Türkiye siyasetinin temel meselesi

Bizde siyasi kaygılar ve beklentiler bırakın hukuku, utanmanın da önüne geçtiği için artık asgari bir hukuk temelinden bahsedemiyoruz.

Ben senelerdir hukuka taktım.

Türkiye’de yaşanan siyasi kaosu anlamak için de hukuk meselesini iyi çözümlemek geliyor.

Gerçekten büyük bir kaos yaşanıyor siyasette.

Salı, Çarşamba günleri grup toplantılarını, buradaki atışmaları izleyin yeter.

Ancak, bu kaosun nedenlerinin çok iyi çözümlendiği kanısında değilim.

Meseleye hukuk ekseninden bakmadığınızda kaos hakkında çok farklı yorumlar yapabiliyorsunuz.

Bir sınıf mücadelesinin yansıması olarak görebilirsiniz bu kaosu.

Başka bir açıdan da bakabilirsiniz, tüm siyasi çalkantıyı laiklik eksenine de taşıyabilirsiniz.

Kürt meselesinin da siyasi kaosun tam merkezinde olduğunu öne sürebilirsiniz.

Yolsuzlukların, nepotizmin de kaosun üreticisi olduğu iddia edilebilir.

Ve bu iddiaların tümünün haklı yanları mutlaka vardır, hiçbirine itirazım yok.

Ama bunlar mevcut kaosu kanımca ancak kısmen, hatta çok kısmen açıklıyorlar kanısındayım.

Daha da doğrusu, kaosu iyi çözümlemek için gerekli koşul olan atlanıyor.

Siyasi konuların öne çıkarılıp sağlıklı tartışılması için gerekli koşul belirli ve asgari hukuk standartlarında anlaşmış olmak.

Oysa, Türkiye’de tartışmanın taraflarının üzerinde anlaştığı temel ve asgari bir hukuk standardı maalesef mevcut değil.

Belirli bir hukuk temelinde anlaşamadığınız zaman da siyasi tartışmalar kaçınılmaz olarak kaosa dönüşüyor.

Mesele sanıldığından daha da ciddi.

Çok iyi hatırlıyorum, bir televizyon tartışma programında isminin önünde dr unvanı olan bir hukukçu, galiba AKP’de önemli bir görevi de var, son günlerde basında adı kullandığı bir atkı ile öne çıktı, Anayasanın 153. Maddesinin (Anayasa Mahkemesi kararlarının tüm devlet organlarını, yargı yürütme, yasamayı bağladığını söyleyen madde), çok zeki dahi olmayan bir çocuğun da anlayabileceği bu amir hükmün belirli durumlarda uygulanmayabileceğini öne sürdü (???).

Yüzünden anlıyordum, kendisi de söylediği bu saçmalıktan utanıyordu ama söylemek mecburiyetinde hissediyordu kendini.

Bu arkadaş keşke gündeme kullandığı marka atkı nedeni ile değil de isminin önünde taşıdığı dr unvanına rağmen Anayasa Mahkemesi’nin yargıyı, mahkemeleri her koşulda bağladığını bilememesi ya da böyle söylemek mecburiyetinde kalması ile gelse idi.

Hukuk konusunda ortak asgarilerimiz yok derken kastım mesela bu tür bir skandal.

İktidar partisinin bir yerlerinde görev yapan ve doktoralı bir hukukçu Anayasanın ünlü 153. Maddesinin mahkeme kararları konusunda bağlayıcı olmayabileceğini söylüyorsa siyasi kaosu yorumlamada zorluk çekenlere şaşarım.

Batı demokrasisi denen kurumsal yapılanmada taraflar belirli asgari hukuk normlarında anlaşıp siyasi tartışmaları ne kadar sertleşirse sertleşsin bu asgari hukuk temeli üzerinde yapıyorlar.

Fransa’da, Almanya’da, ABD’de iktidar partisinin doktoralı bir hukukçusunun Anayasanın bu kadar açık ve önemli bir maddesinin uygulanmayabileceğini iddia etmesi mümkün değildir, utanır çünkü.

Bizde siyasi kaygılar ve beklentiler bırakın hukuku, utanmanın da önüne geçtiği için artık asgari bir hukuk temelinden bahsedemiyoruz.

Asgari bir hukuk temeli bile oluşturamadığımız için de siyasi tartışmalar tam bir kaosa dönüşüyorlar.

Katıldığım bir toplantıda, üstelik sadece muhalifler vardı, ben söz aldığım zaman hukukun önemini bir kez daha vurgulamış iken, bir arkadaş bana "bahsettiğiniz hukuk burjuva hukuku mu?" diye sorabildi mesela.

Başka bir arkadaş da "Hukuk da gerekli" diyerek hukukun bir aksesuar halinde görülebileceğini ima etmiş idi.

Sağlıklı bir demokrasi ancak asgari hukuk normlarının ortak kabul ortamında gelişebiliyor.

Bu aşamaya gelemediğimiz sürece kaosu aşmamız mümkün değil.

Bu işte de lokomotif olma görevi iktidara düşer.

Ama, nerdeeeee?

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi