Uğur Yücel: İş benim için zorunluluktur, işimi yaparım ama haz duymam

Uğur Yücel: İş benim için zorunluluktur, işimi yaparım ama haz duymam
'Bazen ekranda karşıma çıkıyorlar. Ne oynadıklarını anlayamıyorum. Kazandıklarını, hayatlarını duyunca şaşırıyorum. Sonuçta kimi yaratıklarla aynı işi yapıyor olmak tuhaf değil mi?'

Usta oyuncu Uğur Yücel, yıllardır gündemden uzak olduğunu belirterek "Ben daha çok müzik dinlerim, yazarım, okurum, Film izlerim... Yemek, resim yaparım. Mesleğimden uzak bir hayatım var. Bir sete gittiğimde, sahneye çıktığımda işimi yaparım, sonra hayatıma dönerim. İş benim için zorunluluktur. İşimi yaparım ama haz duymam. Hayat öyle değil." dedi.

Oyunculuk sektöründe kendisini şaşırtan olaylar hakkında konuşan Yücel, "Kimi tipler var. Tam adlarını da bilmiyorum. Bazen ekranda karşıma çıkıyorlar. Ne oynadıklarını anlayamıyorum. Kazandıklarını, hayatlarını duyunca şaşırıyorum. Sonuçta kimi yaratıklarla aynı işi yapıyor olmak tuhaf değil mi?" diye sordu.

Sinemalarda izleyicileriyle buluşan yeni filmi 'Zoraki Misafir'in başrol oyuncusu Uğur Yücel, Hürriyet'ten Hakan Gence'nin sorularını yanıtladı.

Yücel'in açıklamalarından bir kısım şöyle:

Çocukluğunuz ve ilkgençliğinizin Fellini filmleri gibi geçtiğini söylemişsiniz. Peki günümüzü nasıl buluyorsunuz? Şimdi nasıl geçiyor hayat?

Şaşkınlıkla. Hayal bile edemeyeceğim kadar mutsuzlukla. İnsanoğlu kâinatın en kötü varlığı. En çok buna şaşıyorum. Neden böylesi bir rüyanın içinde biz varız? Neden bu cenneti hunharca mahvediyoruz? Bu hıncı, kötülüğü nereden ediniyor insan? Bulamıyorum. Yaşama dair hiçbir sırrı çözemeden göçüp gideceğim. 

Peki bu durumlarda nelere tutunuyorsunuz?

Küçücük evin bir odasına tüneyip kendi âlemlerime dalmaya... Eh, birkaç çok sevdiğimle yan yana gelerek unutmaya... Umut etmeye... Balıkçı, ağdan tekir almış, biraz önce getirdi. Yarın arkadaşlarla rakı, balık, salata yapacağız. O kadar, bazen işte. Uzaktan müzik sesi gelir. İyi şeyler düşünürüz. Bazen gülüp eğleniriz.

Bir yanınızla çok sert, mesafeli duruyorsunuz. Bir taraftan da sevimli ve babacan.... Siz Uğur’u nasıl anlatırsınız?

Nasıl durduğumu bilmiyorum. Hayat karşıma ne çıkarıyor, onu da bilmiyorum. Kendimi herhalde tarif edemem. Yalnız fazla hassas ve duygusalım. Belki mesafeli gözükmem içe kapanmamla ilgilidir.

KOŞARAK KENDİMDEN KAÇTIM

Şimdilerde en büyük özlemi neye karşı çekiyorsunuz?

Çocukluğumun İstanbul’una. Farkında olarak yaşamadık ama şahane bir hayatmış. Hayat öyle zannediyorduk. Sinemaymış meğer. Evet, ‘Cinema Paradiso’.

Hayallerinizin ne kadarını gerçekleştirdiniz?

Görünmeden yaşamak istiyordum. Olmadı.

Bu arada çok kilo verdiniz. Şimdi aynada gördüğünüz Uğur’la nasıl bir ilişkiniz var?

52 kilo bir gençtim. Sonra 127 kilo oldum. Bir gün aynada kendime bakıp "N’aber lan ayı" dedim. Aniden koşarak kendimden kaçtım. Çünkü aynada gördüğüm ben değildim. Böylelikle geri dönüşüm başladı. Hayatımın büyük bir kısmı ‘Eşkıya’daki Cumali kilosunda geçti aslında. Hatta daha zayıftım. İşte 70 kilolardayım. Sonra kilo sağlık sorunu oldu. Bir de zihnimi yitirdim.

Nasıl yani?

Kafam çalışmıyordu. Bildiğin durgunluk içindeydim. Bunadım. Bön bön duvara bakıyordum. Şimdi eski zamanlara yakınım. Yani yeniden aklım fikrim var.

Kendinizi ne gibi hissediyorsunuz?

Ben kendimi bir evin mutfağı gibi hissediyorum. Son zamanlarda çok alışveriş yapıyorum. Kargo gelirken sevgilim geliyor zannediyorum. Uzun zaman tekne ve otellerde yaşadım. Geçen yıl bir ev kiraladım. Beş aile geçinir mutfaktan. Alıyorum, sonra karşılarına geçip "Ne yapacağım bütün bunlarla" diyorum. Ev özlemişim demek. Ben de özlediğim eve benzedim. Kendimle ne yapacağımı bilemiyorum. Bu arada evde sıkça Yemek yapılıyor. Her şeyi değerlendiriyoruz. İsraf yok. Merak etmeyin.

O halde oyunculuğu seçmeseydiniz ne yapıyor olurdunuz?

Kendimdeki malzemelerle yemek yapmak isterdim. Dün bir pilav yaptım. Uzun yıllardır böyle lezzetli bir şey yemedim. İranlı bir dostum pirinç getirmişti ve hakiki safran. İçine minik ekşi İran üzümü... Domates, patlıcan, biber püresiyle beraber... Sos eser miktarda. Sade yağda. Yanında bir ada dilbalığı filetoya, fesleğen, sarımsak ve beyaz şarap, bir tatlı kaşığı krema soslu.

Canım çekti...

Mutfakta kıyamet koptu. Lezzetçi birkaç arkadaşım vardı. Biri dizinin üstüne çöktü, "Bu ne be abi" diye önümde eğildi. Gönlüm 5.000 alkıştan daha çok okşandı.

KAZANDIKLARINI DUYUNCA ŞAŞIYORUM

Yıllardır içinde bulunduğunuz oyunculuk sektörüne dair sizi en çok şaşırtan nedir?

Kimi tipler var. Tam adlarını da bilmiyorum. Bazen ekranda karşıma çıkıyorlar. Ne oynadıklarını anlayamıyorum. Kazandıklarını, hayatlarını duyunca şaşırıyorum. Sonuçta kimi yaratıklarla aynı işi yapıyor olmak tuhaf değil mi?

Şu an ekranın, dizilerin, oyunculukların durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Kimi her şeyin çok iyiye gittiğini savunuyor, kimi vasatlıktan şikâyet ediyor...

Olaylardan tamamen uzak biriyim. Bu yıllardır böyledir. Dikkatimi çeken oyuncu varsa izliyorum. İyi bir iş varsa peşine düşüyorum. Ben daha çok müzik dinlerim, yazarım, okurum, Film izlerim... Yemek, resim yaparım. Mesleğimden uzak bir hayatım var. Bir sete gittiğimde, sahneye çıktığımda işimi yaparım, sonra hayatıma dönerim. İş benim için zorunluluktur. İşimi yaparım ama haz duymam. Hayat öyle değil.

Son dönemde sosyal medya takipçi sayılarına bakarak ekrandaki dizilere oyuncu seçildiği konuşuluyor... Yorumunuz nedir?

S... gitsin, takipçileriyle yaşasın! Bana ruh lazım, gönül lazım. Çalışacağım oyuncu içimi burkacak, ruhu ferahlatacak ve benim kadar çaresiz olacak. Tadımı kaçıracak her şeyden kaçıyorum artık. Kaliteli yalnızlık değerlidir.

Öne Çıkanlar