'Yeni ve güçlü bir başlangıca ihtiyaç var'

'Yeni ve güçlü bir başlangıca ihtiyaç var'
Halkların Demokratik Kongresi Genel Kurulu'nun sonuç bildirgesinde, ortak mücadele çağrısı yapılarak, 'Çaresiz değiliz. Güçlü ve yeni bir başlangıca ihtiyaç var' denildi.

HABER MERKEZİ - Halkların Demokratik Kongresi (HDK), hafta sonu Ankara'da gerçekleştirdiği 8. Genel Kurul'un sonuç bildirgesini açıkladı. Sonuç bildirgesinde, HDK'nin tüm ezilenlerin, sömürülenlerin, işçi, emekçi, kadın, genç ve ötekileştirilen tüm kimliklerin sözünü söyleyecekleri yer olduğu belirtilerek, "Büyük Ekim Devrimi'nin 100'üncü yılında gerçekleşen toplantımız, devrim ve sosyalizm tarihinden aldığı güç ve iddia ile tartışmalarını yürütmüştür" denildi.

Bildirge'de şu ifadelere yer verildi:

'ROJAVA ÖZGÜR İNSANLIĞIN CEVABIDIR'

Küresel hegemonik güçlerin tüm toplumsal kimlikleri sistem içine alarak eritme, bölgesel statükocu devletlerin ise faşizmle topluma biat etme dayatmalarına karşı tarih boyunca egemenler tarafından özgürlük seçenekleri ellerinden alınan halklar, ezilenler, kadınlar ve tüm toplumsal güçler de kendi özgür ve demokratik sistemlerini kurma çabalarını tarihi direnişler ve büyük bedellerle geliştirmektedir. Kapitalizm dışında alternatif yaşam ve sistem arayışları üçüncü bir çizgi olarak kendini var etme koşullarını yaratmaktadır. Hem küresel hem de bölgesel dayatmalara teslim olmayıp direnmenin, özgür yaşamda ısrar etmenin sonucu olarak gelişen Rojava Devrimi, kadınlar ve gençler başta olmak üzere halklar ve ezilenler için özgür yaşam alanları yaratmakta, insanlığa kriz ve bunalımlardan çıkışın yolunu göstermektedir. Yaratmaya çalıştığı komün ve meclis sistemiyle, 'Devrim ve Sosyalizm Çağı bitmiştir' diyenlere karşı özgür insanlığın cevabını vermektedir. 

'FAŞİZM TOPLUMSAL ZEMİNE YAYILIYOR'

Türkiye, Kürt sorununu çözerek demokratikleşme seçeneğini değerlendirmek yerine toplumdaki tüm demokratik ve özgürlükçü güçlere ve birikime savaş açarak faşizmin kurumsallaşma sürecine girmiştir. Demokrasi güçlerinin birleşik mücadelesiyle 7 Haziran'da iktidardan düşen AKP, Türkiye'deki tüm faşist ve gerici güçlerle yeni bir ittifak bloğu oluşturarak demokratik siyaset alanının tasfiyesine girişmiş, akabinde Meclis'i de fiilen feshederek mutlak güç, mutlak iktidar düsturuyla koşulsuz biatı dayatmıştır. Yerel demokrasinin temeli olan yerel yönetimlere kayyum atayıp, belediye eşbaşkanlarını tutuklayarak halkın özgür iradesini gasp etmiştir. Siyasi ve zor aygıtlarının yeni rejim inşasına yetmediğinin farkında olan faşist iktidar bloku, 'yeni bir devlet' için 'yeni bir toplum' yaratmak adına tüm topluma savaş açarak faşizmi toplumsal zemine yaymaya çalışmaktadır.

'AKP, SAVAŞ POLİTİKASIYLA AYAKTA KALMAYA ÇALIŞIYOR'

Halk ve inanç kimliklerini asimile etmeye yönelik politikalara hız verilirken, özelde de Alevilere dönük baskılar artmaktadır. Yaşadığı ekonomik krizi ötelemek için emek sömürüsünü yoğunlaştırmakta, on binlerce kamu emekçisini KHK marifetiyle ihraç etmekte, üniversiteleri yeniden düzenlemekte, savaşlardan kaçan milyonlarca göçmen işçiyi ucuz iş gücü olarak kullanmakta, rant alanları yaratmak için büyük ekolojik yıkımlar gerçekleştirmektedir. Savaş politikalarıyla iktidarda kalmaya çalışan AKP, barışa ne kadar öfke duyduğunu ise bir barış bildirgesi yayınlayan akademisyenlere dönük saldırılarında göstermiştir. Barış akademisyenlerine yönelik ihraçlar şimdi de yargılamalarla sürdürülmekte ve barış iradesi kırılmaya çalışılmaktadır. Faşizmin, özellikle insan yaşamını nasıl hiçe saydığını da baskı ve sömürü politikalarına karşı tüm varlıklarıyla direnişe geçen Nuriye ve Semih'e dönük ceza ve eza uygulamaları ile bir kez daha gördük. Genel Kurulumuz, bu vicdani ve ahlaki direnişin yanında olduğunu güçlüce dile getirmiştir.

'SÖZLEŞME SÜRECİNDEKİ METAL İŞÇİLERİNİN YANINDAYIZ'

Yine 130 bin metal işçisi toplu sözleşme sürecinde. Metal işçileri, patronların düşük ücret politikasına ve esneklik taleplerine karşı bir mücadeleye başladılar. Genel Kurulumuz, her geçen gün daha fazla sömürüye maruz kalan, ağır çalışma koşulları altında haklarını arayan metal işçilerinin haklı mücadelesini destekler ve onların yanında olduğunu belirtir.

'SOKAĞI TESLİM ALMAK İSTİYORLAR'

Faşizmin kurumsallaştırılması aşamasında son hamle toplumu teslim almaktır. Bekçilik sistemi ile sokağı teslim alma, yüz binlerce kişiyi paramiliter güçlere dönüştürerek silahlandırma, meskun mahal muharebe okulları ile Türkiye'nin herhangi bir kentinde gelişebilecek direnişlere karşı hazırlıklar yapma, faşist iktidar blokun topluma savaş açması anlamına gelmektedir. İçte savaş politikalarını bu araç ve yöntemlerle geliştiren faşist blok, dışarıda ise başta Rojava olmak üzere Kürt halkının kazanımlarına savaş açmaktadır. Yakın dönemde yoğunlaşan Efrin'e saldırı hazırlıkları bu politikanın bir yansımasıdır.

TECRİTE KARŞI MÜCADELE ÇAĞRISI

Bu koşullar içerisinde, İmralı Cezaevi’nde Sayın Abdullah Öcalan'a dönük mutlak tecrit uygulamaları, bir kişiye dönük değildir, halkların özgür ve birlikte yaşam arayışına yöneliktir. İmralı'daki bu kuşatma politikası hem tüm cezaevlerine hem de toplumsal zemine uygulanmaktadır. On binlerce kişinin rehin alındığı cezaevlerinde tutsaklara 'tek tip elbise' dayatması, fiziki ve psikolojik saldırılar ile hak ihlalleri tecrit ve kuşatma politikalarının bir devamı olup direniş iradesini kırmaya yöneliktir. Bu yönüyle, faşizme karşı mücadelede tecrit politikalarını kırmak, cezaevlerindeki direniş ile toplumsal direnişi buluşturmak oldukça önemli olmaktadır.

'KUDÜS, EŞİT VE ORTAK YAŞAMIN BAŞKENTİ OLMALI'

Toplumun inanç değerlerini istismar etmek ve şovenizmi yükseltmek, AKP'nin iktidarını sürdürmek için en çok başvurduğu yöntemler olmakta. Son olarak, rüşvet ve talan sisteminin tüm ayrıntılarıyla ortaya döküldüğü Zarrab davasının rezilliklerini gizlemek için Filistin ve Kudüs konularını istismar etmeye çalışmaktadır. AKP'nin bu istismarcı ve faydacı politikalarını teşhir etmek gerekir. Filistin halkının özgür bir ülke yaratma mücadelesinin yanında olmak HDK'nin varlık gerekçelerindendir. Müslüman, Yahudi ve Hıristiyanlar için kutsal bir kent olan Kudüs, halkların ve inançların çatışma merkezi değil, eşit ve ortak yaşamın başkenti olmalıdır.

BİRLEŞİK MÜCADELE ÇAĞRISI

Genel Kurulumuz, faşizmin tüm bu saldırılarına karşı direnmenin ve faşist cepheyi dağıtmanın biricik yolunun demokrasi güçlerinin birleşik mücadelesini sağlamaktan, toplumsal direnişi büyütmekten geçtiğini bir kez daha güçlü bir şekilde dile getirmiştir.

'AŞAĞIDAN YUKARI DEMOKRATİK ÖRGÜTLENME' 

Faşizm koşullarında HDK'nin ve tüm demokrasi güçlerinin sorumlulukları artmıştır. Faşizmin tüm saldırılarına rağmen toplum biat etmemiş, tepki ve öfkesini biriktirmiştir. Demokratik muhalefet ve mücadele zemini ve imkanları da her zamankinden fazladır. Türkiye'deki demokratik muhalefet dinamikleri yalnızca örgütlü siyasi yapılarla tarif edilecek sınırları aşmıştır. 16 Nisan referandum sonuçlarının da gösterdiği gibi toplumun büyük bir bölümü otoriter rejim inşasına karşıdır. Demokrasi güçleri öncülük görevlerini yerine getirdiğinde bu güç daha da büyüyecektir. Bu tespitten hareketle, önümüzdeki mücadele sürecinde örgütlü yapıların birleşik mücadele zeminini oluşturmakla birlikte, aşağıdan yukarıya doğru bir demokratik örgütlenmeyi geliştirmek, yerellerde demokratik platformların örgütlendirilmesine hız vermek, demokrasi cephesini yerellerden merkezi yapılara kadar örgütlemek Genel Kurulumuzun temel kararlarından biri olmaktadır. Bunun için HDK, tüm yerellerde demokrasi platformlarının çeşitli formlarda örgütlendirilmesinde kurucu, ön açıcı ve destekleyici çabalarını büyütecektir. Bize saldıran güçler büyük ve güçlü olabilir ama kesinlikle biz de çaresiz değiliz. Faşizm yıkılacaksa bunu biz başaracağız. Bunun için güçlü ve yeni bir başlangıca ihtiyaç var. (Mezopotamya Ajansı)

Öne Çıkanlar