Ya demokrasi ittifakı ya da Saray’ın arka bahçesi!

AKP-MHP iktidarının nefret, kriminalize ve terörize etme söyleminin içerisinde hapsolacak bir muhalefet hiçbir zaman Saray rejiminin alternatifi olamayacaktır.

Muhalefeti moleküllerine ayırmak, Millet İttifakı’nı dağıtmak, artık bu haliyle seçim kazanması olanaksız görünen Cumhur İttifakı’nın tabanını genişletmek için sahneye konan "Saray oyunları" giderek artıyor.

Erdoğan, 2020’nin son günlerine doğru yaptığı grup konuşmasında zaten muhalefeti dizayn etme çalışmasının ipucunu vermişti:

"Her şey gibi muhalefetin de yerli ve millisini ülkemize kazandırma inşallah bize nasip olacaktır."

Belli ki "toplum mühendisliği" kesmeyince Saray, iktidarı kaybetmemek için "muhalefet mühendisliği"ne soyunmuş.

Çünkü AKP’nin MHP’yle kurduğu Cumhur İttifakı’nın oyları yüzde 45’lerin altına doğru gidiyor.

İçinde bulunduğumuz acımasız ekonomik kriz koşullarına bir de pandeminin ağır yükü binince toplumun çok geniş bir kesiminin mutfağına ateş düştü, cebi yandı.

Yoksulluk sınırından açlık sınırına doğru inenlerin sayısı her geçen gün artıyor.

Haksızlık, hukuksuzluk, adaletsizlik, yalan, talan, eş dost kayırma, soygun, vurgun, israf herkesin gözü önünde, apaçık yapılıyor.

Saray’ın halka anlatacak bir hikâyesi kalmadı, artık olağan koşullarda rıza üretmesi imkansızlaştı; halk umudunu ve geleceğe olan inancını yitirdi.

Bu koşullarda Cumhur İttifakı’nı oluşturan AKP ve küçük ortak MHP’nin oylarını arttırma, yüzde 50 artı bir alarak iktidarını sürdürme olanağı görünmüyor.

Bu nedenle de muhalefet bloğunu parçalama, Saadet Partisi ve İYİ Parti’yi Cumhur İttifakı’na katma stratejisine yöneldiler.

AKP Genel Başkan Yardımcısı Mahir Ünal da bu stratejilerini açıkça dile getirdi:

"CHP-HDP ayrı bir yerde, İYİ Parti-Saadet Partisi’ni ayrı bir yerde tutuyoruz."

Saadet’e hamleyi partinin "ak saçlısı" Oğuzhan Asiltürk üzerinden yaptı Erdoğan.

Ortaya çıktı ki, AKP bu teması bir süre önce başlatmış eski Milli Görüşçü Genel Başkan Yardımcısı Numan Kurtulmuş üzerinden.

Kamuya açıklanana göre Erdoğan İstanbul Sözleşmesi’ni feshetme vaadinde de bulunmuş Saadet’e.

Kulislerde fısıldanana göre de birkaç bakanlık da vaat edilmiş.

Ancak bu girişim Saadet’in bir bölümü tarafından çok sert bir dille reddedildi.

İttifaklar politikasına karşı alınan tutum açısından üç parçalı bir görüntüsü var Saadet Partisi’nin; Millet İttifakı’nda kalmak isteyenler, Cumhur İttifakı’na gitmek isteyenler ve iki ittifakı da reddederek bağımsız kalmak isteyenler…

Saadet seçmeni, yaklaşık 19 senedir iktidar nimetlerini reddederek Erdoğan’a ve partisi AKP’ye karşı tutum almış.

Onun için Saadet’i Cumhur İttifakı’na götürmek pek kolay olmayacak. Partinin çatısı gitse bile tabanının tümünü götürmek pek öyle kolay görünmüyor.

Örneğin, 2019 yerel seçimlerinde daha önce ittifak kurulmasına karşın Saadet kendi adayını çıkarmıştı.

Saadet’in İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Necdet Gökçınar, 31 Mart seçimlerinde yaklaşık 103 bin (yüzde 1.21) oy kaldı.

23 Haziran’da tekrarlanan seçimin AKP adayı Yıldırım ile CHP adayı İmamoğlu’nun arasında geçeceği anlaşılınca Saadet’in adayı Gökçınar’ın oyları yüzde 50’den fazla düşerek 48 bine (yüzde 0.55) indi.

Görünen o ki bugünkü siyasi konjonktürde AKP lideri Erdoğan, Saadet’e doğru umutsuz bir hamle içinde.

Gelelim İYİ Parti’ye…

Ümit Özdağ’ın parti yönetimine ve özellikle Meral Akşener’e dönük yaptığı suçlamalar iktidar medyasının o kadar köpürtmesine rağmen tutmadı.

Ne il başkanının "FETÖ"cü olduğu iddiası ne de yeni bir anayasa için HDP ile işbirliği yaptığı iddiası İYİ Parti oylarını düşürdü.

Bu süreçte de görüldü ki, İYİ Parti Akşener üzerinden bir lider partisine doğru emin adımlarla yürümekte.

Ancak unutmamak gerekir ki, İYİ Parti’nin öncü kadrolarını da iktidar nimetlerini reddederek MHP’den ayrılanlar oluşturdu. İYİ Parti seçmeni de iktidara sırtını dönerek Millet İttifakı’na oyunu verdi.

Bazı anket çalışmaları da gösteriyor ki partinin tartışmasız lideri olan Akşener, Cumhur İttifakı’na katılsa bile seçmenin en az yarısını iktidar bloğuna götüremiyor.

Ancak muhalefeti moleküllerine ayırmak için Saadet’in yanı sıra İYİ Parti üzerinden de tezgâhlanan "Saray oyunları" hâlâ sürüyor. Akşener de kurulan bu tezgâhı her konuşmasında ifşa ediyor:

"Demokrat Partisi, Saadet Partisi, Deva Partisi, Gelecek Partisi bir ittifak kuralım. CHP yalnız kalsın, diye ittiren bir el var… Muhalefet partilerini tanzim etmeye çalışan ama muhalefetin kanaat önderleri olarak konumlanmış insanlar var Türkiye’de. Suret-i haktan görünüp, muhalefet partilerini tanzim etmeye çalışan ve kanaat önderi gibi kendini konumlandırmış insanlar var… Kerameti kendinden menkul kanaat önderleri var, kendini muhalefet gibi tanımlamış."

İşin ilginci, geçtiğimiz gün saldırıya uğrayan Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ da Akşener’in yaptıklarına çok paralel tespitlerde bulunuyor:

"Muhalif gibi görünüp aslında iktidara hizmet eden ciddi bir kesim var. Amaçları hem muhalefeti dejenere etmek hem de iktidara dolaylı katkı sunmak… İYİ Parti’de bir il başkanı ile ilgili spekülasyon, SP’de Asiltürk’e yapılan ziyaret ve CHP’de üç milletvekilinin istifası hep aynı adresin kâr hanesine yönelik hamleler… Medyada da bu amaçla istihdam edilmiş bir sürü isim var, muhalefet eder gibi yapıp, iktidarın değirmenine su taşıyorlar. Vatandaşın yandaş yazarlara inanmadığını görüp, inandırıcılık sorununu muhalif görünerek izale etmeye çalışıyorlar."

Cumhur İttifakı’nı oluşturan iki partiden MHP’nin içinden bir, AKP’nin içinden de iki ayrı parti çıktı.

MHP’den ayrılanların çoğunun kurucusu olduğu İYİ Parti, hızla büyüdü ve büyümeye devam ediyor. İçinden İYİ Parti çıkan MHP de bu süreçte tam tersine küçüldü.

AKP’den bir eski başbakan ve bir eski başbakan yardımcısı ayrılarak Gelecek ve DEVA partilerini kurdular. AKP’den seken oyların büyük bölümü artık MHP’ye değil, bu partilere gidiyor.

Gelecek ve DEVA partileri de iktidar nimetlerini reddederek, bütün riskleri göze alarak Saray’a muhalefeti seçmiş kadrolardan oluşuyor.

Ana muhalefet konumundaki CHP’nin içinden de yeni partiler çıktığını görmek istiyor Saray iktidarı; bir nevi rövanş olarak.

Bu nedenle Saray beslemesi medya, CHP’den ayrılıp parti kurma hamlesi yapanları büyük bir tezahüratla karşıladı.

Mustafa Sarıgül’ü, Muharrem İnce’yi baş tacı etti.

Erdoğan’ın karşısında cumhurbaşkanlığına aday olan İnce’yi hiç görmeyen Saray beslemesi medya, Memleket Hareketi’nin yurt gezisini adım adım izledi, ekranlarını CHP’den ayrılarak yeni parti kuracak olanlara sonuna kadar açtı.

Aynı teveccühü CHP’den istifasını açıklayan üç milletvekiline de gösterdi malum medya.

Canlı yayınlarla istifaları köpürte köpürte verdi, "CHP’de deprem" başlıklarını attı.

İstifa eden milletvekillerinden Mehmet Ali Çelebi, özellikle Saray beslemesi medyanın ilgi gösterdiği açıklamasında öyle cümleler kurdu ki, "Kemalizm adına yola çıkıp Beştepe’deki Saray’ın kapısına nasıl varılır"ın nadide örneklerini verdi.

Çelebi, hem ittifak politikasına hem parti içersinde daha solda duranlara, hem HDP ile işbirliğini savunanlara saldırdı; tam da Erdoğan’ın diliyle: "Kendi değerleri ve mücadelesiyle birinci parti olmaya çabalamayan, başka partileri parlatan ve siyasi sebil gibi besleyen, iktidar çöplüğünde yeni dostlar ararken partinin başarılı evlatlarını dışlayan CHP’ye geldik.

"Emperyalizme diz çöktürmüş CHP’den S-400, Mavi Vatan, Kıbrıs, Libya, Azerbaycan, Suriye gibi milli konularda kekeleyen yöneticilere geldi.

"Işığımız Öcalan, diyen kumpas tetikçilerini CHP için şans görebilen, Atatürk’ü alenen soykırımcı olarak niteleyen HDP yönetimine ses çıkaramayan yöneticilere geldik.

"Anadilde eğitim tartışmalarına net tavır koyamayan, ‘yerel yönetimlere özerklik’ adı altında bölgesel yönetimleri 2018 Anayasa ilkeleri görüşmelerinde tartışabilen, ‘eşit yurttaşlık’ adı altında farklı etnisitelerin veya grupların eşitliğini ikame etmeye çalışan anlayışa prim veren CHP’ye geldik."

Sanki CHP’den üç milletvekili istifa etmedi de partinin içindeki İttihat ve Terakki’nin küçük bir parçası çıkıp Beştepe’ye doğru esas duruşa geçti.

Bu ülkenin Hazine ve Maliye Bakanı ve Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak’ın istifasını tam 27 saat duyuramayan Saray beslemesi medya da bu istifalara "anında görüntü" yaptı büyük tezahüratlarla.

Saray aklı HDP’yi kriminalize ederek, şeytanlaştırarak CHP üzerinden Millet İttifakı’nı parçalamayı hedeflemişti.

Bunda başarılı olamadı, artık HDP’yi kriminalize etmenin de sınırına dayandı. Sıra geldi CHP’yi de kriminalize etmeye.

Bu nedenle de Saray’ın son hamlesi, İçişleri Bakanlığı’ndan 81 ilin valisine kadar geniş bir kesime Kılıçdaroğlu hakkında suç duyurusunda bulunma talimatı oldu.

Belli ki CHP içinde kalan ya da ayrılan "ulusolcular" iktidar tarafından baş tacı edilecek; daha soldan, demokrasiden, ittifaklar politikasından yana olanlar da İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu örneğinde olduğu gibi önce itibarsızlaştırılmaya çalışılacak, sonra da mahkeme mahkeme, dava dava süründürülecek.

HDP ise bu konjonktürde; bütün kuşatmaya, baskılara, hukuksuzluklara rağmen çok yerinde bir hamle yaparak muhalefet partilerine dönük "demokrasi ittifakı" arayışını başlattı ve ilk ziyareti Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’na yaptı dün.

Sırada CHP, Gelecek ve DEVA partileri de var. İYİ Parti’nin randevu talebine vereceği yanıt da merak ediliyor.

Ancak HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar’ın da belirttiği gibi sadece seçimle sınırlı olan bir ittifak arayışı değil bu.

"Demokrasi ittifakını olabilecek en geniş toplumsal ve siyasal birliktelik olarak anlıyoruz. Bunun sadece seçimlere yönelik bir düşünce olarak yorumlanması yanlıştır. Bugün demokrasi ve özgürlükleri savunacak, bu konuda her gün yeniden birlikte hareket etme imkânlarını arttıracak bir ittifak peşindeyiz. Biz hiçbir ittifakta yer alma isteği içinde değiliz. Böyle bir talebimiz de yok. Ancak bu, seçimlerde ittifak tartışmalarına girmeyeceğiz anlamına da gelmiyor."

HDP’yi Esenyurt ilçe binasında bulunan ve mahkeme kararlarına göre suç unsuru olmayan Abdullah Öcalan posteriyle kriminalize etme girişimi de aslında Saray’ın oynadığı "muhalefet mühendisliği" oyununun bir parçası.

HDP İstanbul İl Başkanı Erdal Avcı iktidarın bu oyununu çok net bir cümleyle teşhir etti:

"Bizim üzerimizden Millet İttifakına dönük algı operasyonları yürütüyorlar."

Saray rejiminin, devletin bütün güçleriyle büyük bir baskı altına aldığı HDP’nin muhalefet bloğunda "demokrasi ittifakı" hamlesi, hem büyük kuşatmayı yarmayı hem de iktidarın "muhalefet mühendisliği"ni boşa çıkartmayı hedefliyor.

Muhalefet partileri bu girişime HDP’yle yan yana görünme korkusuyla duyarsız kalırsa sadece içlerindeki Saray’ın Truva atlarının bölme, parçalama girişimlerine maruz kalmayacak, aynı zamanda kendilerini de Beştepe’nin kapısını çalarken bulacaklar.

AKP-MHP iktidarının nefret, kriminalize ve terörize etme söyleminin içerisinde hapsolacak bir muhalefet hiçbir zaman Saray rejiminin alternatifi olamayacaktır.

Gelinen nokta itibarıyla muhalefet partilerinin önünde bulunan seçenekler de belli; ya demokrasi ittifakı ya da Saray’ın arka bahçesi!

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi