğunu düşünmüyorum.

Parti içi kavgaları ve şahısları konunun dışına alırsak -ki bence burada tartışılması gereken onlar değil-  

Tüm ‘oyla tehdit’lere,

Parti kapatmalara,

Partililerin tekmili birden cezaevlerine tıkılmış olmasına,

Yaşamları her an tehdit altında bulunmasına rağmen

HDP'li  siyasetçiler hep aynı şeyi söylediler, "İmralı olmadan barış olmaz."

Bunu söyledikleri için de en büyük cezalandırmalarla hep onlar baş etmek zorunda kaldı.

Yani şunu söylemek istiyorum, şahsa itirazınız olabilir ama açıklamasına kimse kalkıp da itiraz edemez.

Çünkü dönüp geçmişe bakarsak her dönemeçte, her seçim döneminde, her barış niyetinde devletin de İmralı’yı tek muhatap kabul ettiği sonucuna varırız.

Gizli bir durum yok ortada.

Yalan mı?

Hepimiz bilmiyor muyuz?

Dolmabahçe mutabakatında en büyük muhatap yine İmralı değil miydi?

Peki ya Oslo görüşmeleri?

‘Çözüm süreci’nde PKK’yı ‘silahsızlığı kabullenmeye davet etmesi için’ İmralı’dan, yani Öcalan’dan mektup istenip, bu mektup da tüm ulusal kanallarda canlı olarak yayınlanmadı mı?

İşte diyorum ya mesele Kürt meselesi olunca eylemler değil, söylemler mesele oluyor.

İmralı’da masa kurup tek muhatap kabul ettikleri Öcalan’la barış görüşmeleri yapmak devlet adına bir mesele olmuyor.

Ama bir siyasetçi ‘Demokratik çözümün asıl muhatabı İmralı’dır’ deyince hem devlet gözünde suç işlemiş oluyor hem de kıyamet kopuyor.

Açıkça dillendirilmesin isteniyor.

Peki bu tabloda kim yalancı oluyor?

Bizim siyasetten beklediğimiz ne yaparlarsa yapsınlar ama bizden saklasınlar anlayışı mıdır?

Yoksa dürüstçe kendilerini ortaya koymaları mı?

İnanın bu siyasetçilerin değil yalana dolana geçit tanımayarak değişimi zorlaması gereken oy verenlerin sorunudur.

Öne Çıkanlar