Yenilgi, seyirci kalmak ve klişeler

İnsanlığın, medeniyet denilen uğraşının varmak istediği yer burası mıydı? 'Hür dünya, ideolojilerin sonu' masalları yazanlar mutlu mu?

Bu hafta niyetim dünyanın çeşitli köşelerinde dikkatimi çeken bazı gelişmelere dair ortak olabileceğimizi düşündüğüm birkaç soru sormak. Önce Afganistan.

Afganistan'da Batı bir kere daha yenildi

Afganistan'da Sovyetler Birliği'nden sonra nihayet Batı da bir kez daha yenildi. Bu ne yenilginin kabullenildiği ne de "zafer kazananlar"ın alkışlanması gerektiği anlamına geliyor.

Son gelişmeler ABD'nin, Sovyetler Birliği'nin Afganistan'ı işgali (1979) öncesi başlayan Afganistan macerasına önümüzdeki süreçte bölgeden askerlerini çekerek (eğer programda bir değişiklik olmazsa) 11 Eylül simgeselliğiyle işin bu boyutunun bitirilip, sürmekte olan paylaşım savaşına belki de Taliban iktidarındaki bir Afganistan müttefikliğiyle devam etme isteğine işaret ediyor. Çekilme olayı elbette sadece ABD için geçerli değil, NATO ve onun beraberinde sürüklediği Gürcistan gibi ülkeler için de olan bir durum. Ortada "Soğuk Savaş"ın güdük-pragmatist jeopolitik anlayışıyla olaya dalan Batı adına toplamda bir başarısızlık olduğu açık. Kimsenin bunun faturasını ödemek istemediği ama uyandırdıkları kötülüğün vebalini bütün dünyanın çekmek zorunda olduğu da görünür bir gerçek.

ABD ve müttefiklerinin daha önce söz verilen 1 Mayıs'ta asker çekmeyi tamamlamamasına tepkisini Afgan askerlerine yönelik bir dizi saldırıyla gösteren Taliban "Biz Şeriat kanunlarıyla yöneten bir İslami hükümet istiyoruz. Bu taleplerimizi kabul ettirene kadar da cihada devam edeceğiz... Bu cihattır. İbadettir. Bunu iktidar için değil Allah için yapıyoruz. Ülkeye onun kanunlarını, Şeriat'ı getirmek için yapıyoruz. Karşımıza kim çıkarsa onunla savaşırız...."(1)Türünden sözler sarf edenlerin niyetlerini saklamadığı, dünyanın geri kalanı bir yana Afganistan'da kendileri gibi düşünmeyen kesimler için ciddi bir tehlike oluşturdukları, yaşam şansı tanımayacakları, kadınlara öngördükleri hayatın gönüllü kölelikten öte bir şey olmayacağı apaçık. Elbette bunlara da direnenler olacak, oluyor. İnsanlığı kafese sokmak kolay değil. Yeter ki Batı'nın aklı evvelleri tıpkı bizim memleket gibi buraları da kendi konforlu hayatlarını koruma uğruna hakim rejimlere destek vererek birer büyük hapishaneye dönüşmesini kolaylaştırmasınlar.

Bu bahsi kapatırken aklıma takılanları sorayım:

İnsanlığın, medeniyet denilen uğraşının varmak istediği yer burası mıydı? "Hür dünya, ideolojilerin sonu" masalları yazanlar mutlu mu? Milyonlarca insan neden öldü? Kim, kiminle neyin barışını yapıyor?

Myanmar'da katliamları SEYREDİYORUZ

Güneydoğu Asya ülkesi Myanmar'da İngiliz sömürgeciliğinin anlatıldığı G. Orwel'in ilk romanı Birmanya Günleri'nden(1934) darbe ve katliamlar zamanına geldik. Sanıyorum zaman ilerlese de bizim için bir olumlu bir değişimden söz etmek zor.

1 Şubat'ta seçim hilesi bahanesiyle darbe yapan ordu ve geri planında onu destekleyen güçler 700'den fazla insanı protestolar sırasında katletti. Onlarcası hakkında idam kararı verdi. Binlercesini tutukladı, gözaltına aldı. Zulümlerini kesintisiz sürdürüyorlar ve muhtemelen siz bu yazıyı okurken cuntanın hışmına uğrayan insanların sayısı daha da artmış olacak. Önce o insanların birer rakamdan ibaret olmadığını hepimiz anımsamalıyız. Çünkü belki SEYİRCİ olmaktan çıkmak burada başlayabilir.

Elbette dünyanın olan bitene bütünüyle seyirci kaldığını söylemeyeceğim. Hem komşu ülkelerde yapılan cuntaya karşı gösterileri hem de çeşitli ülkelerin darbecilere karşı yaptırım kararları oldu. Fakat cuntayı zulmünden vazgeçirecek bir etkisi olmadı. Bu süreçte cunta önce bir yıl derken "sıkıyönetimi 6 ay daha artıralım" deme cesareti bile devşirdi. Maalesef BM'nin uzun zamandır herhangi bir ortaklığı temsil etmediğinin çoğu insan farkında. Myanmar sokaklarındakiler boşuna Rusya ve Çin bayrakları yakmıyorlar.

Myanmar'daki darbeyle ilgili tartışılacak çok şey var kuşkusuz. Fakat sanıyorum önce yapılması gereken seyirci olmaktan çıkmanın yollarını bulmak. Yıllardır Arakan Müslümanları, soykırım edebiyatı yapıp cuntacılara silah satan rejimle aynı safta olmadığımız kesin.(2) Fakat nerede olduğumuz belli mi?

Myanmar'la ilgili son dönem cuntaya karşı direnişe katılan örgütlerin ( Arakan Ordusu, Myanmar Ulusal Demokratik İttifak Ordusu ve Ta'ang Ulusal Özgürlük Ordusu) uluslararası planda artık etnik-ayrılıkçı terör örgütü diye anılmayıp etnik silahlı grup diye nitelenmesi dikkat çekiyor. Bu direniş potansiyelinin farkında olan cunta yönetiminin yaptığı geçen ayki işlerden biri de Budist, Arakan Ordusu (AA) isimli silahlı grubu terör örgütleri listesinden çıkarmak oldu. Bu konuda şimdilik biraz başarı elde ettikleri de Arakan Ordusu'nun geçen haftaki açıklamalarına bakarak söylemek mümkün. Zira AA'nın son açıklamaları ordunun protestoculara yönelik saldırılarına karşı çıkmasına rağmen, protesto ve sivil itaatsizlik eylemlerinin Arakan'ın özerklik haklarının genişletilmesi için yapılan çabaları tehlikeye atabileceği o yüzden Arakan'da yapılmamasını istemeye vardı.

Sıfatların ve yapılanların kolayca değiştiği bir zemindeyiz fakat önemli olan bizim ne yaptığımız olsa gerek.

Ekvador, Peru ve klişeler

Geçtiğimiz hafta sonu Ekvador'da devlet başkanlığı seçimlerinin ikinci turu yapıldı. Olay "seçimi sağcı aday Guillermo Lasso kazandı sol yıllardır sürdürdüğü iktidarını kaybetti" diye gerçekte karşılığı olmayan bir klişe etrafında sunuldu. Lasso'nun sağcı olduğu elbette doğru ama ya gerisi? Örneğin rakibi Arauz için en fazla sosyal demokrat denilebilir, "patron"u sürgündeki eski Başkan Correa ise hep Latin milliyetçiliğinin pragmatizmiyle yüklü oldu. Şimdiki Başkan Moreno ise neoliberal çıktı. Kimin hangi politik akımı ne kadar temsil ettiği bir yana sanıyorum asıl önemli olan, orada olanın bütünü anlamaya çalışma ihtiyacı, çabası ve bunun piyasanın talebi olan klişelerin üretilmesi yerine gerçeğin alabildiğince bir yansıması olarak ifade edilmesi olmalı.

Mesela orada yaşayan gazeteci Erol Polat yazısına şöyle başlamış : Ekvatorlular çok ilginç bir seçim yaptılar. Başkanlığı sağcılara, meclisi sosyal demokratlara, başkanlığı ve meclisi çalıştırma anahtarını yerli halkın eline verdiler. Bu vesileyle Ekvator halkı bu ülkede en güçlü üç kesimi dört yıl boyunca bir sınava tabi tuttuğunu ilan etti...(3)

Fast food atıştırmak yerine böyle de bakılabilir belki de, ne dersiniz?

Benzer bir tutum Peru'daki seçimler için de söylenebilir. 18 adayın yarıştığı seçimin ilk turunda solcu Özgür Peru adayı Pedro Castillo, oyların yüzde 19,83'ünü alarak yarışı ilk sırada tamamladı. Popüler Güç adayı (diktatör Alberto Fujimori'nin kızı ve aynı zamanda siyasal varisi) Keiko Fujimori yüzde 13,37 aldı ve Haziran'da yapılacak ikinci tura kaldı. Abya Yala'yı egzotikleştiren tüketici zihniyetinin hakim olduğu memleketimizin bir kısım basını epey sevindirik oldu. Ama benden söylemesi buradan, iş olsun diye haber yapmıyorsanız "Güney Amerika dümeni sola kırdı" manşeti çıkmaz. Çok erken olmasının yanı sıra Castillo'nun kazanacağı bir hayli şüpheli. Aradaki farkın az olmasının (Fazla olsaydı ne olurdu ayrı mesele örneğin Ekvador'da Arauz, Lasso'yu ilk turda neredeyse ikiye katlamıştı.) yanı sıra Keiko Fujimorii gibi yolsuzluktan yargılanmış, babasını gölgesinden çıkmayan bir politikacının hâlâ yarışacak destek bulabiliyor olabilmesi önemli bir sorun ve diğer kaybeden politikacıların onun etrafında birleşme olasılığı ise güçlü bir olasılık. Ayrıca Castillo ile herhangi bir ön yargım yok fakat takip edenler anımsayacaktır Peru toprakları bir zamanlar "ikinci Chavez" diye methedilen Ollanta Humala gibi sağcı rezilleri de gördü. Şimdiki Ekvador Devlet Başkanı Lenin Moreno da koltuğa oturmadan önce çok başka sunuluyordu.

Derdim moralinizi bozmak değil. Bütün bu söylediklerim elbette sevinmeye de engel değil. Ama sırf sizin buna ihtiyacınız var ve hayalini kurdunuz diye dünya öyle dönmek zorunda değil.

Yeni bir dünya yaratma çabasının bir parçası olarak bilgi-haber üretmeye gelince önceliği aktarmaktan çok ne olduğunu anlamaya vermek sanıyorum çok daha yerinde olur, ne dersiniz?


(1) https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-56760213

(2) https://sendika.org/2021/04/myanmarda-kullanilan-silahlar-turkiyeden-mi-gitti-614372/

(3) https://anfturkce.com/analIz/ekvatorlular-3-kesimi-4-yil-boyunca-sinamaya-karar-verdi-155037

Önceki ve Sonraki Yazılar
Aykan Sever Arşivi