Zengin Mutfağı: İki saatlik siyasal tarih

İnsandaki dönüşümü, tükenişi, iyiliği, kötülüğü, onuru ve onursuzluğu, dar bir mekânda, ama vurucu ve anlaşılır kılmak…

önüne geçilmez coşkusuyla, birlikte yürümenin,

bir ağızdan söylemenin güzelliğiyle bir şarkıyı,

birlikte sahip çıkmanın bir öfkeye

bir hesabı birlikte ödetmenin

"düşen kalır, bırakın ağlamayı"

demenin kutsal ve hüzünlü aleviyle

yaşayıp durur o haziran akşamı.

 

Kemal Özer, Haziran Akşamının Şiiri ile söyler 15-16 Haziran 1970 yılında gerçekleştirilen büyük işçi direnişini. İşçi örgütlenmesinin büyüdüğü, sınıf bilincinin oluştuğu ve DİSK’in ciddi örgütlenme yaptığı yıllardır. Siyasi otoritenin ve sermayenin buna izin vermesi iyimser bir tablo olabilirdi. Derhal çalışmalara girişilerek, çıkarılan sendika yasasıyla DİSK’in önünün kapatılması ve işçilerin Türk-İş saflarında durması amaçlanmıştı. Buna sessiz kalmayan işçiler, sendikal örgütlülükle büyük bir yürüyüş başlatmışlardı. İlk gün sayıları yetmişbin olmuştu. Hayat fabrikalardan sokaklara taşmıştı. İkinci gün yüzellibinlere varmıştı sayıları. Polisle çatışmalar, ölüler ve yüzlerce yaralıyla birlikte sıkıyönetim devreye sokulmuştu.

 

Vasıf Öngören’in yazdığı Zengin Mutfağı buradan başlıyor. Sokakların hareketlendiği o iki günden… Bir fabrikatörün, sermayederin köşkünün mutfağından… Anlatıcı, eskiden sıkı bir pehlivan olan ve sonradan güreşi bırakıp aşçılık yapan Lütfü pehlivandır. Barış Dinçel’in dekoruyla köşkün mutfağı başarılı bir tasarımla karşımızdadır. Mutfak, Lütfü Usta, kızı gibi bilip yanına aldığı hizmetçi kız, şoför, şoförün ağabeyi ve kızın nişanlısından ibarettir. Daha doğrusu mutfağın daimi ziyaretçileri bu karakterlerdir. Beş kişi üzerinden yaşarız o günü ve insanın dönüşme, değişme hikâyesini.

 

Lütfü Pehlivan’ın bavulunu doldurup, işi bırakma kararını dışarıdan gelen köpek havlamaları eşliğinde ve ‘susun, it oğlu itler’ diye bağırmasından sonra duyarız. İşi bırakma kararını seyirciyle dertleşme ve fikirlerini sorma anlamında da kabul edebiliriz. ‘Bir de size danışayım istedim’ der ve geçmişe giderek anlatır o uzun iki günde yaşananları ve sonrasını.

 

Vasıf Öngören’in kaleme aldığı Zengin Mutfağı, siyasal duruşu olan bir oyun. Zaten yazar bu siyasal yanı göstermeyi amaçlamış. İnsandaki dönüşümü, tükenişi, iyiliği, kötülüğü, onuru ve onursuzluğu, dar bir mekânda, ama vurucu ve anlaşılır olarak anlatmış. Bir mutfaktan yapar sınıfsal analizi. İşçi mücadelesini, sendikalaşmayı, sendikal örgütlenmeyi ve karşı hamlelerini gösterir. Tam da Bertolt Brecht’in bıraktığı yerden alır bayrağı. Masumiyet ve kötülüğün nasıl iç içe geçebileceğini gösterir.

 

Lütfü Usta’ya büyük oyuncu Şener Şen karakter verir. Zaten onun olması Vasıf Öngören’in büyük oyununu daha da büyütür. Seyirci Şener Şen’in performansıyla oyunun içine girer ve o günleri yeniden yaşar. Köpek havlamalarına özel bir parantez açmak gerekir burada. İnsanın saldırganlaşmasının, kötülüğünün ve nasıl vahşileşebileceğinin simgesidir o havlamalar, o sesler. Hizmetçi kızın nişanlısının masum halinin nasıl kötülüğe dönüştüğünün sesleridir. Teslimiyet ve onursuzluğun sesleridir.

 

Lütfü Usta, her şeyden uzak durmuş bir aşçıdır. Apolitiktir. Evinde çalıştığı insanın gücüne inanmıştır. Oysa o, iki günde ortadan kaybolmuş ve yurtdışına kaçmıştır. Mutfağa kardeşini sormaya gelen şoförün sendikacı ağabeyinin ‘kaçmıştır’ sözüyle ilk sarsıntıyı yaşar. Olaylar yatıştıktan sonra köşke dönen fabrikatör Kerim Bey’den hizmetçi kızın nişanlısına iş bulmak için yardım istemesi ve nişanlı oğlanın düşürülmesi ikinci sarsıntıdır. Nişanlı oğlanın kötülüğü, en yakınında bulunanlardan kuşkulanması, izlemesi, sıradanlaşmasının yanında, sendikacıların ya da devrimcilerin anlatımları onu siyasallaştırır. Grev yapma düşüncesi oluşur kafasında. Radyodan haber almaya çalışır. Sıkıyönetim ilanını orada dinler. İhanete tanıklık eder.

 

Bir dönemden bugünleri izleriz Zengin Mutfağı’ndan. Bir oyun mudur sadece Zengin Mutfağı? Bir ülkenin mutfağıdır aslında. Bir ülkenin siyasal tarihidir sahnedeki. Beş kişinin ve hiçbir zaman görünmeyen Kerim Bey’in temsil ettiği sınıfsal çelişkilerdir anlatılan. Kötülüğün soluksuz bıraktığı yaşamlardan geriye kalan duygular ve hayal kırıklıklarıdır. Mücadelenin ve örgütlü olmanın neler yapabileceğinin kıvancıdır.

 

Usta oyuncu Şener Şen, Doğu Yaşar Akal ile birlikte oyunun yönetmenliğini üstlenmiş. Onlara Defne Karalar yardım etmiş. Genç oyuncular Gizem Ergün, Onay Kaya, Uğur Arda Başkan, Kutay Sandıkçı usta oyuncuya başarılı bir şekilde eşlik etmişler. Tiyatronun klasiklerinden olmuş Zengin Mutfağı’nı izlemek için hala zaman var ve izleyin derim.

Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın dizesiyle söylersem: "İşçi yürür mü yürür ya!" En çok da bu dizeyi göreceksiniz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi