Yıldırım Türker, Sezen Aksu’yu yazdı: Kimsenin karşısında eğilmez

Yıldırım Türker, Sezen Aksu’yu yazdı: Kimsenin karşısında eğilmez
‘Kürtlerden Ermenilere, alınıp satılan kız çocuklarından bütün yok sayılan insanlara kadar herkesin, hepimizin yanında olmuş, şiiriyle bu toprakların vakanüvisi olagelmiştir.’

Yıldırım Türker, Yeniden TV’de yayınlanan yazısında Sezen Aksu için "Şimdilerde ulusalcı kesim tarafından gadre uğramış kahramanlar olarak yâd edilen Genelkurmay zevatı Cemaatten çok önce yaftalama, itibar suikastı, yalan haber yayma ve benzeri taktikler konusunda epey yol kat etmişti" dedi. 

"2002 yılında "Türkiye Şarkıları" projesiyle bu toprakların bütün seslerini bir araya getirdiğinde, Ordu Komutanı konserleri engellemek için gözdağından, açık tehditlere geçmişti" diyen Türker,  "Ermeni korosunun, Kürt çocukların sahnede ne işi vardı? Sezen Aksu kulak asmadı, konserler büyük ilgi gördü. Yine aynı yılın Diyarbakır Nevrozunda şarkılarını on binlerce kişiyle birlikte söyledi. Onun Diyarbakır’a girişini engellemek için kurulan barikatlardan geçti, bir adım geri atmadı. Onu koruyamayacaklarını söylüyorlardı. Sevdiklerinin, kendini sevenlerin karşısında korunmaya ihtiyacı yoktu oysa" diye yazdı.

Yıldırım Türker’in yazısı şöyle:

"O, bir gönül beraberliği peşindedir. Safdilliği o derece derindir ki bunu başardığında herkesin ağzı açık kalmıştır. İnsana olan inancını hiç kaybetmemiş bir düşçüdür sonuçta. Taşkın bir şefkati vardır. Diken üstünde yaşar.

Sezen Aksu’nun "uğursuz öteki", "kripto Yahudi" olarak yeniden keşfi, savaşın kızışmış olduğu yılların üstüne denk gelir. Kürt düşmanlığına ikame edilmiştir.

"Yerli ve milli" yaftası birçoklarının sandığı gibi AKP marka bir copun adı değildir. "Ergenekon" da.

Şimdilerde ulusalcı kesim tarafından gadre uğramış kahramanlar olarak yâd edilen Genelkurmay zevatı Cemaatten çok önce yaftalama, itibar suikastı, yalan haber yayma ve benzeri taktikler konusunda epey yol kat etmişti.

2002 yılında "Türkiye Şarkıları" projesiyle bu toprakların bütün seslerini bir araya getirdiğinde, Ordu Komutanı konserleri engellemek için gözdağından, açık tehditlere geçmişti. Ermeni korosunun, Kürt çocukların sahnede ne işi vardı? Sezen Aksu kulak asmadı, konserler büyük ilgi gördü. Yine aynı yılın Diyarbakır Nevrozunda şarkılarını on binlerce kişiyle birlikte söyledi. Onun Diyarbakır’a girişini engellemek için kurulan barikatlardan geçti, bir adım geri atmadı. Onu koruyamayacaklarını söylüyorlardı. Sevdiklerinin, kendini sevenlerin karşısında korunmaya ihtiyacı yoktu oysa.

Sonunda 2006 yılında Genelkurmay’ın sivil toplum örgütleri raporunda Sabetayistler listesinde yerini aldı. Akabinde Oda Tv’nin soysopçu "araştırmacı"ları tarafından kripto Yahudi ilan edildi. Meğer babasının adı Samuel, kendi adı da Suzin imiş. Yıllardır gizli hesaplarının peşinde ulusal bütünlüğümüzü bozmaya çalışır dururmuş.

Oysa 40 yıldır onu tanıyan bu toprakların halklarının çok iyi bildiği şeyler şunlardı:

Sezen Aksu, onlarca yıldır ısrarla bu toprakların sırlarını ifşa eder.

Aşkları, ayrılıkları, sürgünleri, zulmü, insana ait bütün duyguları kendi diline tercüme eder. İnsan ilişkilerinin düğümlerini kurcalar; acılarını kimileyin çok kırılgan, kimileyin taşkın bir isyanla dile döker.

Kendini hiç sakınmaz. Ürkütücü bir samimiyeti, teklifsiz bir cömertliği vardır. Starlık oyununu tiye alıp yeniden inşa eder. Değil inandıklarını, tuttukları futbol takımlarını bile dile getirmekten korkan, herkes tarafından sevilir kalmak amacıyla bir perdenin ardına saklanan starlar döneminin sonunu getirmiştir. Muammaya yer bırakmaz. Kapılarını ardına kadar açar. Kendini çırılçıplak bırakır. Onu biricik kılan budur. Star personasını oluşturan, bu güçtür.

Rekabet alanlarının hiçbirine yüz vermemiştir. Kimseyle yarışmaz, kimseye düşman olmaz. Onun "bir gizli bildiği var"dır.

Dinleyicisine velinimet muamelesinde bulunmaz. Onunla bir alışveriş ilişkisi kurmak istemediğini açıkça ortaya koymuştur. O, bir gönül beraberliği peşindedir. Safdilliği o derece derindir ki bunu başardığında herkesin ağzı açık kalmıştır. İnsana olan inancını hiç kaybetmemiş bir düşçüdür sonuçta. Taşkın bir şefkati vardır. Diken üstünde yaşar.

Onlarca yıldır durmadan yazar, söyler. Bu toprakların fon müziği olmuştur onun şarkıları. Sulukule’den kovulan Romanlardan başörtülü kızlara, evlatları zorla kayıp edilmiş analardan devlet dersinde öldürülmüş çocuklara, Kürtlerden Ermenilere, alınıp satılan kız çocuklarından bütün yok sayılan insanlara kadar herkesin, hepimizin yanında olmuş, şiiriyle bu toprakların vakanüvisi olagelmiştir. Dedim ya, o sırları ifşa eder. Dile getirilmesi uygun bulunmamış hayatların anlatıcısıdır.

Cesurdur. Kimsenin karşısında eğilmez. Sevenleri onu bu tenezzülsüzlüğüyle sever, onun bu açık sözlülüğüne hayran olur.

Özgür bir kadındır. Kadın cinselliğini açıkça dillendirir, erkle kafa bulur, kadınlara yaşatılan zulüm karşısındaki utancını hepimize geçirir.

Sezen Aksu, "Cumhuriyet Kadını" ülküsünden kopuşu temsil eder aynı zamanda. O, dünyanın bütün kuytularına, bütün iklimlerine, canlılarının tümüne açık, aşık bir kadındır. Ne Cumhuriyetin ne Türklüğün ne de herhangi bir kimliğin kadınıdır.

Hazzı ve hevesi yücelten, hep hayatın yanında duran bir şairdir.

Nitekim zamanla halkın gözünde talip olmadığı kadar büyük bir güç edindi. Kendisinden beklenenler arttı. Düşmanları çoğaldı. Memleketin AKP girişimi kutuplaştırılma hamlesinde elbette yerini bulacaktı.

Barış Süreci’ni desteklediği, "Yetmez ama evet" dediği için ulusalcı camianın gözünden düşmüştü. Artık şarkılarını birçokları gizlice dinliyordu.

Onu "uğursuz öteki" ilan ettiler. Kürt muhibbiydi. Kürt bayrağından giysileriyle PKK propagandası yapıyordu. Ermeni geliniydi. Gizli Yahudiydi.

Fetöcüydü, bölücüydü, değil mi ki bir gün olsun Türk bayrağına sarınıp gözünde yaşlarla "Ne mutlu Türküm diyene" diye haykırmamıştı. Haindi. Düşmandı.

Bu saldırıları örgütleyen kesim barış düşmanıydı. Kürt meselesi üstüne kıllarını kıpırdatmıyor, sessizce çocuklarını diğer çocukları öldürmesi, onlar tarafından öldürülmesi için otobüslere doldurup savaş meydanlarına yolluyorlardı. Kürtçe yasağını meşrulaştırmak için kırk dereden su getiriyor, Kürtlerin adını bile duymaya tahammül edemiyorlardı.

Sezen ise Mehmetçiği şanlı şehit adayı olarak değil hepimizin kurbanı olarak görüyordu. "Memet daha çok küçüksün Memet / İnsan soyu böyle nihayet / Öteki de sen, beriki de sen / Kendini de bizi de dünyayı da affet" diye yakarıyordu.

Toplumun bir kesiminin iliklerine işlemiş Kürt düşmanlığı barış konusunda gayret gösteren herkesi karalamak için yeterli bir motivasyondu.
"Kürt Açılımı"na destek verdiği, "yetmez ama evet" dediği için büyük saldırılara uğradı. "Araştırmacı" gazeteci müsveddeleri tarafından mesnetsiz dedikodularla itibarı yok edilmeye çalışıldı. Geri adım atmadı. Cevabı vardı:

"Benim kuşağım büyük acılardan geçti. Darbelerden, faili meçhullerden, ‘Cumartesi Anneleri’nden, işkencelerden gelir adaletsizliğine kadar… Hangi birini sayayım. Bütün bu acılardan süzülüp damıtılmış bir umuttu benim ‘evet’im…… ’Pişman mısın?’ gibi soruları ya da ‘Özür dile’ gibi buyurgan yaklaşımları özgürlük bağlamında henüz yeteri kadar olgunlaşmamış oluşumuza bağlıyorum. İnsan umudundan pişman olmaz…"

Cumhurbaşkanı’nın kadük olan şeriat kalkışmasında bütün toplum bir kez daha hayatlarındaki Sezen’i tarttılar.

CB, cami minberinden dilinin koparılması vaciptir fetvası ile toplumun karşısına çıktığında ana muhalefet lideri hiç ses çıkarmıyor, ulusalcıların en kanlıları ellerini ovuşturuyordu.

Sezen Aksu, bir kez daha ulusalcılarla İslamcıları birleştiriyor, onların birbirlerinden pek de farkı olmadığını açık ediyordu.

Ana muhalefet, Sezen’den geçtim herhangi bir vatandaş için camiden fetva verilmesini hiç önemsememişti. Böylesi açık ve coşkulu bir şeriat provasının kıyamet kopartması beklenirken öyle olmadı. Şeriat hedefinden güçlü bir gündem olabilirmiş gibi "gündem saptırma" deyip geçtiler.

İslamcı dil, "Bir Roman’ı sevdim" diyen, bir Ermeni’yle aşk yaşayan, Kürtlerle kucaklaşan bu gâvur kadına yüklenirken ulusalcıların sağladığı levazımdan da yararlandı. Ergenekon muhibbi Genelkurmay’ın yaratmış olduğu dosyalar bir kez daha döküldü. Kürt kadın milletvekilleriyle çekilmiş fotoğrafı yayıldı. Korkunç Kürt Hayaleti tekrar üstümüzde salındı.

Sezen Aksu’nun özgürlükten başka hiçbir şeye borcu yoktu. Çapkındı. Hesap vermiyordu.

En önemlisi, benzersiz gücüyle hizayı bozuyordu. Hizaya girmemekle kalmayıp hizaya karşı kışkırtıyordu. Hiyerarşi bekçilerinin tahammül edemediği de işte budur.

Sezen Aksu, bulunduğu yere kimsenin "tensipleriyle" gelmemiştir. Kimsenin "affıyla" da susmaz.

O, şu koca dünyaya sesini, şiirini salmış, bütün insanları merak eden cesur bir kız çocuğudur."

Yazının linki: https://yenidentv.com/aile-albumu/sezen-aksu-meselesi

Öne Çıkanlar