Türkiye, hasta tutukluların ölümüne sessiz: Sırada kim var!

Türkiye, hasta tutukluların ölümüne sessiz: Sırada kim var!
Cezaevinde bulunan hasta tutukluların aileleri anlatıyor: Yatak olmadığı için yerde yatan da var, 26 yıl sonra dışarı sağ çıkma umudunu kaybeden de…

Seda TAŞKIN


+GERÇEK - Adalet Bakanlığı'nın verilerine göre Ocak 2022 itibariyle Türkiye'deki ceza infaz kurumunda 265 bin 30 bin hükümlü ve 38 bin 359 tutuklu bulunuyor. İnsan Hakları Derneği (İHD) Ankara Şubesinin "2021 Yılı Ankara Hak İhlalleri Raporu"na göre  hapishanelerde en az 604’ü ağır olmak üzere en az bin 605 hasta mahpus bulunuyor.  

CEZAEVLERİNDE 264 AĞIR HASTA VAR

İHD Ankara Şubesinin "2021 Yılı Ankara Hak İhlalleri Raporu"na göre özellikle tek kişilik, sağlıksız nakil araçları ile sevkler yapılıyor; bu durum özellikle kalp, astım, epilepsi hastalarının sağlıklarını kötü etkiliyor. Mahpuslar kelepçeli muayene ediliyor, kelepçeli halde hastane sevkleri yapılıyor.

Adli Tıp Kurumu politik tutum izleyerek cezaevinde kalamaz raporu vermiyor, tam teşekküllü hastane ve üniversite hastanelerinin cezaevinde kalamaz raporları kabul edilmiyor ve ağır hasta mahpusların infazları ertelenmiyor.

ÇÖZÜM SÜRECİNDE VERİLEN SÖZ TUTULMADI

Bundan tam 6 yıl önce çözüm süreci görüşmelerinde HDP heyeti, hasta tutuklu ve hükümlülerin durumuna dikkati çekerek tahliye edilmeleri için yasal adımların atılmasını isteyerek, yasal adımların atılmasını istemişti. Heyette yer alan HDP Iğdır milletvekili Pervin Buldan, Adalet Bakanı ile yaptıkları görüşmelerde konuyla ilgili düzenlemelerin yapılarak genel kurula getirileceği sözünün verildiğini açıklamıştı. Ancak konuya ilişkin herhangi bir adım atılmadı, aradan geçen süre içinde de bir görüşme sağlanmadı.

‘ADALET BAKANLIĞI İLE ÜÇ GÖRÜŞME YAPILDI’

İHD Diyarbakır Şubesi Hapishaneler Komisyonu üyesi Ercan Yılmaz, çözüm süreci yılları arasında hasta tutukluların durumunun tartışıldığını ve ciddi bir kamuoyu oluşturulduğunu söylüyor.

Çatışmalı sürecin başlamasıyla birlikte İHD’nin Adalet Bakanlığı ile yaptığı üç görüşme olduğunu söyleyen Yılmaz, yapılan her görüşmede ise hasta tutukluların durumuna ilişkin aktarımda bulunduklarını belirtiyor. Yılmaz, "Çok kısa bir süre içinde 12 hasta mahpus hayatını kaybetti ancak Adalet Bakanlığı tek kelime bile etmedi. İktidar bu konuyu gündeme getirmeyerek unutulacağını zannediyor. Cezaevlerinde yaşanan hasta mahpusların durumunu doğal ölüm gibi göstermeye çalışıyorlar" diyor. 

‘ADLİ TIP KARARLARI İKTİDARDAN BAĞIMSIZ DEĞİL’ 

Özellikle 2021 yılının aralık ayından bu yana ölümlerin arttığını söyleyen Yılmaz, hasta tutukluların durumunun düzeltilmesine ilişkin taleplerinin de görmezden gelindiğini söylüyor. Yılmaz, "Adli Tıp Kurumu’nun bu tür verdiği kararların iktidardan bağımsız olmadığını, insanların sağlık hakkı değil, güvenlikçi politikalarının öne sürülerek siyasi kararlar verildiğini söylüyoruz" diyerek çözüm yollarını şöyle sıralıyor: 

"Öncelikle Adli Tıp Kurumu’nun tekel olmaktan çıkması gerekiyor.  Mahpuslara ilişkin Adli Tıp Kurumu’ndan başka başvurulacak merci yok. Bu nedenle verilen karar çoğu zaman hasta mahpusların ölümüyle sonuçlanabiliyor. Hasta mahpusların durumunu siyasi etkiden bağımsız kurum tarafından değerlendirilmesi gerekiyor. Yine infaz erteleme konusunda savcılığın tek başına karar vermemesi ve yasal zeminin alt yapısının oluşturulması gerekiyor." 
 
‘İKTİDAR KONJONKTÜREL PAZARLIK ARACI OLARAK GÖRÜYOR’ 

"Hasta tutukluların durumunu ‘Kürt hasta mahpuslar’ durumu olmaktan çıktı" diyen Yılmaz, toplumun her kesiminde insanın olduğu cezaevi listelerinde bin 605 hasta tutuklunun bulunduğunu ve bunların durumun da ağır olduğunu söylüyor.

Artık bu meselenin iktidar tarafından çözülemeyeceğini söyleyen Yılmaz, "İktidar hasta mahpusların durumunu konjonktürel bir pazarlık aracı olarak görüyor. Çözüm sürecinde hasta mahpusların durumu gündem olmuşken, bu kadar ölen hasta mahpus olmasına rağmen Adalet Bakanlığı tek bir açıklama yapmıyor" diyor. 

‘TOPLUMUN ÖLÜMLERE SESSİZ KALMAMASI GEREKİYOR’

Yaklaşık 3 ay önce Adalet Bakanlığı ile görüşme talebinde bulunduklarını ancak hala yanıt alamadıklarını söyleyen Yılmaz, "Her hafta hapishanelerden bir mahpus hayatını yitiriyorken, toplumun buna sessiz kalmaması gerekiyor. Ülkede tam bir çözümsüzlük var, bu çözümsüzlüğe karşı insan hakları mücadelesi yürüten herkesin bu konuyu gündemleştirmesi gerekiyor. Şu an en temel konulardan biri budur" diyor. 

CİSST KORDİNATÖRÜ: REVİRDE TEDAVİ GÖRMEK İMKANSIZ 

Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (CİSST) Savunuculuk Koordinatörü Berivan Korkut’a göre sadece acil durumu olan mahpuslar hastaneye sevk edilirken, kronik hasta ve ağır hasta mahpusların tedavilerinde ciddi sıkıntılar yaşanıyor. Korkut, cezaevlerinde yaşanan sağlığa erişim sürecini pandemi öncesi ve pandemi sonrası olarak ikiye ayırmak durumunda kaldıklarını söylüyor.

Pandemi süreciyle birlikte hasta tutukluların durumunun çok daha vahim bir boyutta olduğunu söyleyen Korkut, "Hasta tutukluların hapishanelerde sevk edilebilmesi için ciddi rahatsızlıkların olması gerekiyor. Bize gelen başvurularda özellikle çoklu hastalıklarda tedaviye erişim sağlanmadığı, sıranın çok olması, revirde tedavi görmenin neredeyse imkansız hale geldiği ve yine sağlık tedavisi görenlerde 14 gün tek başına karantinaya alındığı söyleniyor. Temel haklarının gözetilmesi konusunda ciddi sıkıntıların yaşandığı belirtiliyor. Hasta tutuklular da bu koşulları yaşamak istemediği için hastaneye gitmeme eğiliminde olabiliyorlar" diyor. 

‘HASTA TUTUKLULARIN DURUMU KRİTİKLEŞİYOR’

Bakıma muhtaç olan hasta tutukluların durumunun kritik olduğunu söyleyen Korkut, var olan koşullar altında hasta tutukluların tedavi görmesinin de imkansız hale geldiğini söylüyor.

Korkut, "80 yaşındaki bir hasta tutuklunun hastaneye gittiği için aylarca tek başına karantinada tutulması gibi durumlar, sağlık durumlarını hızla kötüleşmesine neden oluyor. Diğer önemli bir konu da artan enflasyonla birlikte hasta tutuklular sağlıklı gıdaya ulaşamıyor. Kantinden almak zorunda kaldıkları gıdaların fiyatlarının yüksek olmasından kaynaklı, tutuklular karbonhidrat ağırlıklı beslenmek zorunda kalıyor. Hepsini bir araya getirdiğimizde de ağır hasta mahpusların tedavi koşullarının ortadan kalktığını düşünüyorum. Biran önce Adli Tıp Kurumu’nu ortadan kaldırarak, hastane raporlarının dikkate alınmasını talep ediyoruz. Mahpusların bu koşullarda sağlık hizmeti almasının mümkün değil" diyerek hızlı bir şekilde hasta tutukluların tedavi görmesi gerektiğinin altını çiziyor. 

CEZAEVİNDE 5 KEZ KALP KRİZİ GEÇİRDİ 

1996 yılında sağlıklı bir şekilde girdiği cezaevinde 26 yıl geçiren Mehmet Emin Özkan, bu sürede çok sayıda hastalığa yakalandı. 5 kez kalp krizi geçiren Özkan, 4 kez de anjiyo oldu. Özkan’ı 2015 yılında yüzde 87 oranında ağır hasta olduğu ve cezaevinde kalamayacağı yönünde verilen raporsa 2019’da yapılan bir başka kontrolde kaldırıldı.

Şu ana kadar 6 ayrı cezaevi değiştiren Özkan’ın halen 10’dan fazla ağır hastalığı bulunuyor. Cezaevi’nde yeme, içme, giyinme ve banyo ihtiyaçlarını karşılayamayan Özkan, başka bir suçtan tutuklu olan oğlu Ahmet ve diğer tutukluların yardımı ile yaşamını devam ettirmeye çalışıyor. 

‘BABAMIN SON İSTEĞİ SON KEZ KÖYÜNÜ GÖRMEK’

Hasta tutuklu Mehmet Emin Özkan’ın oğlu Nevzat Özkan, babasının yıllarca tek başına bir çok hastalıkla baş etmeye çalıştığını ancak son zamanlarda durumunun kritik bir hal aldığını anlatıyor.

Babasının tek başına yaşamını sürdüremeyeceğini anlatan Özkan, "Babam her hafta hastaneye gidiyor. Cezaevi yönetimi bile tahliye edilmesini çok istediklerini söylüyor. Babamın durumunu Cumhurbaşkanına, Adalet Bakanına her yere yazdık ancak maalesef olumlu bir dönüş olmadı. En azından babamızın son günlerini çocuklarının yanında geçirmesini istiyoruz. Babam onca hastalığına rağmen yıllarca umudunu hiç yitirmedi. Bir gün suçsuzluğunun ispatlanacağını biliyordu. Ama ilerleyen hastalığı ile birlikte artık babam umudunu yitirdi. Şimdi tek isteği köyünü ve ailesini bir kez görmeden bu dünyadan ayrılmamak. Bize bunu çok görmesinler. Babam için bir şey yapamamak bizim için çok zor" diyor.

84 YAŞINDA CEZAEVİNDE HAYATINI KAYBETTİ 

Manisa T Tipi Cezaevi’nde tutulan Nusret Muğla, kalp, romatizma, prostat, tansiyon, böbrek sorunları ve beyinde denge bozukluğu nedeniyle ciddi sağlık sorunları yaşıyordu. 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırılan Muğla, geçtiğimiz hafta Muğla cezaevinde hayatını kaybetti.

Oğlu Mustafa Muğla, bu sağlık sorunlarından ötürü çok kez girişimde bulunduklarını ancak bir sonuç alamadıklarını anlatıyor: 

"Babamın tahliye olması ve tedavi görebilmesi için üç ay erteleme talebinde bulunduk ancak reddedildi. Bu süre içinde babam sürekli hastanelere götürüldü ve her seferinde tek başına karantina odalarında bekletildi. Babamla en son telefon konuşmamızda grip olduğunu söylemişti. Daha sonra Manisa İl Sağlık Müdürlüğü beni aradı 'babanız sistemde Covid-19 görünüyor' dedi. Ben de acilen babamın yatırıldığı hastaneye gittim. Ancak savcılık babamı görmeme izin vermedi. Zaten bir gün sonra da babamın vefat haberini aldım" diyor. 

‘UMARIM BİZİM YAŞADIĞIMIZI KİMSE YAŞAMAZ’

Adaletin işletilmediği için babasını kaybettiğini söyleyen Mustafa Muğla, "Bu süreç içinde çaresizlik elimizi kolumuzu bağladı. Keşke bu yaşananlar daha çok gündem olsaydı ve yakınlarımızı kaybetmeseydik. Dünyanın hiçbir yerinde böyle şeyler yaşanmıyordur. Herkesin bu yaşananlardan haberdar olması gerekiyor. Umarım bizim yaşadığımız mağduriyeti kimse yaşamaz" diyor. 

‘’AYAKTA’ DURABİLDİĞİ İÇİN YATABİLİR DEDİLER’ 

Antalya L Tipi Cezaevinde kalan Ahmet Zeki Özkan, 4’ncü evre akciğer kanseri. Yaklaşık 2 ay önce anjiyo olan Özkan’ın ayrıca iki kulağı duymuyor, yüksek tansiyon, prostat gibi hastalıkları da var. Özkan’ın vücudunun bir çok yerinde de yaralar bulunuyor.

Özkan, 2017 yılında 10 ay cezaevinde yattıktan sonra serbest bırakılıyor. Ancak Özkan’ın akciğer kanseri olmasından kaynaklı ailesinin yaptığı başvuru üzerine ilk önce infazı erteleniyor ancak daha sonra İstanbul Adli Tıp Kurumu’nda kontrol olması isteniyor. Kontrol sonrası ‘ayakta’ denilerek yatabilir raporu çıkıyor. Antalya Adli Tıp Kurumu’nun cezaevinde kalamaz raporuna rağmen Özkan 8 Şubat tarihinde tutuklanıyor.

‘4’NCÜ EVRE KANSER OLAN BABAMA YATAK VERİLMEDİ’

Kızı Merve Özkan babasının karantina koğuşunda kaldığını belirterek, "Karantina koğuşunda yatak olmadığı için babam battaniye üzerinde yatmak zorunda kalmış. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ yalanlamış ama hasta olan babam neden yalan söylesin. Akciğer kanseri olan birini nasıl yerde yatırabilirler. Babam şu an akıllı ilaç kullanıyor ve onun özel bir bakıma ihtiyacı var. Benim aklım bu yaşananları almıyor. Biz ülke olarak birbirimize kol kanat germedikçe, bizi daha karanlık günler bekliyor. Sadece babam değil bütün hasta tutukluların serbest bırakılması gerekiyor. Bu günleri hasarsız geçirebilmek için hepimiz birlikte olmalıyız" diyor. 

GERGERLİOĞLU: ÖLÜMLER ÖRTBAS EDİLECEK GİBİ DEĞİL

Hasta tutukluların durumunu yakından takip eden ve sık sık gündeme taşıyan HDP Kocaeli Milletvekili ve TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Üyesi Ömer Faruk Gergerlioğlu ise iki ayda toplam 12 hasta tutuklunun hayatını kaybettiğini belirtiyor. 

Gergerlioğlu, "Maalesef sırada olanlar da var. Biz yıllardır insan hakları ayaklar altında diye uyarıyoruz ancak dinlemiyorlar. Bizim sözümüze itibar etmemeye çalışıyorlardı ama ölümü değiştirebilir misiniz? Artık bu ölümler örtbas edilecek gibi değil. Bu işi trollere havale ederek, söylemediğimiz sözü söylemişiz gibi yaparak bir takım cambazlıklar yapmaya çalışıyorlar. Bizler hep söylüyoruz; bir an önce hukuk egemen olsun, İstanbul Adli Tıp Kurumu doğru kararlar versin ya da oraya gitmeden eğitim araştırma hastaneleri tahliyeler için karar versin. Sonuçta tıp siyaset dışıdır" diyor.

Öne Çıkanlar