Türkiye’deki akademisyenlerin kültürel sermayesi çok düşük

Türkiye’deki akademisyenlerin kültürel sermayesi çok düşük
Türkiye’deki akademisyenlerin yarısından fazlasının annesi, üçte birinin ise babası ilkokul veya altı eğitim seviyesinde; çoğu erken çocukluk dönemlerini köy veya kasabada geçiriyor.

Akdeniz Üniversitesi Eğitim Bilimleri Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Engin Karadağ tarafından yayımlanan "Türkiye’deki Akademisyenlerin Kültürel Sermayeleri" başlıklı çalışmada Türkiye’deki akademisyenlerin ailelerinden edindikleri kültürel katkı hakkında çarpıcı bulgular yer alıyor.

14 bin 215 akademisyenden toplanan verileri yansıtan çalışma, akademisyenlerin yarısından fazlasının annesinin, üçte birinin ise babasının ilkokul veya altı eğitim seviyesinde olduğunu; üçte birinin dört ve üzeri çocuklu ailelerden geldiğini; erken çocukluk dönemlerini köy veya kasabada geçirdiklerini gösteriyor.

KADIN AKADEMİSYENLER DAHA İYİ DURUMDA

Çalışmaya göre kadın akademisyenlerin kültürel sermayeleri erkek akademisyenlere oranla anlamlı ölçüde daha yüksek.

Araştırmanın sonuç bölümünde Prof. Karadağ, bulgularının "akademisyenliğin elit mesleği olduğu" yönündeki algının gerçek olmadığını gösterdiğini söylüyor ve ekliyor: "Öyle ki bugün çoğunluğu 20’li yaşlarında olan araştırma görevlilerinin dahi kültürel sermayeleri oldukça düşüktür."

Karadağ, çalışmasında erken Cumhuriyette akademisyenlerin kültürel sermaye sorununun aşılabilmesi için girişilen çabaları da kısaca hatırlatıyor:

"Erken Cumhuriyetle birlikte akademinin ihtiyaç duyduğu kültürel sermayesi yüksek kadro, nitelikli eleman eksikliğinden dolayı yönetici elit kadrolarının çoğunlukla yurt dışında öğrenim görmüş aile efradı ile karşılanmıştır. Kültürel sermayesi yüksek bu yönetici sınıf, kurdukları yüksek sosyal ve kültürel sermayeleri ile uzunca bir süre akademinin baş aktörleri hâline gelmişlerdir. Elit dedelerin yüksek kültürel sermaye sahibi torunları, habituslarının da etkisi ile yurt dışına öğrenim görmeye gitmişler ve döndüklerinde tercihleri ve yatkınlıkları nispetinde devlet kadrolarında ya da üniversitede kendilerine yer bulmuşlardır (Tezcan, 2019). Günümüzde ise gelişmiş Batı toplumlarının aksine Türkiye’de akademisyenlik, söz konusu toplumun kültürel seçkinliği ile benzer olup akademisyen olmak, Türkiye’de toplumsal tavanda yer almayı veya bu tavanın habitusuna göre bir hayat yapılandırmasına sahip olmayı gerektirmemektedir."

Yazının linki: https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/2151081

Öne Çıkanlar