İsmet Paşa'ya kaptırılmayan kulaklar, Kılıçdaroğlu'na mı sunulacak?

Ana muhalefet partisindeki esas mesele, parti içi demokrasi yerine parti içi iktidar olageldi. Bu sakat anlayış bugün de sürüyor.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) 7 Mayıs 2017 Pazar günü topladığı Parti Meclisi'nde (PM) aldığı karar ile Mersin Milletvekili ve PM Üyesi Fikri Sağlar'ı kesin ihraç istemiyle Disiplin Kurulu'na sevketti.

 

PM'nin 18 üyesi "Hayır" derken 38 üyesi de "Evet" yanlısı oy kullandı.

Referandum sonuçlarına karşı meşruiyet mücadelesi vereceğini açıklayıp, sonradan usulca benimseyen CHP yönetiminin içine sinmiş "EVETÇİ RUH" böylece bir kez daha kendini gösterdi.

Ana muhalefet partisindeki esas mesele, parti içi demokrasi yerine parti içi iktidar olageldi. Bu sakat anlayış bugün de sürüyor.

Fikri Sağlar'ı daha önce de Deniz Baykal CHP'den ihraç etmişti.

Bu kararın hem CHP'ye hem de Baykal'a yarayan bir yanı olmadığını yaşayarak görüldü.

Neden şimdi aynı çıkmaz yollara giriliyor?

Ülkede zaten yeterinden fazla anti-demokrasi mevcut...

Artık ağzından çıkan her sözün kanun olduğu bir "tek adam" döneminin içine yuvarlanmış bir ülke söz konusu...

Bu dönemin karşısına nasıl çıkılacak?

Tayyip Erdoğan gibi davranarak mı?

Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) en önemli özelliği içinde yaşayan bir "muhalif kanat" bulundurmamasıdır. AKP'nin muhalif isimleri ancak taca atıldıklarında farkına varıyorlar "muhalif" olduklarının...

Onların özel işaretleri var. Mesela Tayyip Erdoğan'ın her konuşmasında duygulanıp gözyaşlarını tutamayan Bülent Arınç, bu konuşmaların sonuncusunda ağlamayınca herkes durumu fark etti:

-Bülent Arınç artık muhalefete geçti!

Kamuoyunun ilgisiyle paylaşılan bu durum izah edildiğinde Arınç artık parlamento dışına itilmişti. Tek sıfatı vardı: AKP Kurucusu!

Abdullah Gül de öyle. Acayip derecede Erdoğan'a karşı diye kulaklara fısıldanan Gül, kendisine (Erdoğan tarafından) yapılan her çağrıyı emir telakki edip koşarak gitti, lideriyle paslaştı. Beşiktaş Stadının açılışında yaptı bunu... Erdoğan partide görev alması için davet etse (gel dese) birlik ve beraberlik adına kabul etmeyeceğine kim inanır?

Deniz Baykal'ı hariç tutmak gerekiyor. O Gül'e çok güveniyor. Gül ise "Baykal'ı ciddiye almıyorum" dedi.

CHP uzunca bir süredir umudunu, kendi teşkilatının içinden yetişen, yetenekli partililer yerine sağ partilerde aradı.

Cumhurbaşkanlı seçiminde kendi içinde Yılmaz Büyükerşen ve Rıza Türmen gibi isimler varken, İslam Ülkeleri İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreteri Ekmelettin İhsanoğlu'nu aday gösterdi, kökten laik seçmenlerine... Ankara Belediye Başkanlığı için MHP'li Mensur Yavaş'ı aday gösterdi.

Her iki seçimi de kaybetti.

Sen ülke başkentini yönetmek için parti içinden 1 aday bile çıkartamıyorsan, kapat partini daha iyi. CHP 12 Eylül döneminde böyleydi. Seçimlerde aday gösteremiyordu. Çünkü Cunta CHP'yi kapatmıştı.

CHP'ye "talihsiz bir olay" sonrasında istifa etmiş başkanın yerine "ılıman başkan" olarak getirilen Kemal Kılıçdaroğlu da aynı şeyi yaptı. CHP'yi aday bile gösteremeyecek parti haline getirdi.

Bunların hepsi görmezden gelindi.

Çünkü ülke hızla faşizme gidiyordu, şimdi bu konuları ısıtıp ısıtıp gündeme getirmenin faydası yoktu.

1970'lerin CHP'si içinde en fazla farklı eğilimlerin olduğu geniş bir şemsiye partisiydi. Bütün sol siyasetler CHP içinde görülmeyi içlerine sindirebiliyorlardı. CHP Mitinglerinde kitlesel olarak yer alıyorlardı. Parti içinde de tartışmalar eksik olmuyordu. Ama CHP o yıllarda 1973 ve 1977 seçimlerinde iki kez 1. parti olarak sandıktan çıkmayı başarmıştı.

Sol partilerin yapısı böyledir, olmalıdır da... 12 Mart'tan çıkışta CHP'nin yaşadıklarını hatırlamakta fayda var.

Kurtuluş Savaşı Kahramanı, Batı Cephesi Komutanı, İkinci Adam, Cumhurbaşkanı ve CHP'nin değişmez genel başkanı gibi sıfatlara sahip İsmet İnönü kendisinin sözünü dinlemeyenleri "kulağından tutup atmak" için kongreyi toplamıştı. O yıllardaki parti içi muhalefet lideri Bülent Ecevit çıktı ve şöyle dedi:

-Bu kurultay şuna karar verecektir: Bir partinin eşit haklara sahip üyeleri mi olacağız, yoksa kapı kulları mı?

Bu partinin tarihinde İsmet Paşa'ya karşı yapılan başkaldırıyla ulaşılmış seçim zaferleri vardır.

İsmet Paşa'ya kaptırılmayan kulaklar, Kılıçdaroğlu'na mı sunulacaktır?

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Nazım Alpman Arşivi