‘Yerli ve milli’ ne demek?

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında millet (din, mezhep) kelimesini Türkçeye nasyon, ulus biçiminde tanıtmak ama Türk milleti derken de Müslümanları kapsamak muhteşem (!) bir sosyal mühendislik.

Bu iki kelimenin birlikteliği ilginç bir birliktelik.

Şöyle söyleyebilir miyiz?: "Yerli ve ulusal."

Bir tekrar içeriyor gibi geliyor insana değil mi?

Ancak, bu ifadenin mucidi muhtemelen Erdoğan, böyle bir yanlış yapmaz sanki.

Acaba, milli kelimesi burada "ulusal" ya da "nasyonal" demek değil mi?

Rahmetli Erbakan’ın ünlü "Milli görüş" fikri vardı, burada "milli" "ulusal" mı demek idi?

Muhtemelen değil.

                                                                xxx

Cumhuriyet kurulurken çok ilginç ama ilginç olduğu kadar da önemli bir kavram saptırması gerçekleşiyor.

"Türk milleti" kavramı ortaya atılıyor; Lozan’da da ekalliyet-azınlık kavramı hukuk sistemine dahil oluyor.

"Türk milleti" ne demek?

Bu soruya yanıt verebilmek için millet kavramını, arapça kökeni ile iyi anlamak lazım.

Bu işlerde şaşmaz referansım Ferit Devellioğlu’nun muhteşem Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgatı; her eve mutlaka öneririm.

Bakalım Millet kelimesinin karşısında ne yazıyor: "Din, mezhep, bir dinde ya da mezhepte bulunanların topu."

Oysa bize okullarda millet kavramının karşılığı olarak ulus (nation) kelimesi öğretilmemiş mi idi?

Ortada demek bir karışıklık, daha doğrusu bir kavram çarpıtması, sapması, saptırılması mevcut.

Cumhuriyet’in kurucu çekirdek kadrosu "Türk milleti" ifadesi ile Müslüman vatandaşların bütününü kastediyor aslında ve dışarıda sadece "millet"e dahil olamayacak azınlıkları (Müslüman olmayan vatandaşlar) bırakıyor.

Türk milleti demek aslında hepsi Müslüman kökenli olan Türkler, Türkmenler, Araplar, Çerkesler, Kürtler, Boşnaklar, vs demek ama ortak payda Müslüman olmak ve üst kimlik sıfatı da Türk; Ermeniler, Rumlar, Yahudiler de vatandaşımız ama Türk milleti kavramsal çerçevesinin dışında kalıyorlar çünkü Müslüman değiller, çünkü "millet" din birlikteliğine işaret ediyor.

Niyazi Berkes (1908-1988) "Türkiye’de Çağdaşlaşma" kitabında bu konuyu çok güzel anlatır.

Niyazi Berkes 1948 senesinde Ankara DTCF’den (Dil-Tarih-Coğrafya Fakültesi) Behice Boran ve Pertev Naili Boratav ile birlikte solcu oldukları için ihraç edilirler. 

Bu "Türk milleti" üst kavramsallaştırmasını Kürtler dışında tüm Müslümanlar kabulleniyorlar ve kanımca da Cumhuriyet dönemi Kürt meselesinin de özü burada çünkü Müslüman nüfus içinde bir tek Kürtler "Türk milleti" şapkası altına girmek istemiyorlar.

Başa dönelim.

Milli görüş geleneğinden gelenler "millet ve milli" kelimelerinin ne anlama geldiğini çok iyi biliyorlar.

Erbakan’ın "Milli görüş" ve öğrencisi Erdoğan’ın "Yerli ve milli" formülasyonlarını da biraz bu kavramsal çerçeve içinde okumak gerekiyor.

Millet kavramı bizim "ümmet" diye bildiğimiz kavrama çok daha yakın, tersi de geçerli, kelimenin arapça orijinalinde de ümmet bizim bildiğimiz ulus, hatta daha da sert olarak, germanik anlamda kan bağı ile belirlenen ulus kavramına çok daha yakın çünkü ümmet kelimesinin etimolojisinde anne anlamına gelen ümm var, ümmet aynı annenin çocukları demek.

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında millet (din, mezhep) kelimesini Türkçeye nasyon, ulus biçiminde tanıtmak ama Türk milleti derken de Müslümanları kapsamak muhteşem (!) bir sosyal mühendislik.

Erdoğan’ın "yerli ve milli" söylemine böyle bakmakta fayda olabilir.  

Önceki ve Sonraki Yazılar
Eser Karakaş Arşivi