Büyümüyorsak neden bu kadar enerji yatırımı?

Yeni gelen 2016 büyüme verisiyle birlikte Türkiye’nin artan bir enerji ihtiyacı olduğu söylemi bir kez daha çökmüş oldu. Büyümüyorsak neden bu kadar çok eneri yatırımı yapılıyor sorusunu sormanın tam zamanı. Hızla planlanan, proje aşamasında olan yeni enerji yatırımlarının gözden geçirilmesi, belki de bir bölümünün yapımının devre dışı bırakılması gerekiyor.

Pelin CENGİZ

Artık herkesin malumu olduğu üzere, AKP iktidarlarının en çok tutunduğu argümanlardan biri Türkiye’nin artan bir enerji talebi olduğu yönündedir. Enerji talebinin artması da, doğrudan ekonomik büyüme ile bağlantılı.

Genel olarak yıl bazında Türkiye’nin büyüme oranlarına baktığımızda 2011’de yüzde 8,8’lik büyümenin ardından sert fren yaparak, 2012’de yüzde 2,2, 2013’te yüzde 4, 2014’te yüzde 2,9 ve 2015’te ise yüzde 4 büyüdüğünü görüyoruz. 2016 için açıklanan yüzde 2,9’luk büyüme verisiyle, Türkiye son beş yılda yıllık yüzde 5 büyüme hedefine ulaşamadı. Zaten, 2016-2019 Orta Vadeli Program’da (OVP) 2016 için büyüme tahmini yüzde 4,5’ten yüzde 3,2’ye, 2017 için yüzde 5’ten yüzde 4,4’e düşürülmüştü, 2018 ve 2019 için de büyüme tahmini yüzde 5. Dolayısıyla OVP’de aşağı yönlü revize edilen hedef dahi yakalanamamış oldu.

AKP iktidara geldiği dönem sonrası Türkiye, 2004’te yüzde 9,4, 2005’te yüzde 8,4 ve 2006’da yüzde 6,9 büyümüştü. Diğer yandan, Türkiye 2006’da ve 2016’da büyüme oranlarında revizyona gitti. Türkiye’nin gerçek büyüme oranı nedir, tam bilinmiyor. Türkiye’de son yıllarda ekonomik projeksiyonların büyük bölümü ortalama yüzde 5 büyüme hedefine göre yapıldı ancak Türkiye’nin büyüme gerçekleşmeleri tehlikeli bir düşüş içinde. Yüzde 5 hedefine göre yapılan önemli projeksiyonlardan biri de enerji talebinin giderek artacağı yönündeydi.

Dünya ekonomileri artık enerji tüketimlerini azaltıp enerji üretimlerini de iklim dostu çözümlere dönüştürürken, Türkiye fosil yakıt merkezli bir üretim ve artan tüketim üstüne çalışıyor. Bütün bu tartışmanın temelinde AKP iktidarlarının ve yandaşlarının en çok kullandığı argüman ise ekonominin büyüdüğü, olası yatırımlarla birlikte daha fazla enerjiye ihtiyacımız olduğu… Kömürlü termik santraller, nükleer santraller, HES’ler, işte hep bu argüman kullanılarak doğayı yok etmek pahasına yapılıyor ya da planlanıyor.

Veriler ortada… Türkiye düşük büyüme sarmalına girdi, Türkiye demokrasiden, laiklikten, temel hak ve özgürlüklerden, hukuktan uzaklaştıkça yeni yatırımlar artmıyor, yatırımlar artmayınca da sanayinin, üretim kesiminin de enerji talebinde artış olmuyor. Yüksek oranda artan, artacağı iddia edilen elektrik tüketiminin nedenlerini kimse doğru ve net bir şekilde açıklamıyor. Haihazırda, ekonomik büyümenin yavaşlaması ve geçmişte enerji kapasite ihtiyacının yüksek tahmin edilmiş olması nedeniyle Türkiye enerji piyasasında bir arz fazlası mevcut.

ABD’de ve küresel düzeyde yaptığı enerji ekonomisi çalışmaları ile tanınan Enerji Ekonomisi ve Finansal Analiz Enstitüsü (IIEFA), geçen yıl Türkiye’nin enerji politikalarını değerlendiren bir rapor hazırlamıştı. Raporda, tam da bu büyüme ve enerji yatırımları ilişkisi üzerine şu değerlendirme yer almıştı: "Türkiye ekonomisi 2002 ile 2011 yılları arasında ortalama yüzde 5,5 büyüme kaydettikten sonra büyüme yavaşlamış ve 2012’den bu yana yıllık büyüme yaklaşık yüzde 3,3 olmuştur. Geriye dönüp bakıldığında resmi tahminlerin GSYİH büyümesi konusunda yüksek kaldığı ve sanayinin ekonomi içindeki azalan payını doğru tahmin edemediği görülmektedir. 2009’da hem sanayi hem de imalat sektörlerinde tavan yapan enerji yoğunluğu, o zamandan bu yana aynı seviyelerde kalmıştır.

Hükümetin Beş Yıllık Kalkınma Planında öngörüldüğü şekilde imalatın GSYİH içindeki payı yüzde 20’yi geçse bile, imalat eskiden olduğu gibi yoğun olmayacaktır. Büyük olasılıkla imalat süreçlerindeki ve teknolojideki ilerlemeler, ekonomi içinde enerji yoğunluğunu koruyacak ya da daha iyiye götürecektir.2024’e kadar yüzde 4 seviyesinde bir GSYİH büyümesi olacağı ve enerji yoğunluğunun sabit kalacağı varsayıldığında, IEEFA, gerçekleşen elektrik talebinin, hükümet tahminlerinin 2018’de yüzde 6, 2024’te ise yüzde 15 altında kalacağını öngörmektedir."

Özetleyecek olursak, yeni gelen 2016 büyüme verisiyle birlikte Türkiye’nin artan bir enerji ihtiyacı olduğu söylemi bir kez daha çökmüş oldu. Büyümüyorsak neden bu kadar çok eneri yatırımı yapılıyor sorusunu sormanın tam zamanı. Hızla planlanan, proje aşamasında olan yeni enerji yatırımlarının gözden geçirilmesi, belki de bir bölümünün yapımının devre dışı bırakılması gerekiyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Pelin Cengiz Arşivi