Pelin Cengiz
UNESCO'ya "zeytinlikler için harekete geç" çağrısı
Haftalardır Türkiye'de zeytinlikleri talancı zihniyetten kurtarmak için mücadele veriliyor. Türkiye'nin dört bir yanında son yıllarda hızla artan bir ivmeyle ortak mirasa ve geleceğe sahip çıkmak için verilen mücadele sürüyor. Aynen yıllardır ormanları, dağları, dereleri, meraları, tarım alanlarını, tarihi ve kültürel varlıkları korumak için verilen mücadelelerde olduğu gibi...
Çevre ve yaşam alanları mücadelelerinde de kömürlü termik santral projelerine karşı verilen mücadele çabasının ağırlığı malum. Çanakkale'den İzmir'e, Tekirdağ'dan Bartın'a, Adana'dan Konya'ya kadar bir çok şehirde yerel hareketler, kömürlü termik santrallere karşı direniyor.
Türkiye, yaklaşık 70 GW'lık yeni kömürlü termik santral kurmayı planlıyor. Bu santrallar İzmir'de antik kent Kyme'yi, Çanakkale'de Kaz Dağları'nı, Türkiye genelinde zeytin ağaçlarını tehdit ediyor. Türkiye'yi Türkiye yapan doğal, kültürel ve tarihi varlıklar, ömrü 30-40 yıllık termik santrallere feda edilmek isteniyor.
"Zeytin mi tesis mi?" gibi söylemlerle başta kömürlü termik santraller olmak üzere kirli teknolojiler uğruna, gelecek nesillere bırakacağımız ortak kültürel ve doğal miras tehlikeye atılıyor. Üstelik kömür, etkilerini gelecekte değil bizzat günümüzde hissettiğimiz iklim değişikliğinin de bir numaralı sorumlusu...
Sadece Türkiye'de değil, kömür ve fosil yakıtlar dünyanın dört bir yanında kültürel mirası abluka altına almış durumda. Türkiye'den Bangladeş'e, Avustralya'dan Kenya'ya topluluklar yaşam alanlarını korumak için her gün mücadele ediyor. Pek çok ülkede hükümetler ve şirketler, Dünya Miras Alanları'nın yanı başında, kültürel ve doğal alanları talan ederek, üstlerinde kömür çıkarmak ve yakmak için yatırım yapmaya çabalıyor. Dünyanın her yerinde topluluklar da, yaşam alanlarını ve kültürel, doğal ortak mirası kömürden korumak için var güçleriyle direnmeye devam ediyor.
Maalesef, anlaşılması güç bir şekilde UNESCO ve Dünya Mirası Komitesi ise tüm bu gelişmelere sessiz kalmayı tercih ediyor. Dünyanın çeşitli yerlerinde zeytinlikleri "Dünya Kültürel Mirası" olarak ilan eden UNESCO, Türkiye'de ne antik kentler için ne de yüzlerce yıllık zeytin ağaçları için harekete geçmiyor. Zeytinliklerin imara açılmasıyla birlikte bu alanların pek çoğunda kömür projeleri göreceğimiz sürpriz değil, malum...
Artık sadece geleceğimiz değil, geçmişimiz de tehlike altında. Geçen hafta fosil yakıtların terk edilmesi için mücadele veren küresel iklim hareketi 350.org, yeni bir kampanya başlatarak, UNESCO ve Dünya Mirası Komitesi'nden fosil yakıtlara karşı bir duruş almasını, Paris Anlaşması'na uyum çağrısı yapmasını talep etti. 41. Dünya Miras Komitesi Toplantısı temmuz ayında Polonya'da gerçekleştirilecek.
Toplantı öncesi sessizliğe bürünmüş olan UNESCO'nun harekete geçmesini hedefleyen kampanyayla ilgili 350.org, özetle şu çağrıyı yapıyor: "UNESCO, yaşamı, geçmişi ve geleceği korumalı, Kyme'de, Sundarbans'da, Büyük Mercan Resifi'nde, mücadele eden yerel hareketlerle birlikte olduğunu göstermelidir. Hükümetlere, bu projeleri ve iklim değişikliğinin suçlusu fosil yakıt yatırımlarını "durdurun" diyebilmelidir. Bu yüzden, bütün dünyadan insanlar, UNESCO'nun kuruluş amacını yerine getirmesi için bir araya geliyoruz ve UNESCO'yu göreve çağırıyoruz. Ortak mirasımızı, eşsiz kültürel ve doğal alanlarımızı kömürden ve iklim değişikliğinden koru. Sessizliğini boz ve hükümetlere Paris Anlaşması'na uymaları için çağrı yap."
UNESCO, misyonu gereği doğa, kültürel ve tarihi ortak mirasa sahip çıkarak toplumlarla gelecek nesiller arasındaki bağı ve insanlığın kültürel çeşitliliğini koruması gerekiyor. 350.org çağrısında, "İklim değişikliği, insanlığın geleceğini yaşamdan giderek uzaklaştırıyor" diyerek, "Gelecek nesillere bırakacağımız kültürel ve doğal miras için önce gelecek nesillerin var olması gerekmiyor mu?" diye haklı olarak soruyor ve şöyle devam ediyor: "UNESCO, bu alanları korumak için hükümetlere çağrı yapabilir. Aliağa, İzdemir (İDÇ) termik santralının ÇED iptal davasında mahkeme, iptal kararını santralın antik kent Kyme'ye yakınlığı nedeniyle iptal etmişti. Sonrasında şirket, tekrar ÇED'e başvurmuş ve hızla olumlu dönüş almıştı. Ülkenin dört bir yanında kömürlü termik santrallara karşı yerel hareketlerin ÇED davaları devam ederken, UNESCO'nun yapacağı koruma odaklı bir açıklama çok işimize yarayacaktır. Türkiye'de ve dünyanın her yerinde sağlığı, gıdası, geçimi, yaşamı kömür tarafından tehdit edilen topluluklar direniyor. UNESCO'ya ulaşmak için hepimizin dünyanın her tarafından sesini çıkartmasına ihtiyaç var."
Eğer siz de gezegenin kültürel, doğal, tarihi varlıklarının koruma altına alınmasını talep ediyorsanız, UNESCO'nun liderlik görevini üstlenmesinin zamanı geldi de geçiyor diye düşünüyorsanız http://act.350.org/letter/unesco_tr adresinden imzanızla kampanyaya destek olabilirsiniz.