Eser Karakaş
AKP’nin en büyük mağlubiyeti nedir?
AKP’nin 2007 seçimleri sonrası o kadar çok günahı var ki, say say bitmez.
Yaklaşık on sene arka arkaya azalan dolar bazında kişi başına düşen gelir mi desek, dünya şampiyonluğuna emin adımlarla koşan enflasyon mu desek, bilemiyorum.
AB projesinin tamamen rafa kalkması, Yunanistan’la savaş ihtimalinin ciddi ciddi konuşuluyor olması, Suriye’ye girme takıntısı dış politika başarısızlıkları.
Kürt meselesinde, Alevi sorununda 2002 senesinin bile gerisindeyiz.
Ülke pudra şekeri geçiş yolu olmuş, İçişleri Bakanının uyuşturucu babaları ile poz poz resimleri çıkıyor.
Ancak, kanımca bu büyük başarısızlıklardan bile daha vahim başka bir başarısızlık daha var ve aşağıda belirteceğim bu büyük mağlubiyet belki diğer başarısızlıkların da temelini oluşturuyor.
AKP, Erdoğan tam yirmi senedir iktidardalar, yirmi sene çağımızda bazı yapısal dönüşümlerin gerçekleşebilmesi için, en azından dönüşümlerin ilk işaretlerinin alınması için yeterli bir süre.
Geçtiğimiz ay İstanbul Sanayi Odası Türkiye’nin en büyük 500 firmasını açıkladı.
Aynı günlerde ABD’de Fortune dergisi de Global 500 en büyük firma ile, ABD’nin en büyük firmalarını açıkladı.
Bu şirket verilerine, sıralamalarına hem İSO, hem Fortune için 1970’lere kadar internetten ulaşabiliyorsunuz.
Hangisinden başlayalım, Türkiye 500’den mi, ABD ya da Global 500’den mi?
Hadi, Türkiye’den başlayalım.
Beş yüz firmaya kadar gitmeyelim, listenin tepesindekilerden ve sektörlerinden bahsedelim.
İlk onda şu firmalar ve dolayısıyla da sektörler var:
Petrol var: Türkiye Petrol Rafinerileri A.Ş., Star Rafinerileri.
Demir-Çelik var: İskenderun Demir-Çelik, Ereğli Demir-Çelik.
Otomotiv var: Toyota, Oyak, Tofaş.
Arçelik var.
Bir de altıncı sırada isminin açıklanmasını istemeyen bir şirket var.
Bu durum da çok ilginç bir durum, bir şirket Türkiye’nin altıncı en büyük şirketi olmuş ama isminin açıklanmasını istemiyor.
Neden acaba?
İSO 500 büyük firma sıralamalarında gerilere gidin, on, yirmi, otuz sene geriye gidin, göreceksiniz bu sıralama aşağı yukarı hep sabit, hep aynı şirketler.
Çok sayıda nedenden şirketler büyümüş, istihdamları, karları, ciroları artmış, ne güzel ama Türkiye’nin sektörel tercihlerinde bir değişiklik yok.
Gelelim mesela ABD’ye.
ABD dünyanın en dev ekonomisi, dünyada bir senede üretilen katma değerin yaklaşık dörtte biri (yaklaşık 24 trilyon dolar) bu ülkede üretiliyor.
Fortune ABD 500’de ilk ona giren firmaların sektörel yapıları ise bizimkine oranla çok değişik.
En büyük firma bir perakende firması, Walmart, 2.3 milyon kişi istihdam ediyor.
İkinci ve üçüncü sıralarda Amazon ve Apple geliyorlar; sekizinci sırada da Alphabet var, Google olarak da okuyabilirsiniz.
Sağlık sektörü şirketleri ilk ona damga vurmuşlar, CVS Health(4), United Health Group (5), McKesson(9) , Amerisource Bergen (10).
Exxon Mobil(6) yine ilk onda; Berkshire Hathaway (7) finans şirketi, ünlü Warren Buffet’ın şirketi.
Exxon, Walmart dışında, 2000 senesinde bu şirketlerin hiç biri ilk onda yoklar.
2022 Fortune ABD 500’de General Motors ancak 49. sırada, oysa 2000 senesinde yani çok değil yaklaşık yirmi sene önce ilk onda.
İlk onda ABD’de 2000 senesinin sıralamasında Ford Motor var, General Electric var, şimdi büyük bir hızla geriliyorlar sıralamada.
Burada önemli konu şu: ABD zenginleştiği için Amazon, Apple, Alphabet gibi şirketler ilk ona girmiyorlar, bu şirketler ilk ona girdiği için ABD zenginleşiyor.
ABD ekonomisi en azından son yirmi senedir büyük bir sektörel dönüşüm yaşıyor, iktisadın ünlü azalan verimler yasasını reddeden, aşan şirketler yükseliyor, Ford, GM, GE geriliyorlar.
Türkiye ise bu sektörel dönüşümün yanına bile yanaşamıyor, küresel rekabette eski dönemlerin şirketleriyle hala yarışı sürdürebileceğine inanıyor(!).
İktidarının yirminci senesinde kanımca AKP’nin en büyük mağlubiyeti bu.
Bugünkü hukuk ve eğitim düzeyimizle zaten bu şirketler yapısının dönüşümü olanaksız.
Meraklısı için bir notla yazıyı noktalayalım: 2018 senesinde Paul Romer bence iktisat Nobelleri tarihinin en önemli Nobelini aldı, iktisatçılara makalelerini öneririm.