Sibel Hürtaş
AKP'nin yap-boz reformu
18 Temmuz 2019’da çalışmalarına ara veren Parlamento, 27. Dönemin 3 Yasama Yılını 1 Ekim’de açıyor. Salı günü özel oturum yapılacak; TBMM’nin ilk gündem maddesi ise yargı reformu paketi.
Anımsayalım,
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan mayıs ayında 60 hedefi içeren yargı reformu strateji planını açıklamıştı. Planın birkaç paket halinde Meclis’e sunulacağı belirtilmişti.
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’nun avuçları patlayana dek alkışladığı o strateji planının ilk paketi bu hafta görücüye çıktı.
Pazartesi günü AKP Grup Başkanvekili Mehmet Muş, ilk paket taslağını CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç’a sundu. 67 sayfalık paket 38 maddeden oluşuyor ve 15 kanunda değişiklik öngörüyor.
Değişiklik yapılması istenen ve kamuoyuna "AKP’nin reformu" olarak sunulan kanunlardan 11’i doğrudan AKP döneminde gerçekleştirilen değişiklikler. AKP iktidarı 11 kanunda yaptığı değişikliği, şimdi tekrar değiştirerek hatta bazılarında geriye dönerek "reform" olarak kamuoyuna sunuyor.
Bunların başında da istinaflar geliyor.
Adli yargıda 2014, idari yargıda ise 2014’de istinaf mahkemelerinin kurulması yasalaşmış; 2016’da da bölge adliye ve bölge idare mahkemeleri faaliyete geçirilmişti. İstinaf mahkemeleri süreciyle iki dereceli yargılama dönemi başlamış; AKP o zaman da bu durumu "hak arama yollarının çoğaltılması ve hukuki güvencenin arttırılması" olarak reform diye kamuoyuna açıklamıştı. Böylece Yargıtay ve Danıştay’daki iş yükü de azaltılacaktı.
Ne oldu?
Aradan geçen zamanda istinaf mahkemeleri hiçbir zaman uygulama birliğine gidemedi. Bir mahkemenin "beraat" dediğine diğeri "ceza" verdi. Yargıtay gibi bir içtihat birliği oluşturulamadığından istinaf mahkemeleri bir yük olarak adaletin sırtına bindi. Cumhuriyet gazetesi çalışanlarının yargılandığı davada da uygulamadaki eşitsizlikler gün gibi ortaya çıktı. AKP iktidarı şimdi istinaf mahkemelerini birer temyiz mahkemesi olmaktan çıkarıyor ve işin ilginç yanı bunu da "reform" olarak ilan ediyor!
Yargı Reformu paketiyle, istinaf kararlarının da Yargıtay’a götürülmesi kararlaştırdı. Ama bazı suçlar açısından. Bu suçların hemen hepsinin de ifade ve düşünce özgürlüğüne ilişkin davalar olması dikkatleri çekiyor.
Ne o maddeler?
- Halk arasında korku ve panik yaratmak amacıyla tehdit
- Suç işlemeye tahrik
- Suçu ve suçluyu övme
- Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama
- Kanunlara uymamaya tahrik
- Cumhurbaşkanına hakaret
- Devletin egemenlik alametlerini aşağılama
- Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin kurum ve organlarını aşağılama
- Silahlı örgüt
- Halkı askerlikten soğutma
- Terörle Mücadele Kanunu'nda yer alan örgüt propagandası suçu
- Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu
Bu maddelerin hemen hepsi, yazı yazan, düşüncelerini açıklayan, haber yapan, askere gitmeyi reddeden ve iktidarın politikalarını sokağa çıkarak protesto eden insanların yargılanmasına neden olan maddeler. Bu maddelere bakılınca, "reform" diye getirilen paket ile, yine halkın belli bir bölümüne, özellikle muhaliflere yönelik yargılama safhalarında yeni ve karmakarışık bir yargı sürecinin örüldüğü anlaşılıyor.
İktidar yargı paketinde istinaf mahkemeleri açısından neden sadece bu maddeleri koydu? Biri TCK’dan, diğeri TMK’dan bir diğeri Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'ndan elma toplar gibi toplanan bu maddeleri bir araya getiren hukuki kriter nedir? Bu soruların yanıtı yok.
Oldu ki madde bu haliyle Parlamento’da yasalaştı –ki AKP ve MHP’nin sandalye sayısı buna olanak veriyor- sonrasında ne olacak. İstinaf kararlarına ilişkin bir temyiz merci oluşturulduğu için otomatik tahliyelerin de beraberinde geleceği belirtiliyor ki; bu küçük de olsa bir nefes alma imkânı sağlayabilir.
Sonrasında ise özellikle bu maddeler açısından yargılananları zorlu bir süreç bekliyor. Çünkü madde bu haliyle İstinaf Mahkemesi’nden sonra bir de Anayasa Mahkemesi’ne başvur, sonra AİHM’e git diyerek yargılama süreçlerini muhalifler açısından uzatıyor.
Şu ana kadar istinafta cezası onaylanıp da hâlâ cezaevlerinde olanlar ya da yargılaması sürenler açısından Anayasa Mahkemesi önünde binlerce dosya bulunuyor. Yüksek Mahkeme, bu dosyalara bakacak mı? Yoksa "Bir de Yargıtay’a gidin" diyecek mi? Anayasa Mahkemesi nasıl bir içtihat yaratacak merak konusu…
Bir de maddede özel bir düzenleme var ki; evlere şenlik!
Pakette Bölge Adliye Mahkemelerinin verdiği kesinleşmiş kararlar için maddenin yayımlanmasının ardından 15 gün içinde "talep etmek" koşuluyla başvuru yolunu açıyor. Kişilerin lehte kanun hükümlerinden yararlandırılması, kendi taleplerine bağlanması, sürenin 15 gün gibi kısa bir süreyle kısıtlanması da daha önce görülmemiş uygulamalar kapsamında.
İktidar istinaflarla yarattığı bozulmayı şimdi bu ve benzer yara bantlarıyla kapatmaya çalışıyor ama bu da hiç sahici görünmüyor. Hâlihazırda bu maddenin daha da fazla karışıklıklara yol açacağı ortada. Sadece halkın belli bir kesmi, muhalifler açısından da yargılama süreçlerini uzatacak nitelikte olması dikkat çekici.
Bu bir reform değil,
Bu tuzak!
Pakette adı geçen tüm bu maddeler, Türkiye’de her zaman ifade ve düşünce özgürlüğü önündeki en büyük engeller oldu. Gerçek bir reform beklentisi ancak bu maddelerin tamamen ortadan kaldırılmasıyla mümkün.
Kaldırın,
Sadece 2018 yılında 26 bin kişi hakkında soruşturma başlatılan Cumhurbaşkanına hakaret suçunu, tüm gazeteciler ve yazarların yargılandığı halkı kin ve düşmanlığa tahrik suçunu, insanları hedef haline getiren Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin kurum ve organlarını aşağılama suçunu, vicdani retçilerin başında bir sopa olarak duran Halkı Askerlikten Soğutma suçunu TCK’dan kaldırın.
Siz de rahatlayın, biz de…