İstanbul Jazz Festivali'ni Suriyeli kadınlar kapattı

İstanbul Jazz Festivali'ni Suriyeli kadınlar kapattı
Çeşitli yıllarda ve büyük zorluklarla Türkiye'ye gelen kadınlar İKGV'nin desteğiyle Suriye Kadın Korosu'nu kurdu. Kadınlar Jazz Festivali'nin kapanış gecesinde sahne aldı.

Fatma YÖRÜR 


24. İstanbul Jazz Festivali birbirinden renkli isimlerle İstanbul’da düzenlendi. Kapanış gecesinde 'müziğin birleştirici gücü'nü vurgulayan festival sahneyi kültürler arası bir buluşmaya dönüştürdü.

Basel Rajoub'un Soriana grubu ve Sirojiddin Juraev’in sahne aldığı konsere, Türkiye'de yaşayan Suriyeli kadınların kurduğu Suriye Kadın Korosu eşlik etti. Soriana grubu üç Suriyeli bir İtalyan'dan oluşuyor. Tacikistanlı Sirojiddin Juraev'in de eşlik ettiği gece kültürel zenginliğiyle katılanları etkiledi.

Sahnedeki bu renkli mozaik sahne kadar konsere gelenler arasında da görüldü. Konser alanında Suriye’den ve Avrupa’dan çok sayıda izleyici Jazz Festivali’nin kapanış gecesinde bir araya geldi. Bir arada yaşamak kültürünün unutturulmaya ve farklılıkların öne çıkarılmaya çalışıldığı günümüzde konser alanında Suriyeli çarşaflı kadınlardan LGBT bireylere kadar çok renkli bir buluşma gerçekleşti.

Konser öncesi İnsan Kaynağını Geliştirme Vakfı-İKGV’nin desteği ile kurulan 19 kişilik Suriyeli Kadınlar Korosu’ndan Sabah Şıhoğlu ve Mizgin Maho ile görüştük. İKGV’den Sema Merve İş’in de eşlik ettiği söyleşide kadınlar 2015’te başlayan bu projenin nasıl hayat bulduğunu Artı Gerçek’le paylaştı.

'SURİYE'DE HER SABAH KAHVEMİZİ İÇERKEN DİNLEDİĞİMİZ FEİRUZ'UN ŞARKILARINI SÖYLEYECEĞİZ'

Mizgin Maho ve Sabah Şıhoğlu, Türkiye’de yaşayan iki Suriyeli kadın. Sabah Şıhoğlu 2012’de Türkiye’ye göç etmiş. Mizgin Maho ise 2015’te.

Kuliste yaptığımız görüşmede ilk sorum, Suriye’nin müzik kültürüne ilişkin oluyor. Kadınlar bana tek bir yanıt veriyor: Feiruz. Lübnanlı kadın sanatçının adını anarken gözlerinin içi gülüyor iki solistin ve ekliyorlar:

"Biz her sabah Suriye’de kahvemizi içerken Feiruz dinleriz. Bu hiç şaşmazdı. Ancak bir gün başka bir ülkede onun şarkılarını söyleyeceğimiz aklımızın ucundan geçmezdi. Bu muhteşem bir duygu."

İki mülteci kadının müzik deneyimi Türkiye’de İKGV ile başlıyor. Grupta hemen herkesin de böyle. Kadınlar "Biz müziği sadece evde mırıldanırdık, çocuklarımıza söylerdik. Burada bu deneyimi yaşamak çok etkileyici" diyorlar.

‘GÜLMEYİ GÜLÜMSEMEYİ YENİDEN HATIRLADIM’

Gruptaki Suriyeli kadınların İnsan Kaynağını Geliştirme Vakfı’yla tanışıncaya kadar hayatları hiç kolay değilmiş. Türkiye’ye çeşitli yıllarda ve çeşitli yollarla geçen kadınlar vakıfla tanışıncaya kadar evden bile çıkmaya korktuklarını ve savaşın travmasını ve depresyonu kapalı hayatlarla yaşadıklarını anlatıyorlar.

Sabah Şıhoğlu: Merkezle tanışmadan önce içime kapanık depresyon içinde bir hayat geçiyordum. Ama merkezle tanıştıktan sonra gülmeyi, gülümsemeyi yeniden hatırladım. Çok güzel ve yeni insanlarla tanıştım, bu bana çok iyi geldi.

Mizgin Maho: Merkez benim için dönüm noktası oldu. Türkiye’ye geldiğimizde hiçbir şey bilmiyor, evden çıkmaya korkuyorduk. Hakkımızı, hukukumuzu bilmiyorduk. Hayat çok zordu. Merkez bize manevi destek oldu. Türkçe'yi öğrendik, hakkımızı hukukumuzu öğrendik, neyi nasıl yaparızı öğrendik.

İKGV proje koordinatörü Sema Merve İş, Vakfın Esenler'deki mülteci ofisinde çalışıyor. Ve bu serüvenin 2000’li yıllarda başladığını anlatıyor.

Merve İş: İKGV 1988 yılında kuruldu. 2000’lerden beri de mültecilere yönelik çeşitli psikososyal çalışmalar yürütüyoruz. Bu ülkede ilk bu çalışmaları yürüten kurumlardan bir tanesiyiz. 2007 yılından bu yana da BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin uygulayıcı ortağı olarak da faaliyet gösteriyoruz. Şu anda 7 ilde 9 tane mülteci destek ofisi faaliyette. Şu anda İstanbul’da 3 tane farklı destek ofisimiz var.

GRUBU KADINLARIN ENERJİSİ YARATTI

Suriyeli Kadınlar Korosu, Esenler’de bulunan mülteci destek ofisinin psikososyal çalışmalar kapsamında başlattığı bir proje olarak hayat bulmuş. Sema Merve İş vakfın çalışmalarını paylaşıyor: 

İş: "Esenler ofisimizde bir psikososyal destek bir de toplum merkezi faaliyetleri var. Toplum merkezi çeşitli atölye çalışmaları yürütüyor. Bunlardan bir tanesi de bizim 2015 Kasım ayında başlattığımız müzik atölyesiydi. Suriyeli kadınlar korosunun hikayesi de aslında o zamana rastlıyor.

Hedefimiz bir müzik grubu kurmak değildi, kendilerini iyi hissedecekleri pozitif bir hava yaratabilecekleri bir atölye kurmaktı. Fakat gelin görün ki oradaki gruptan çok güzel bir enerji çıktı. Grup içerisindeki ev kadınları, öğrenci, öğretmen olanlar var ama profesyonel müzisyen yok."

Hayatlarında ilk defa müzik yapan bu kadınlar, grubun enerjisiyle bir koro kurmaya karar veriyorlar.

İlk konserini geçen yıl Şişli Belediyesi’nin desteğiyle veren grup bu yılda 8 Mart’ta Boğaziçi Üniversitesi’nin iş birliğiyle Dünya Kadınlar Günü nedeniyle bir konser verdi.

Şimdi de ünlü müzisyenler Basel Rajoub’S Sorıana Project ve Sırojıddın Juraev’la İstanbul’un en önemli festivallerinden birinde sahne alan kadınlar festivalin kapanış konserine imza attılar.

Dünyaca ünlü Suriyeli müzisyen Basel Rajoub konser sonrası duygularını anlatırken, "Muhteşem bir deneyimdi. 12 yıl önce ilk kez gelmiştim Türkiye’ye, 12 yıl sonra yeniden hem de Suriyeli kadınlarla sahne almak çok etkileyici bir deneyim oldu" diyor.

‘MÜZİĞİN BİRLEŞTİRİCİ GÜCÜNE İNANIYORUZ’

Kadınların müzikle değişen hayatlarında aldıkları yol etkileyici. Suriye’de ilkokul öğretmeni olan iki kadından Sabah Şıhoğlu şimdi Türkiye’de bir eğitim merkezinde Türkiyelilere Arapça dersleri veriyor. Mizgin Maho ev hanımı ancak sosyal hayatı müzikle son derece renklenmiş. Bu enerjinin nasıl yakalandığını soruyorum kadınlara sözü Merve Hanım’a bırakıyorlar.

Sema Merve İş: Bizim profesyonel kaygılarımız yok, bütün kültürlerin bir arada olduğu bir yapı kurduk. Arapça, farklı diller ve bir arada olma sosyal uyumu destekleme farkındalığı yaratmak bizim için çok daha önemli. Çoğu zaman Suriyelilerle ilgili ayrımcılıklar, nefret söylemleri karşımıza çıkıyor.

Bir yandan insanların kafasında çok sabit fikirler olabiliyor. Ama biliyoruz ki farklı gruplardan farklı deneyimlerden gelen Suriyeliler var, müziğin birleştirici gücüne inanıyoruz. Onlarından bir arada olması bizim vakıf olarak çok önemsediğimiz bir şey.

-Kadınlar Vakıfla tanıştıklarında hayatlarının nasıl başka bir boyut kazandığını anlattı. Siz nasıl gözlemlediniz bu süreçte mülteci kadınların yaşadıklarını?

İş: "Gerçekten zor savaş travmasına sahip bir gruptan bahsediyoruz. Destek ofisimize gelen bazı kadınlar, oraya gelinceye kadar altı ay boyunca hiç evden çıkmadıklarını, o savaş travmasını asla atlatamayacağını düşündüklerini söylüyorlar.

Değişimi görebiliyoruz, o sanatın verdiği neşeyi, yaşam enerjisini gözlemleyebiliyoruz şimdi onlarda. Korktuğu için sokağa çıkmayan çok fazla kadın vardı hala da var. Bu tarz sanat çalışmalarının gündelik hayattaki çalışmalarını destekleyen güçlendiren bir şey olduğunu biz hissediyoruz."

Konser öncesi gerçekleştirilen Suriye kültürü ve müziğinin festival izleyicisiyle paylaşılması amacıyla, göç ve müzik temalı bir de söyleşi gerçekleştirildi. Söyleşide, müziğin göçmenler için anlamı ve özellikle gurbetteki müzisyenin deneyimleri paylaşıldı. Müzik yaşamını Avrupa’da sürdüren Suriyeli müzisyen Basel Rajoub’la beraber doktora öğrencisi, araştırmacı ve müzisyen Selda Öztürk ve Suriyeli Kadınlar Korosu üyelerinden Hanan Hawasly’nin konuşmacı olarak katıldığı söyleşinin moderatörlüğünü etnomüzikolog Evrim Hikmet Öğüt üstlendi.

 

Öne Çıkanlar