TÜİK'in enflasyon rakamları 'gerçeği yansıtmadığı' iddiasıyla uluslararası tahkime taşınabilir mi?

TÜİK'in enflasyon rakamları 'gerçeği yansıtmadığı' iddiasıyla uluslararası tahkime taşınabilir mi?
ABD'li bir fon yönetiminin Arjantin hükümetinin GSYİH rakamlarını yanlış beyan ettiği gerekçesiyle açtığı dava, 'Türkiye için de benzer bir durum yaşanabilir mi' sorusunu akla getirdi.

Kasım ayı yıllık enflasyon oranını yüzde 21,31 olarak açıklayan Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), verilerin gerçeği yansıtmadığına dair basında yer alan haberlere karşılık olarak "TÜİK Tüketici Fiyat Endeksini (TÜFE) herhangi bir kişi, makam ya da kurumun talep, talimat veya tahminine göre değil, alandan derlediği verilerden sahip olduğu bilimsel ve teknik özerklik ile bağımsız olarak hesaplamaktadır" açıklamasını yaptı. 

Ancak enflasyonu bağımsız olarak hesaplayan Enflasyon Araştırma Grubu'na (ENAG) göre yıllık enflasyon yüzde 58,65. Aradaki bu fark ise yakın dönemde yaşanan bir durum üzerinden "Türkiye için uluslararası hukuk bağlamında sonuçları olabilir mi?" sorusunu akla getirdi.

Söz konusu örnekte, Amerikan mahkemesi ABD'li bir fon yönetimi şirketinin açtığı dava üzerine Arjantin devletini gayri safi yurt içi hasıla (GSYİH) verilerini nasıl hesapladığını açıklamasına hükmetti. ABD merkezli Aurelius Capital, Arjantin yönetiminin, borçlu oldukları milyarlarca dolarlık menkul kıymet sahiplerine daha yüksek miktarda ödeme yapmaktan kaçınmak için GSYİH rakamlarını yanlış beyan ettiğini ve veriler doğru açıklansaydı sahip oldukları menkul kıymetlerin daha fazla getirisi olacağını iddia etmişti.

Dünyanın bir diğer tarafındaki bu mahkeme kararı, uzun zamandır TÜİK'in enflasyon verilerinin gerçeği yansıtmadığına yönelik tartışmanın yükseldiği bir döneme denk geldi.

Peki eğer TÜİK'in enflasyon verileri  gerçeği yansıtmıyorsa, bu durum Türk varlıklarına yatırım yapan yabancı yatırımcılar düşünüldüğünde, Türkiye için uluslararası hukuk bağlamında sonuçları olabilir mi? 

'BİLEREK VE İSTEYEREK MANİPÜLE ETTİĞİ KANITLANIRSA DAVA KONUSU OLABİLİR'

Konu hakkında DW Türkçe'ye bilgi veren uzmanlardan Kabine Hukuk Bürosu ortağı ve uluslararası hukuk uzmanı Mehmet Karlı, uluslararası ve devletlerarası yatırım anlaşmaları kapsamındaki kurallar çerçevesinde bakıldığında "adil ve hakkani muamele ilkesinin" devletlerin bir yabancı yatırımcıya yaptığı muamelenin şeffaf olması, keyfiyete dayanmaması, açık bir şekilde ayrımcı olmaması gibi davranış kuralları getirdiğinin altını çizdi.

Karlı, "Bu kurallar manzumesi içerisinde baktığımızda bir devlet bir finansal yatırımında ana determinanlardan biri olarak kendi istatistik enstitüsünün çıkaracağı rakamları koyduysa, örnek veriyorum enflasyon bağlantılı bir finansal enstrüman çıkardınız, ve evet enflasyonu da TÜİK yayınlıyor, TÜİK’in yayınlayacağı enflasyon dediğiniz. Ve o devletin, o rakamı bilerek ve isteyerek manipüle ettiği kanıtlanabilirse, bu yatırıcımcılar açısından istifade edebilecekleri bir ikili anlaşma varsa, bir claim (dava) konusu teşkil edebilir" dedi.

Londra’daki hukuk firması WilmerHale’in uluslararası tahkim uzmanı avukatlarından Jonathan Lim de "Türkiye İstatistik Kurumu bir devlet kurumudur. Davranışının Türkiye'ye atfedilebileceğini varsayarsak, enflasyon verilerinin manipüle edilmesinin kanıtlanması halinde, yatırımcının Türkiye'deki yatırımında, kamulaştırmaya eşdeğer düzeyde, önemli ölçüde ekonomik kayba neden olduğu gösterilebilirse, Türkiye'ye karşı bir yatırım davası için dayanak teşkil edebilir" yorumunu yaptı.

Uzmanlar tahkim davası açılabilmesi için yatırımın ikili veya uluslararası yatırım anlaşması ile korunmaya sahip olması gerektiğinin altını çiziyor ve birçok yatırım anlaşmasının finansal enstrümanları yatırım niteliğinde kabul ettiğine dikkat çekiyor.

'TİPİK ÇÖZÜM YOLU TAZMİNAT'

Türkiye'nin ikili yatırım anlaşmalarını ihlal ettiğinin tespit edilmesi durumunda olabilecekler konusunda konuşan Karlı, "Eğer Türkiye’nin bir yatırım anlaşmasındaki kuralı ihlal ettiği bir tahkim heyeti tarafından tespit edilirse, bunun uluslararası hukukta karşılığı uğratılan zararın maddi tazminidir. Örnek olarak enflasyon aslında şu kadarken, x iken y gösterildiyse aslında x olan rakam ilan edilseydi bir yatırımcı ne kazanacaktı ise, o aradaki farkı maddi tazminat olarak isteyebilir mi, isteyebilir" dedi. 

Lim ise "Bir tahkim mahkemesi, Türkiye'nin ilgili anlaşmayı ihlal ettiğini tespit ederse, tipik çözüm yolu tazminattır" şeklinde konuşuyor.

Lim, Türkiye'nin bir uluslararası tahkim mahkemesinde aleyinde bir karar çıkması halinde, bu kararı sanki kendi mahkemelerinden çıkan nihai bir mahkeme kararı gibi uygulamak zorunda olduğunu belirtiyor.

DAHA ÖNCE ÖRNEKLERİ YAŞANDI

Lim, devlet varlıklarına yurt dışında el koyulmasının örnekleri arasında, Walter Bau AG- Tayland Krallığı davasında bir UNCITRAL mahkemesi tarafından Tayland aleyhine verilen kararın ardından, Tayland Veliahtı'na ait bir uçağın Almanya'da haczini ve ayrıca Saar Papier-Polonya davasında Polonya Merkez Bankası’nın Almanya'daki varlıklarının haczini hatırlatıyor. Lim her iki örnekte de, devlet varlıklarının haczinin, nihayetinde tahkim kararına uyulmasına yol açtığının da altını çiziyor.

Lim uygulamaya yönelik tipik zorluklar arasında, bir devletin ticari olmayan varlıkları üzerinde icraya karşı egemenlik haklarını ve birçok devletin varlıklarını ayrı tüzel kişiliğe sahip ayrı kuruluşlarda tutabileceği gerçeğine dikkat çekiyor.

YERLİ YATIRIMCILAR DA İÇ HUKUK YOLLARINI KULLANABİLİR

"Bizde de son dönemde Enflasyon Araştırma Grubu olarak belirli taleplerle karşı karşıyayız. Örneğin kamu ihalesini almış, TÜİK’in tüketici enflasyonuna göre yıllık artış bedeli tayin edilmiş firmaların, uğradıkları zararın mahkemelere taşındığını görüyoruz" şeklinde konuşan Yeditepe Üniversitesi Ticari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi ve Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) Kurucusu Prof. Dr. Veysel Ulusoy, uluslararası hukuk uzmanlarının devlete karşı yargılamaların zorluğuna dikkat çekmesi ve özellikle delil toplama hususundaki zorlukları hatırlatmasına karşın, bunun o kadar da zor olmadığı görüşünde:

"Aslında bana göre zor değil. Biliyorsunuz hukukta yazılı kurallar vardır ama hukukun en azından 5’te biri de hakimin savcının yorumuna dayalı bir yapıyla işliyor. O bağlamda enflasyonu  sağlama yoluyla diğer metotlarla eğer dava açan kişi kanıt olarak sunarsa, ki bu zor değildir, istatistik ofislerinin başı bayağı ağrıyacaktır diye düşünüyorum."

Öne Çıkanlar