Metin Yeğin
Eylemci neşe
Şili’de ahşap bir evde kalıyorduk.
Üç katlıydı ev ve her odasında başka birileri yaşıyordu. Büyük bir gösteriden döndüğümüzde, mutfakta iki kız bir erkek, üçü oturmuş, bir yandan gülerek, elbiselerindeki boyaları çıkarmaya çalışıyorlardı. Ortada kesilmiş pet şişenin içinde tiner vardı. Ellerindeki bezi ona banıp, silmeye çalışıyorlardı. Yanında iki kutu bira, henüz dolaptan çıkmış, soğuk terleri üstlerindeydi kutunun.
Bir iş kazası olmuştu! Polis panzerlerinin üstüne atılan, bir boya torbasına yakalanmışlardı. Bir Şili sanatıydı bu. Panzerlere boya atıyorlardı. Camları boyanıyor. Önlerini göremiyordu panzerler.
Rengarenktiler. Sarıldığımızda tiner kokuyorlardı daha çok.
Biri elbiseleri silmekten çabuk vazgeçti. Aksine diğer elbiseleri alıp, pantolonuna sürmeye başladı. İyice boya oldu pantolon ve iyice gülmeye başladılar. Biz de güldük. Neşe bulaşıcı bir şeydi hem de isyan neşesi daha güzel.
Pazar günü neşeli bir yazı yazmak istedim, bu yüzden bu giriş. Yoksa hava gri, ortalık umutsuzluktan geçilmiyor, Herkesin sadık yâri cep telefonu bile, biraz uzakta masada duruyor artık, ne olur ne olmaz patlar matlar diye.
Çok önemli bir egoizm şansı verdi herkese bu. Herkes İsrail’in kendi telefonuna, bir çip yerleştirdiği kanısında. Covid aşısı etkisi yaptı bu. ‘Bizi dinliyorlar abi’ diyerek; ofiste, okulda, vergi dairesinde, polis çevirmesinde, yetersiz bakiye diye bağıran turnike başında ve pasif agresif bakan sevgili karşısında filan ezilmiş egolarımızı, bir uçlarından üfleyerek şişiriyoruz. Çok önemliyiz hala, çok önemliyiz diyoruz.
Sağ olsun kapitalizm, ucuza satılmış varlığımız varlığına armağan, kelepir emek, kıtır..
Kardeş seni niye dinlesin İsrail?
Telefonda birileri dinliyor tabii ki seni ama bu daha çok, sana buharlı ütü, saç kurutma makinesi, boyunun yetebileceği kadar yeni bir cep telefonu ve muhtemel vize alamayacağın bir ülkeye, tatil programı satmak için.
‘Bu ütüye bir şey mi oldu’ diyorsun ya da hatta sadece düğmesine bastığında püf püf etmediğini duyan telefon hemen önüne, kampanya fiyatında buharlı ütü çıkarıyor doğru ama bu bir şeyler satmak için.
Müşterisin sen canım, başka bir şey değil...
Yoksa devlet ajanlarını istihdam ettiğimiz zamanlar çok geride kaldı. Mesela bana ilişkin, benim yazılarımı okusalar, çok daha fazla bana ilişkin bilgi toplarlar, biraz okur artar. Ne o öyle paralel sokaktan takipler, üç kişi yer değiştirerek peşine düşmeler ya da çift kapılı pasajlarda kaybolma çabalarımız filan, hepsi, tarihin bir türlü dolmayan çöplüğünde kaldı.
Bu yüzden, bu gri Pazar günü, eylemci neşe dileyim size, başka türlü çıkamayacağız yoksa, bu pespaye karanlığın içinden…
Metin Yeğin kimdir?
Yazar, belgeselci, sinemacı, gazeteci, avukat, seyyah... CNN-Türk, NTV, Kanal Türk, Al Jazeera, Telesur televizyonlarına 200'e yakın belgesel ve kurmaca filmler yaptı. Türkiye'de Cumhuriyet, Radikal, Birgün, Gündem; Gazeteduvar, dünyada, Il manifesto, Rebellion gazetelerine köşe yazıları yazdı. Dünyanın sokaklarını anlattığı 10'dan fazla kitaba sahip. Dünyanın farklı yerlerinde yoksullarla birlikte evler inşa etti, bir sürü farklı işte çalışarak yazılar yazdı, filmler çekti. Birçok ülkede kolektif çalışmalara katıldı, kooperatif örgütlenmelerine öncü oldu. Ekolojik direnişlere katıldı, isyanlara tanıklık etti. Türkiye ve birçok ülkede öğretim üyeliği yaptı... Ve dünyayı değiştirmeye çalışmaya devam ediyor hâlâ...