Nazım Alpman
İnsan haklarında zirve ülke Türkiye!
İnsan Hakları Haftası dün itibariyle başladı. 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü en fazla Türkiye'de seviliyor. Çünkü çok fazla insan hakkı aynı anda ihlal edilebiliyor.
Türkiye'nin çok güçlü bir devlet olduğu bilinen bir gerçektir. Bu yüzden devletin başında olanlar devamlı olarak tekrar etmekten büyük bir keyif alıkları 1 numaralı demeçleri bu konu ile ilgilidir:
"Devletimiz çok güçlüdür!"
Devletimiz çok güçlü olduğu için, en ufak bir faaliyetten bile rahatsız olur, bunu fark eder ve anında da yok eder. Bu refleks, güçlü olmanın kaçınılmaz bir sonucudur.
Madem ki güçlüyüm gücümü göstermeliyim!
Gösterilmeyen güç, güç değildir.
***
Haliyle çok güçlü olmanın bazı sonuçları da olabilmektedir. Özellikle insan haklama –pardon- insan hakları alanında... Mesela Mehmet Ağar bir gün bütün içtenliğiyle şöyle demiştir:
"1000'den fazla operasyon yaptık!"
Yani?
Bu kadar çok operasyon yapınca arada yanlışlıkla 150-200 kişi de hayatını kaybetmiş olabilir, ne yapabilirim ki? Bu ifade söylenmemiş bir satır arasıdır.
İnsan Hakları bakımından Türkiye bütün dünyanın ilgisine mazhar olabilmeyi her dönemde başaran ender ülkeler arasında en enderi kabul ediliyor, Avrupa değerlerini benimseme sözü vermesi açısıdan...
Bir de bu değerleri benimsemediğini düşünebiliyor musunuz?
Hiç düşünmeyin, onun da çaresi var.
Düşünmeyin dedik, siz hâlâ düşünüyorsunuz. Düşünce suçu işlemenize ramak kaldı biliyor musunuz?
Düşünce ve ifade özgürlüğü bakımından bizim ülkemizin en büyük şansı iktidardaki partidir. Her zaman böyledir. İktidar partisi demokrasi ister, düşünce özgürlüğü ister, ifade hürriyetini savunur.
Tabii bunlar muhalefette olduğu dönemin alamet-i farikalarıdır. İktidarı alınca sorunlar biter, çileler başlar.
Elbette bu çileler iktidar dışında kalanlar içindir.
***
Ancak 2017 Türkiye'sinde 10 Aralık büyük bir insan hakları devrimine(!) tanıklık ediyor.
Silivri Cezaevinde bulunan Cumhuriyet Gazetesi tutuklularına (Ahmet Şık-Murat Sabuncu-Emre İper ve Akın Atalay) mektup yazma ve alma hürriyeti sağlandı. Memlekette demokrasi açısından "OHA+artık" denilebilecek duruma çok yakın bir OHAL uygulaması var. Ve hapiste 400 günü geride bırakmış tutuklulara mektup yazma hürriyeti teslim ediliyor. Sadece yazma değil mektup alma hürriyeti de beraberinde hediye olarak veriliyor.
Bir iktidar İnsan Hakları Günü'nde daha ne yapabilir ki?
Kim ne derse desin gerçekler bütün ihtişamıyla sırıtıyor:
"10 Aralık'ta zirve ülke, Türkiye!"
Sahne senin Silivri!
Silivri, Trakya bölgemizin en ünlü yerleşimi olarak parıldamaya devam ediyor. Türkiye'nin her önemli döneminde bir cezaevi öne çıkar. 1930'larda Sinop Cezaevi Sabahattin Ali'yi ağırlıyordu. 1940'larda Bursa Cezaevi çok meşhurdu, çünkü ülkenin en büyük şairi Nazım Hikmet'i oraya kapatmıştı rejim...
1950'lerin yıldızı Ankara Kapalı Cezaevi idi. Memlekete Demokrat Parti demokrasisi gelmişti, gazeteciler, siyasetçiler, yazarlar, çizerleri topluca bir adı da Ankara Hilton olan bu cezaevine tıkmıştık.
1970'lerde Maltepe, Selimeye Askeri Cezaevleri tarih sahnesine çıkmıştı.
1980'lerde Diyarbakır 5 No'lu ve Mamak Cezaevleri işkence cehennemleri unvanlarıyla yıllarca akıllarda kaldı. O kadar ki, hiç birinde yatmamış olan Tayyip Erdoğan bile bu zulmü iliklerinde hisseder, seçim konuşmalarında değinmeden geçemezdi:
"Ah-Ahhh... Şu Diyarbakır Cezaevinin ağzı dili olsa da anlatsa!.."
Şaka gibi değil mi? Ama hayır, gerçekten söyledi bu sözleri Diyarbakır'da...
Acıların izlerini silmek için, cezaevlerini yıkacaktı, Diyarbakır'ı (Sur) yıktı.
1990'larde insan haklamanın kara tarihi Sağmalcılar'da yazıldı.
2000'lerde sıra Silivri'ye geldi.
Şimdi sahne Silivri'nin...
Pek çok şey oluyor. İlerde yazılacak. Yapanlar bile "vah vah" diyecekler. Ama şimdi arada kaynayıp gidiyor. Gitmesin diye; utancı paylaşmamak için yazmak gerekiyor.
29 Ekim 2017 günü Silivri 2 No'lu Cezaevinde yatan eşi Mehmet Özdemir'i ziyarete giden iki çocuk annesi Betül Özdemir, açık görüş için içeri gireceklerken, üst arama diye en ağır tacize uğradı. Gardiyan Hanımefendi itiraz edilince "seni çırılçıplak soyarım" gürledi. Yetkisi var mı, var. Çünkü OHAL var.
Peki insanlık yok mu?
Belli ki yok!
Betül Özdemir bir dilekçe ile durumu cezaevi yönetimine bildiriyor. Gardiyan hanım da... Yönetim ikinci dilekçeyi anında sonuçlandırıyor:
"Betül Özdemir'e 3 ay görüş yasağı verilmiştir!"
Not: MEKTUP İÇİN ADRESLER
Mektup yazma hürriyeti geldi ama adresler doğru yazılmazsa cezaevi yönetiminin işi başından aşkın olduğu için yanlış adresleri doğru koğuşlara ulaştıramayabilirler.
AHMET ŞIK: Silivri 9 No'lu Kapalı Cezaevi A 6 - 42 Silivri-İstanbul
EMRE İPER: Silivri 9 No'lu Kapalı Cezaevi A 6 - 42 Silivri-İstanbul
MURAT SABUNCU:Silivri 9 No'lu Kapalı Cezaevi A 6 - 47 Silivri-İstanbul
AKIN ATALAY: Silivri 9 No'lu Kapalı Cezaevi A 6 - 47 Silivri-İstanbul