TÜİK’in tuhaf suç duyurusu

Şahap Kavcıoğlu yönetimi faizleri indirme basıncı altındayken kapitalist dünya ekonomisinin merkezi olan ABD'deki finansal gelişmeler tersine faizleri yükseltme basıncı yapıyor.

2020 yılının Eylül ayından bu yana bir grup akademisyen sivil bir inisiyatif olarak ‘Enflasyon Araştırma Grubu’nu (ENAGrup) oluşturdu. Kendi topladıkları fiyat verilerine dayanarak enflasyon hesaplamasını yapıyor ve yayınlıyorlar.

Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan bir TV yayınında bu inisiyatifi hedef alarak ‘Bu grubun amacı TÜİK’i; itibarsızlaştırmak. Kesinlikle TÜİK’in rakamlarla oynaması söz konusu değil’ dedi ve ‘tarihte ilk defa’ TÜİK’in bu grupla ilgili ‘suç duyurusunda bulunduğunu’ açıkladı. ENAGrup yetkilileri bu sebeple savcılıkta İfade vermek durumunda kaldı.

Peki neydi TÜİK’i tarihinde ilk defa suç duyurusu yapmaya iten neden? TÜİK’in TÜFE hesabı ile ENAGrup’un hesabı arasındaki fark TÜİK’in suç duyurusunun sebebini oluşturuyor. ENAGrup’un eylülden bu yana yayınladığı aylık verilerle TÜİK'in verilerine kıyasladığımızda arada hep bir farkın olduğunu görüyoruz. Bu farkın 8 aylık ortalaması yaklaşık %1.5’tur. Demek ki ENAGrup'un günlük kendi topladıkları fiyatlarla yaptıkları hesapta TÜİK'in enflasyon hesabının 1,5 puan kadar eksik olduğu yönünde bir gözlem ortaya çıkıyor.

Bu neden önemlidir? TÜFE pek çok ekonomik işleme sahip kilit önemde bir endekstir. Ama özellikle kasımdan bu yana yani Merkez Bankası ‘negatif reel faiz’ (=Enflasyonun altında faiz) uygulamasından vazgeçtiğini ilan ettiğinden beri TÜFE politika faizinin belirleyicisi olmak gibi çok kritik bir işlevde kazandı. Örneğin TÜİK’in ilan ettiği nisan ayı yıllık TÜFE’nin üzerine 1,5 puan eklediğimizde Yıllık enflasyon yüzde 18,6 oluyor ki bu durumda % 19'luk politika faizinin etkisizliği ortaya çıkar. faizleri indirmesi için göreve getirilen Kavcıoğlu’nun ‘ Enflasyonun üzerinde faiz’ iddiasını sürdürmek istiyorsa tersine faiz arttırması gerekecektir.

TÜİK’in enflasyon verilerini tartışmalı hale getiren ENAGrup değildir, hayatın ta kendisidir aslında. Yumurta, yağ, domates, biber ve benzeri temel üretim mallarındaki fahiş fiyat artışlarını TÜFE hesabından bir türlü göremememizdir. Üretici fiyat endeksi (ÜFE) %35’lere dayanmışken bunun bir türlü TÜFE'ye yansımaması da ya üreticilerin neredeyse bir yıldır sürekli zararına çalıştığını gösterir (ki bu mümkün değildir.) ya da TÜFE hesabında bir sorun olduğunu.

Diğer yandan Şahap Kavcıoğlu yönetimi faizleri indirme basıncı altındayken kapitalist dünya ekonomisinin merkezi olan ABD'deki finansal gelişmeler tersine faizleri yükseltme basıncı yapıyor. Nihayetinde Türkiye gibi ekonomik-mali sömürge konumundaki ülkelerin faiz oranları ABD FED faizinin ve LIBOR (Londra) faiz oranının bir türevidir. 2013'te FED faiz arttırınca Merkez Bankası da faiz arttırmış ama bu artışın suçu ‘Gezicilerin’ üstüne atılmıştı. ABD enflasyonunun % 4,2 ye ulaşması 10 yıllık ABD tahvil faizlerindeki artış FED’in faiz arttırma olasılığı tüm bunlar Türkiye klasmanındaki ekonomilerde faizleri yukarı iten etkenler. Tabii bu grup içinde en Kırılgan ekonominin Türkiye olduğunu da biliyoruz.

Bu şartlarda hem Merkez Bankası faizlerini sabit tutmak hem de ‘ enflasyonun üzerinde faiz’ verebilmek sadece tek bir yolla mümkün: TÜFE'nin artmaması ile! Sanırım TÜİK’in tarihinde ilk defa suç duyurusu yapması bu koşullarla yakından bağlantılıdır.

Enflasyon asla sadece parasal bir olgu değildir pek çok makroekonomik verinin işaret ettiği dengesizliklerin genel bir sonucudur. Türkiye'de dizginlenemeyen enflasyon da tıpkı yüksek işsizlik ve yüksek döviz kuru gibi AKP iktidarının ve getirdiği başkancı rejimin ekonomik politikalarının sonuçlarından biridir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi