Türkiye etrafında oyunlar

Erdoğan, Rusya’yla karşıtlığında Batının onu destekleyeceğini biliyor ve aynı zamanda Rusya’nın da Batıya karşı koyabilmesi için onunla iş birliği yapmak zorunda olduğunu da.

Hiç kimse Türkiye’yi sevmiyor ama hiç kimse de Türkiye’yle savaşmak istemiyor. Ne Avrupa ne Arap dünyası ne Israil ne İran ne Rusya ne de ABD… Jeopolitik anlamda Türkiye’nin etrafında çok yönlü belirsizlik sürmeye devam ediyor. Erdoğan sınırsız genişleme ve yeni Osmanlılık isteklerinde hiçbir ölçü tanımıyor ve blok disiplinine uymuyor, sanki hiçbir şeyden korkmuyormuş gibi. ABD’ye karşı çıkıyor, Yunanistan’ı ve AB’ni tehdit ediyor, Arap devletlerinin topraklarına müdahale ediyor, Gazze’deki radikalleri destekliyor, Rusya’yla Suriye ve Güney Kafkaslarda karşı karşıya gelmekten çekinmiyor. Sanki sınırlarını zorluyor! Bu sınırları aşma sınırında ama aşmıyor ve sanki aşmaktan da korkmuyor. Peki bu kendine güven ve korkusuzluk nereden geliyor? Belki de jeopolitik rakiplerinin davranışları ona bu cesareti veriyor.

Türkiye’nin potansiyel karşıtlarının tutumlarıysa, Türkiye ve başka karşıtları arasında çatışma örgütlemek ve kenarda oturarak olanları izlemekten ibaret. Bu karşıtlardan bir başkası Rusya olarak görülmekte, ki Türkiye’nin tarihi antagonistidir. Daha önce de Rusya-Türkiye karşıtlığını kullanmak isteyen bazı devletler olmuştu, elbette bu yeni bir şey değil ve unutulmuşta değil. Ayrıca bu karşıtlığın yeniden alevlenmesini hesaplayanlar haklılar çünkü Türkiye’nin yaptıkları Rusya’nın çıkarlarına zıttır. Rusya bu tehdidi görüyor ve karşı koyacak gibi görünüyor. Jeopolitik arenanın üyelerinin çoğu ne Rusya’yı ne de Türkiye’yi seviyor, bundan dolayı da Rusya-Türkiye arasındaki çatışma ve birbirini bertaraf etme, onlar için iyi bir seçenek olurdu, ki Türkiye’nin veya Rusya’nın etkisi onlara engel oluşturmasın.

Rusya yönetimi elbette ki bunu anlıyor ve bundan dolayı da Türkiye’yle bir askeri çatışmaya girmeme konusunda kararlı duruyor. Belki de Rusya ve Türkiye arasında bu konuda beli bir hem fikirlilikte vardır. Bundan dolayı da Erdoğan, Rusya’yla karşı karşıya gelmekten korkmayan bir tavır sergiliyor.

Bu durum Avrupa’nın İkinci Dünya Savaşı’ndaki konumuna benziyor; o dönemde de büyük jeopolitik oyuncular Almanya’yı, SSCB’ye karşı savaşmaya itiyordu. Tabi ki onlar Almanya’yı sevmiyorlardı ve düşmanlarına karşı kullanmayı umuyorlardı. Almanya ve SSCB birbirini bertaraf edecekti ve diğer büyük devletler ise bunun sonucundan yararlanacaklardı. Bunu anlayan SSCB zaman kazanmak için Almanya’yla diplomatik oyuna girişti. Bu süre zarfında güçlenen ve hazırlanan Almanya yönetimi karar alma özgürlüğünü elde etti. 1941 yılında da Hitler, Britanya ve SSCB arasında aldatması ve saldırması gerekeni seçti.

Şimdi Erdoğan’ın da öyle bir seçme özgürlüğü var, ki bu seçimler, karşıtlarının çelişkilerine ve çatışmalarına dayanıyor. Bundan dolayı da birçok çatışmaya karışma ve aynı anda birçok projeye dahil olmaktan çekinmiyor. Erdoğan gerektiği zaman herkesle anlaşabilmeye hazır ve işine geldiği zaman da herkesi çok rahat aldatabilir. Rusya’yla olan karşıtlığında Batının onu destekleyeceğini biliyor ve aynı zamanda Rusya’nın da Batıya karşı koyabilmesi için onunla iş birliği yapmak zorunda olduğunu da... Diğerleri ise Rusya’nın veya Batının Türkiye’yi durdurmasını bekliyorlar. Erdoğan Türkiye’nin birçok güç için, birilerine karşı koyabilmenin bir enstrümanı olduğunu gayet iyi biliyor ve kendini karşıtlarının önünde zayıflatmamak için, hiç kimsenin ciddi anlamda onunla karşı karşıya gelmeyi göze almayacağını biliyor.

Şu anki durum sadece kısmen Almanya’nın o dönemine benzemekte. Fakat zamanımızdaki ülkeler, güç dengeleri, potansiyeller ve yöntemler farklılık göstermektedir. Rusya, Suriye’de Türkiye’yi durdurabildi, büyük planlarının önünde engel oluşturdu ve oluşturmaya devam ediyor. Diğer bazı oyuncuların dayanmalarının sınırları var. Erdoğan birçok yönde çok agresif hareket etmekle bir patlamayla ve patlatılmayla yüz yüze kalma şansına sahiptir. Bakalım göreceğiz…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi