Gelin Hasankeyf'e, herkes gelsin Hasankeyf’e!

Hasankeyf sadece Hasankeyflilerin değil tüm insanlığın mirasıdır, korunması için her bir bireyin mücadeleye yapacağı katkı çok çok önemli.

Hasankeyf, hızlı adımlarla her gün biraz daha öldürülüyor. Bir yandan dinamitleme ve yıkım süreci devam ederken, diğer yandan tarihi eserlerin taşınma işlemleri sürdürülüyor. 

Hasankeyf’i kurtarma mücadelesinin ne kadar eski olduğunu, yıllardır ne mücadeleler sürdürüldüğünü artık bilmeyen kalmadı. Ancak, belli kesimlerin duyarlılığı ve ısrarlı hatırlatmaları da olmasa, maalesef Türkiye’de herşey çok hızla unutuluyor.

Son günlerde Hasankeyf yıkılmak üzere olduğu iddia edilen kayalıkların patlatılmasıyla gündeme geldi. 

Bir yandan sular altında kalacak olan tarihi eserlerin taşınma işlemleri devam ederken, bir yandan daha önce ‘dinamitle patlatma yapılmayacak’ denmesine rağmen, çevredeki kayalar patlatılıyor. Mevcut haliyle gerçek bir hazine ve gerçek bir açık hava müzesi olan, tarih, kültür ve turizm açısından son derece eşsiz bir potansiyele sahip Hasankeyf çevresindeki kayalar, hafriyat oluşturmak için patlatılıyor.

Düşünün ki, 50 yıl ömrü olacak bir baraj için yok edilen Hasankeyf’te baraj sonrası oluşturulacak Yeni Hasankeyf’ten Eski Hasankeyf’e botlarla gezinti yapılacak, buralarda eskiden hangi eserler olduğu anlatılacak. Burada inşa edilece antik liman için başka yerlerden hafriyat taşımak daha maliyetli olacağı için, işi ucuza getirmek adına kayalar dinamitle patlatılarak hafriyat yaratılıyor. İnanılır gibi değil!

Hasankeyf ve civarının geniş bir açık hava müzesine çevrilmesi, doğal varlıkların korunması, 12 bin yılı aşan bir medeniyet silsilesinin eserlerinin korunması ve hatta hala ortaya çıkarılması aslında barajdan elde edilecek geliri katlayabilecek bir oranda gelir ve tarihi miras koruması sağlayabilirdi. 

Zihinde tekrar tekrar dönen tek bir soru var: Biz neden bu akıldan ve kültürden yoksunuz?

Henüz faaliyete geçmediği dönemlerde bile pek çok adaletsizliğe ve sıkıntıya neden olan Ilısu projesine karşı yıllardır eylemler, protestolar, basın açıklamaları, yürüyüşler ve dayanışma kampları düzenleniyor.

Şimdi bir kez daha Hasankeyf’teki yok oluşa, yıkıma ve vandallığa dur demek için, bir kez daha sesi gürleştirmek için bir fırsat var. 23 Eylül tarihi II. Dünya Hasankeyf Günü. Daha çok yeni ama önemli ve değerli bir girişim.

Mezopotamya Ekoloji Hareketi ve Hasankeyf Yaşatma Girişimi’nin, 23 Eylül'de gerçekleştirilecek II. Dünya Hasankeyf Günü dolayısıyla yaptığı açıklamayı bir kez daha hatırlamak gerek.

Açıklama, 12 bin yıllık geçmişi olan Hasankeyf ve bulunduğu Dicle Vadisi'ni sular altında bırakmak isteyen zihniyete karşı dayanışmak amacıyla herkese 23 Eylül günü Hasankeyf’e gelme çağrısı yapıyor.

Açıklamada, "Bölgemiz açısından büyük bir felakete sebep olacak Ilısu Barajı ve HES Projesi'ne karşı duruşumuz ilk gün gibi devam etmektedir. Bir Nuh tufanı gibi yukarı Mezopotamya'nın önemli bir kısmını su altında bırakması planlanan Ilısu Projesi'ne hayır demek için hiçbir zaman geç değildir. 

Ağustos ayından beri tekrar gündemde olan Hasankeyf ve Ilısu Projesine karşı 23 Eylül'de yapılacak II. Dünya Hasankeyf Eylem Günü'nde herkesi Hasankeyf'e gelmeye davet ediyoruz. Yakın bir zamanda boşaltılmak istenen Hasankeyf'e o gün gelin ve Hasankeyf’te yaşanılanları yerinde gözlemleyin" dendi.

Açıklamada şu ifadelere de yer verildi:

"Ilısu Projesi'nin inşaatı ne kadar ilerlerse ilerlesin, bu proje toplumumuza yıkım ve kayıplardan başka bir şey getirmemektedir. Tek 'kazanan' merkezi hükümet, bir avuç şirket ve birkaç yerel büyük toprak sahibidir. Son 15 yıl içinde birkaç defa durdurulan Ilısu Projesi'nde ısrar yaşam düşmanlığında ve insan ile doğayı yıkımda ısrardır.

12 bin yıllık geçmişi olan ve sürekli insanların yaşadığı muazzam bir kültürel ve doğal miras olan Hasankeyf ve bulunduğu Dicle Vadisi'ni sular altında bırakmak isteyen zihniyetin insanlıkla zerre kadar alakası kalmamıştır. Yaşamın kaynağı olan ve kadim toprakları besleyen Dicle'nin akışını durdurmanın mantığında doğa düşmanlığı yatmaktadır. Halklar bahçesi olan Mezopotamya'yı ta Basra Körfezi'ne kadar çöle dönüştürmeye hayır demeyi yeniden güçlü bir şekilde haykıralım!

Umudumuzu kaybetmediğimizi herkese bir kez daha göstererek herkesin yapabileceği bir şeylerin olduğunu hatırlatmak isteriz!

Bunun başlangıcını, Hasankeyf'e gelerek Hasankeyflilere ve Dicle Vadisi'nde yaşayan on binlerce baraj tehdidi altında yaşayan insanlara bir selam vererek yapabilirsiniz! Dayanışma ruhuyla yaşamı savunmak için 23 Eylül'de hepinizi yanımızda ve uzağımızda Hasankeyf'te bekleriz!

23 Eylül'de dünyanın birçok yerinde, Bağdat'tan Barcelona'ya kadar, insanların aynı amaçla sokaklarda olacağını hissederek suyun hayat verdiği önemli alanlardan biri olan Hasankeyf’e!"

Hasankeyf sadece Hasankeyflilerin değil tüm insanlığın mirasıdır, korunması için her bir bireyin mücadeleye yapacağı katkı çok çok önemli. Vicdanlılar için, tarihi, kültürel, doğal mirasa sahip çıkanlar için, nehirler özgür aksın diyenler için zaman susma zamanı değil, hareke geçme, dayanışma ve bir arada durma zamanı…

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Pelin Cengiz Arşivi