Türkiye'nin acılarına masalsı bir bakış

Türkiye'nin acılarına masalsı bir bakış
Özlem Ertan'ın yeni kitabı "Benim Güzel Ölülerim", bir barış çığlığı. Yazar, akıcı dili ve etkileyici anlatımıyla Türkiye'nin acılarını fantastik bir dünyaya taşıyor.

Şilan DÜZDABAN
Toplumsal sorunların, tarihe kara sayfalar olarak geçen acıların, baskıcı rejimlerin, düşünce özgürlüğüne yönelik kısıtlamaların edebiyatta da yansımasını bulduğundan şüphe yok. Pek çok edebiyat eseri, yazıldığı dönemin ve coğrafyanın karanlık yanlarından izler taşır. 

Özlem Ertan'ın İthaki Yayınları'ndan çıkan ikinci romanı "Benim Güzel Ölülerim" de bu tür kitaplardan. Ermeni Soykırımı'ndan, 1990'lı yıllarda bölgede yaşanan acılara, Uludere Katliamı'ndan, günümüz Türkiyesi'nin basın ve düşünce özgürlüğünün bulunmadığı karanlık iklimine kadar pek çok gerçekliğin izdüşümünü bu kitapta bulmak mümkün. 
Zamanı aşan acıları, kaderleri birbirine bağlı karakterlerin üzerinden anlatan "Benim Güzel Ölülerim"in fantastik bir roman olması da ilginç. Özlem Ertan, Ölüler Âlemi ve gerçek dünya olmak üzere iki farklı âlemde geçen "Benim Güzel Ölülerim"de alegorik anlatıma yer veriyor. Bu kitapta ejderhalar savaş uçaklarına, kötü büyücüler katliam planlayıcılarına, yerin altından çıkan Beyaz Toros Canavarı ise failimeçhul cinayetlerin sorumlularını taşıyan araçlara tekabül ediyor. Okurlar tüm bu alegorilerin aslında nelere karşılık geldiğini rahatlıkla anlıyor. 

Ölüler Âlemi'nde, koyunlarını otlatırken paramparça olan Ceylan, köyleri yakıldığı için dağa çıkmaya karar veren gençler, kaybolan çocuklarına ağıt yakan anneler, sürgün yolundaki perişan insanlar da karşımıza çıkıyor. 

Bu kitapta isimlerin de sembolik önemi var. Romanın başkahramanı Sîdar, ejderhaların saldırısında öldükten sonra gittiği Ölüler Âlemi'nde aslında bir roman karakteri olduğunu öğreniyor ve geride kalan yakınlarına iyi bir gelecek yazması için yazarını ikna etmeye karar veriyor. Akabinde de yazarını bulmak için güç bir yolculuğa çıkıyor. Ancak yazarının yaşadığı dünya da karanlık. Kürtçede "ağaç gölgesi" anlamına gelen Sîdar, gölge gibi âlemleri aşıyor.  Peki, sonrasında neler yaşanıyor? 
Sîdar'ın yıllar evvel ölen ağabeyi Azad ise tıpkı ismi gibi özgür. Çünkü öfkesini yenmeyi başarmış, barış ve huzur dolu bir âlemde yaşamanın önemini idrak etmiş. Romanın diğer bir önemli karakteri Rahip Garabed ise vicdanlı, merhametli, bağışlamanın önemini bilen bir insan. Ölüler Âlemi'ne gelmesine neden olan yüz yıllık acılar üzerinde fazla düşünmemeyi tercih ediyor. Aksi takdirde öfkenin içine yerleşmesinden korkuyor. Garabed, her insan gibi zaman zaman kendi içinde çelişkiler yaşayan ve aynı zamanda bilge biri. 

Ölülerin adalet ve barışma çabası, Sîdar'ın yazarını bulmasından sonra farklı bir boyuta taşınıyor. Özlem Ertan, yazarın dünyasını anlatırken günümüz Türkiyesi'nin karanlığını ve  çıkmazlarını da fantastik bir bakışla romanına taşıyor. 

"Benim Güzel Ölülerim", savaş karşıtı bir roman. Elimizden kayıp giden barış umudunun açtığı yaralara da değiniyor ve bağışlama, adalet, kucaklaşma gibi kavramlar üzerinde ilerliyor.

Özlem Ertan'ın, Türkiye'nin geçmişinden ve bugününden aldığı sayfaları fantastik âlemlere taşımak gibi bir tarzı var. 2015'te yayımlanan ilk romanı "Âşık Kadınlar Denizhanesi"nde kadına yönelik şiddet, töre cinayetleri gibi yaraları İstanbul Boğazı'nda yarattığı fantastik bir dünyaya taşımıştı. "Benim Güzel Ölülerim" ise merceğini yaşadığımız toprakların köklü acılarına çeviriyor. 
Özlem Ertan'ın deyim yerindeyse su gibi akan bir dili var. Ek olarak romanın kurgusu, anlatımı ve dünyası da özgün ve etkileyici.  Kapak resmini ressam, müzisyen, sinemacı ve yazar Mehmet Güreli'nin çizdiği "Benim Güzel Ölülerim", kendi dilini ve dünyasını yaratabilmiş romanlardan. Bunun yanında yazarının duyarlılığını ve barış özlemini de içeriyor. 

Öne Çıkanlar