Türkiye’nin enerji karnesi: Sermayeye dost, kamuya düşman

Türkiye’nin enerji karnesi: Sermayeye dost, kamuya düşman
Enerji konusunda uzman isimlerin katıldığı EGEÇEP Enerji Forumları’nda Türkiye’nin enerji politikaları incelendi: Sermayeyi koruyan, yıkıcı politikalar hunharca sürüyor.

Enerji konusunda uzman çok sayıda akademisyenin, teknik uzmanlığa sahip kişiler ve sahada konuya hâkim mesleki yetkinliğe sahip yetkililerin katılımıyla EGEÇEP Enerji Forumları gerçekleştirildi.

İlki 13-14 Kasım 2021’de ve ikincisi de 19-20 Şubat 2022 tarihlerinde gerçekleştirilen forumlar, Türkiye’nin enerji maliyetlerinin ve üretiminin çevreye en az zarar verecek şekilde çözüme kavuşturulmasının söz konusu olduğunu ortaya koydu:

"Herhangi bir dar boğaz yaşanmadan, doğru planlama ve yatırımlar ile enerji maliyetlerinin önemli ölçüde azaltılabileceği ve görece geri dönüşümsüz ve ağır ekolojik yıkımlara neden olmadan enerji üretiminin gerçekleştirilebileceği açıkça ortaya kondu."

‘TÜRKİYE’NİN ENERJİ ARZ SORUNU YOK’

Türkiye’nin enerji yol haritasını çıkartarak çevreye en az zarar verecek, halkın sırtındaki enerji maliyetlerini minimize edecek çözüm yollarını, demokratik ve eşitlikçi bir zeminde arayıp, yönetenlere ve yönetime aday olanlara ayrıntılı bir şekilde sunabilmek için gerekli çalışmaları başlatmak amacıyla gerçekleştirilen forumlarda ortaya çıkan en net verinin ülkede bir enerji arz sorununun bulunmaması olduğu belirtildi:

"Tersine yanlış ve popülist enerji politikalarıyla, hayatın her noktasında yaşamsal öneme haiz hale gelen enerji ihtiyacının, bir sermaye birikim aracına dönüşmüş olmasıdır. Anlamsız ve ihtiyaç fazlası üretim için gerekli atıl yatırımlar, doğanın katli, insanların göz göre göre ölmesi pahasına, bir avuç sermaye sahibi lehine kapasite fazlasına rağmen halen devam etmektedir. Bu akıl dışı, sermayeyi koruyan, yıkıcı politikalar, hiçbir rasyonel ve kamusal çıkara uymayacak şekilde, hunharca sürüyor!"

‘SERMAYEYE DOST, KAMUYA DÜŞMAN POLİTİKALAR’

Forumlara ilişkin EGEÇEP Enerji Grubu tarafından yapılan basın açıklamasında uygulanan sermaye dostu, kamu düşmanı enerji üretim politikasının en basit haliyle görünümünün ise şu şekilde olduğu aktarıldı:

"Normalde, kamulaştırılmış bir enerji piyasasında elektriğin maliyeti 32krş/KW’dır (EMO verileri). Günümüzde özelleştirilmiş elektrik üretim ve dağıtım sisteminin tüketicilere kestiği faturalarda ise elektrik tutarı bunun yedi katından başlamaktadır. Aradaki fark, doğrudan dağıtım şirketlerinin cebine gitmektedir."

Açıklamada forumların enerji üretim ve arzının kamusal olması gerektiğini, bir sermaye birikim aracı olmaktan acilen çıkartılması gerektiğini hiçbir kuşkuya yer vermeyecek kadar net bir şekilde gösterdiği belirtildi.

‘HANGİ ENERJİ DEĞİL, NE VE KİM İÇİN ENERJİ?’

Tüm uzmanlar, asıl yanıtlanması gereken sorunun, "hangi enerji değil, ne için ve kimin için enerji" sorusu olduğunun altını çizdi.

Tüm bu gerçeklikleri göz önünde tutarak enerji konusunun uzmanlarına, enerji sorununa çözüm için sözü olanlara şöyle bir çağrı yapıldı:

"Önümüzdeki birkaç aylık süreçte, enerji konusu ile ilgili oluşturulacak çalışma gruplarında, her grubun kendi çalışma ilke ve şeklini kendinin belirleyeceği bir anlayışla, ülkemizin enerji sorununu her yönüyle irdelemeye, çözüm üretmeye, öneri geliştirmeye çağırıyoruz."

Zenginlerle fakirler arasında, sera gazı salımları yönüyle çok ciddi farklar var. AB, Emisyon Ticaret Sistemi ile havayı ticari mal haline getiriyor ve enerji yoğun sektörleri kendi sınırları dışına çıkararak, karbon kolonizasyonu yapıyor. Neoliberal politikalar "bırakın piyasa yapsın" diyor ve bu yolla gelişmiş ülkeler, az gelişmişleri çöplükleri haline getiriyorlar. Sürekli daha fazla enerji talebi ve tüketim kalıbı içindeyiz. Halbuki tüketimi tüketmek gerekli.

Büyüme ekonomisi, hizmet sunumunda büyük eşitsizlik getiriyor, hizmet sınıfsallaşıyor. Yatırım iştahı, yükselen fiyatlarla birlikte artıyor. Çözüm yolu olarak büyümesiz ekonomiyi savunmak gerekiyor: çalışma sürelerini kısaltmak, servetin yeniden dağıtımı (gelir transferi), küresel düzeyde asgari kurumlar vergisi, çevre kirliliğine mutlak sınırlamalar…
Büyümeme kapsamında geliştirilmesi önerilen uygulamalar: yerel üretim, yerel idareler, piyasanın demokratik işleyişi, sosyal maliyet ve tahribatın bedelinin ödenmesi. Yoksullaştırıcı büyüme yerine, refah arttırıcı, devrimci küçülme.

Kaynakları, kendilerini yenileme hızından daha hızlı tüketiyoruz. Daha küçük yaşam alanlarına yönelmeliyiz. Ekonomik modellerde rekabetçilik yerine paylaşımcılık yer almalı. Halkın sesini duyuracağımız oluşumları kurmaya başlamalıyız. Enerji politikalarında, toplumsal cinsiyet dikkate alınmalı. Çevre ve kadın hareketleri pek çok noktada birleşecektir.

ADİL, DEMOKRATİK, KATILIMCI, YEREL VE EKOLOJİK ENERJİ

Fosil yakıtlardan yenilenebilir enerjiye geçilince sınıf ilişkileri devam edeceği için enerji yoksulluğu azalmayacağının belirtildiği ve Şubat’ta gerçekleştirilen forumda bunun nedeni olarak karbonsuzlaşma yoluyla sermaye aktarımına geçiş olduğu belirtildi ve şöyle devam edildi:

"Yenilenebilir enerji ile ekolojik problemler tamamen çözülmüş olmuyor, mineral madenciliği artarak devam ediyor. Siyasi erkin ucuz, ekolojik enerji üretmesi önemlidir, ancak kamulaştırma da tek başına çözüm olamaz. Enerji politikaları, iktisadi ilişkileri meta olarak ürettiği sürece, devlet yönetiminde de aynı şey devam edecektir. Tüm demokratik unsurları hayata geçirmek için toplumsal mücadelenin güçlendirilmesi gerekiyor. Enerjinin metalaşmasını engellemek için şirketler cendereye alınmalı. Oysa tüm dünyada bu şirketlere destekler veriliyor. Enerji üretimi- dağıtımı- tüketimi, kapitalistler için para kazanma fırsatı: kirlet kazan, temizle kazan."

‘KOLEKTİF ÇÖZÜMLER ARANMALI’

Enerjinin toplumsallaşması gerektiğinin de altının çizildiği forumda, "Kooperatifler piyasa aktörü olmamalı. Mücadeleler arasındaki ilişkileri derinleştirerek bireysel çözüm yerine kolektif çözümler aranmalı. Fosil yakıtla aynı miktarda yenilenebilir enerji üretmek çözüm değil, tüketimi azaltmaya yönelmeli. Enerji yoksulluğunu giderecek ve daha fazlasını üretmeyecek çözümler bulmalıyız, piyasacı fayda-maliyet analizinden çıkmalıyız" denildi.

Fazla tüketimin sınırlanmasının pahalı enerji ile değil; enerji şirketlerini cendereye almakla olacağının aktarıldığı forumda şunlara değinildi:

"Sermaye birikimine yönelen, metalaştıran tüm ürün ve uygulamalarla sorunumuz olmalı. Doğayla ilişkimiz kesintiye uğruyor; evde üretmeyip, ekmeği fırından ucuza alıyoruz. Doğayla ilişkimizi piyasanın dışında tutmalıyız. Bunun iktisadi ve toplumsal boyutlarını tartışmalıyız."

‘İKTİDARIN ENERJİ POLİTİKALARI KAMU KAYNAKLARINI ŞİRKETLERE AKTARMAYA YÖNELİK’

"Türkiye’de hepimizin gözlediği olay, hızla artan enerji fiyatları ve yaygınlaşan enerji yoksulluğu" denilen forumda enerji alanında son on yılda tek bir yeni enerji tesisinin yapılmadığı ve mevcutların büyük bölümünün de özelleştirildiğine değinilerek şunlar aktarıldı:

"Elektrik üretiminde 2021’de kamunun payı yüzde 16,1’e indi, dağıtım ve satışın ise tamamı özel şirketler eliyle yapılıyor. Elektrik üretiminde fosil yakıtların payı geçen sene 2/3 oldu. Enerji kaynaklarının yüzde 70,2’sini ithal ediyoruz. İktidarın enerji politikaları kamu kaynaklarını şirketlere aktarmaya yöneliktir. Bu kapitalist akıl dışı plansızlık öyle bir noktaya vardı ki bir yanda kapasite fazlası varken, öte yandan arz açığı tehlikesi doğuyor."

Aktivistler, emisyonları azaltmak ve iklim değişikliğini yavaşlatmak için 195 ülkeden oluşan bir anlaşma olan BM COP21’de sunulacağı için, 12 Aralık 2015’te Paris’teki Arc de Triomphe yakınlarındaki bir gösteri sırasında iklim adaleti çağrısı yapan dev bir afiş tutuyorlar.

Forumda önerilen Demokratik Enerji Programı’nın başlıca hedefleri ise şöyle sıralandı:

Planlama sistematiğine dayalı, uzun vadeli öngörülerle enerji ihtiyacı, toplumsal ve ulusal çıkarlar gözetilerek, düşük maliyetle ve çevreye en az arar verecek şekilde karşılanmalıdır.

Yeni enerji ihtiyaçları, dağıtımdaki kayıpları düşürerek ve nihai sektörlerde yer yer yüzde 50’nin üzerine çıkan enerji tasarruflarıyla karşılanmalıdır. Gerekli tesislerin rüzgar, güneş ve benzeri yenilenebilir kaynaklara dayalı, ekolojik varlıkları koruyacak şekilde kurulması temel alınmalıdır.

Özelleşen kamu kuruluşlarının değişik yöntemlerle tekrar kamu yönetimine döndürülmesi sağlanmalıdır. Çalışanlar, karar alma süreçlerinde etkin söz ve karar sahibi olmalıdırlar. Başlıca düzenleme ve önlemler şöyle;

Doğayı ve toplumsal yaşamı olumsuz etkilediği saptanan tüm santrallerin faaliyetleri durdurulmalıdır,

Tüm yeni sanayi, enerji, altyapı yatırım ve tesislerinin çevresel ve toplumsal değerlendirme çalışmalarında bulundukları yörede var olan veya yatırım kararı alınmış diğer projeler dikkate alınarak kümülatif etki analizi yapılmalı, sosyal etki değerlendirmesi ve sağlık etki değerlendirmesi de gerçekleştirilmelidir.

Yurttaşların kendi ihtiyaçlarını karşılamak üzere geliştirecekleri dağıtık enerji uygulamaları ve enerji kooperatifleri desteklenmelidir.

Türkiye’nin nükleer santrale ihtiyacı yoktur. Bu santral projeleri iptal edilmelidir.

Enerji üretim ve dağıtımı tamamen kamulaştırılmalı ve şeffaflaştırılmalıdır

TÜRKİYE’NİN ENERJİ KARNESİ: UCUZ ENERJİ YOK, UCUZ EMEK VAR

Forumların ardından Türkiye’nin enerji kullanım karnesi de ortaya konuldu. Enerjinin tüm dünyada sermaye biriktirme amacıyla kullanıldığının belirtildiği açıklamada "Sermaye mantığında kalarak güneş ve rüzgarı da metalaştırıyoruz. Özelleştirmeyle, hizmetlerde eşitsizlik de arttı (elektrik dağıtımındaki aksamalar, şebekenin kötü olması nedeniyle sık arızalar…) En çok kaçak elektrik İstanbul’da kullanılıyor! Türkiye’de ucuz enerji yok, ucuz emek var. Enerji verimliliği politikaları çok yetersiz, tüketimi aşağı çekecek politikalar rağbet görmüyor" denildi.

Son bir yıl içinde çeşitli abone gruplarına yüzde 80 ile yüzde 344 aralığında zam yapıldı.

Bu zamlarla gerçekleşecek olan Haziran ayı faturasını, geçtiğimiz yıl Haziran ayı tüketim değerleri ile hesapladık. 2021 Haziran ayında aydınlatma hariç abone gruplarının toplam fatura tutarı yaklaşık olarak 17,8 milyar TL (2,06 milyar dolar) olurken, Haziran 2022 aynı miktarda elektrik tüketildiğinde, toplam fatura 54,5 milyar TL (3,24 milyar dolar).

Enerjinin, tüketim alanı olmaktan çıkarılarak temel ihtiyaç olarak algılanması gerektiğinin belirtildiği açıklamada "Tüketimi düşürmek için de çalışma saatleri azaltılmalı. Gelirler insanca yaşamı finanse etmek için kullanılmalı. ‘Enerji kim için, ne için?’ sorusunu yaygınlaştırıp, cevaplamak gerekli. Enerji kooperatiflerinin devreye girebilmesi için mevzuat konusunda devleti zorlamak gerekli. Bölgesel eşitsizlikleri önlemek için enerjiyi yerinde tüketmek önemli, enterkonnekte sistem aslında eşitsizlik de doğuruyor" önerileri sunuldu.

ENERJİ VE İKLİM ADALETİ

Enerji yatırımlarının arttığını, demir-çelik, çimento üretimi gibi kirletici tesislerin neden Türkiye’de kurulduğunun ve ekolojik kıyımların neden yapıldığının sorgulanması gerektiğini belirten grup, enerji konusunda, sadece fosil yakıtlara karşı yenilenebilir enerjiyi değil, meta olarak enerjiyi ele almak gerektiğini aktardı ve şunları kaydetti:

"Kapitalizmde, çok fazla üretim ve üretilenin tüketilemeyip yapılan yıkımlar var. Ne kamulaştırmayla ne de güneş panelleri ile enerji sorununu çözemeyiz. Sınıfsal bağlarını kurup ezilen sınıfların haklarını savunmalıyız. Toplumsal direngenliği arttırmak için yaptırım ve baskı grupları oluşturmamız gerekiyor. Ancak Türkiye’de, geniş yelpazede bir araya gelmeyi beceremiyoruz; iklim krizinde kimlerle ortaklaşılmalı? Kadın hareketleri, işçiler, TMMOB… iklim adaletinin neresindeler? Dünya üzerinde, sadece bir tür olduğumuzu ve dünyaya karşı sorumluluklarımız olduğunu unutmamalıyız."

KARBON SIFIR HEDEFİ VE ENERJİ

Küresel ölçekte sera gazı salımlarının yüzde 60’ı fosil yakıtlardan kaynaklanıyor ve Türkiye’nin de kömürden çıkışta performansı kötü durumda.

Uluslararası Enerji Ajansı’nın 2021 Dünya Enerji Görünüm raporunda, en yüksek salım azaltımının, elektrik sektöründe olduğunu ortaya koydu. EGEÇEP Enerji Grubu, net sıfır emisyon hedefine ulaşabilmek için iklim krizi eğitimleri ve farkındalığın çok önemli olduğunu yineledi ve şu önerileri ortaya koydu:

Termik Santraller kapatılsın,

Enerji verimliliği kanunu çıkarılsın,

Mesai saatleri azaltılsın, İklim/ekoloji anayasası hazırlansın.

Öne Çıkanlar