Yerli ve milli rating kuruluşunun rating'ini kim ölçecek?

'Herkesin rating'i kendine' derseniz olur tabi, kendi notunuzu kendiniz verirsiniz, uluslararası piyasaların haberi olmadan kendiniz çalar kendiniz oynarsınız, niye olmasın?

Sorunları öteleyip, sorunları çözmeye yaramayacak yeni yeni tartışmalar açmada Türkiye'nin üzerine ülke yok. Kredi derecelendirme kuruluşu Moody's, geçen hafta bir gece yarısı operasyonuyla Türkiye'nin kredi notunu kırınca yeni tartışmanın fitilini de ateşlemiş oldu. 
 
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) ve Türkiye Bankaları Birliği, bu yıl içinde "yerli ve milli" bir kredi derecelendirme kuruluşu kurmak üzere hazırlıklara başladıklarını açıkladı. Aslında bu niyet açıkça Orta Vadeli Program'da (OVP) belirtilmiş, milli derecelendirme kuruluşu oluşturulması hedefler arasına alınmıştı. 
 
Konu yeniden açılınca tartışma da beraberinde geldi, yerli ve milli bir rating kuruluşu olur mu, olursa işlevsel olur mu, en önemlisi de aldığı kararlar piyasalar nezdinde kabul görür mü?
 
Konuya bakarken, filmi küresel finansal krizin yaşandığı yıllara sararak bakmakta fayda var. Bu kuruluşlar, yatırımcılara şirketler ve ülkelerle ilgili yatırım yapılıp yapılamayacağına, ülke ya da şirketlerin riskli olup olmadığına yönelik raporlar hazırlıyor. O dönem eleştiriler iki farklı şekilde gelişti. 
 
Eleştirilerin ilki, kriz gelmeden ve ekonomilerde ciddi sarsıntılar yaşanmadan gerekli uyarıları yapmadıkları, sessiz kaldıkları gerekçesiyle kriz döneminde kötü bir sınav verdikleri yönündeydi. Hatta, bazı ülkelere karşı, temeli olmayan şekilde not revizyonları yaptıkları, kredi derecelendirme kuruluşlarının tutumunun ekonomik krizi derinleştirdiği söylendi. İkinci tür eleştiriler ise daha sonra bu şirketler, Avrupa ülkeleriyle ilgili son derece kötü notlar vermeye başlayınca geldi, notların çöp seviyelerine indirilmesi Avrupa'da büyük rahatsızlık yarattı. 
 
Malum, bu işin ağababaları olarak bilinen ve kredi derecelendirme alanını domine eden üç büyüklerin (S&P, Moody's ve Fitch) hepsi ABD kökenli...
 
ABD'li şirketlerin o dönemde Avrupa ülkelerinin art arda notunu kırması üzerine global düzeyde hizmet verecek Avrupa rating ajansı projesi gündeme geldi. Proje, ajansın kurulması için gereken 300 milyon euroluk başlangıç sermayesini denkleştirilemeyince sonuçsuz kaldı. 
 
Şu anda Çin, Japonya, Hindistan, Rusya gibi ülkelerde de böyle girişimler yaşandı ancak başarılı olamadı. Bazı ülkelerde yerel rating kuruluşları var ancak onların kararlarına ne kadar itibar gösteriliyor, ona küresel piyasalar karar verir. 
 
Rating kuruluşların hatalı öngörülerinin ya da öngörüsüzlüklerinin bedelini de piyasalar hem ödedi, hem ödetti.
 
Elbette hatalar da yaşandı, ancak not revizyonları, öngörülerin tutmamasından ziyade, ekonomik, siyasal ve toplumsal alanlarda sonradan meydana gelen gelişmelerin etkilerinin modele dahil edilmesiyle oluyor. 
 
Herşeyden önce görev tanımında "uluslararası" geçen bir faaliyet alanını yerli ve milli gibi nitelemek, işin doğasına aykırı. Ulusal, yerli, milli bir rating kuruluşunun bağımsızlık ve tarafsızlık gibi en temel prensiplerle uyuşmadığı çok net bir gerçek.
 
Rating kuruluşlarının muhatapları küresel yatırımcılardır, verilen notlara dair mesajları alanlar da onlardır.
 
Bu kredi notlarında en kritik nokta, ülkenin kamu maliyesinin borçlarını geri ödeyip ödeyemeyeceğidir. Çünkü, o ülkedeki faiz oranı ve yatırım seviyesi bu kredi derecelendirme kuruluşlarının verdiği nota göre etkileniyor. Dolayısıyla, bir ülkenin notu ne kadar kötüyse veya düşükse, o ülkeye hem devlet tahvilleri için hem de doğrudan yatırım için daha az yatırımcı geliyor. Bunun en önemli sonucu da yükselen faiz oranları ve artan risk primi.
 
Türkiye'nin ratingini azaltan etkenler nedir? Dış finansal riskler var, cari açıktan kaynaklanan ekonomik zayıflıklar ve mali riskler var, Türk Lirası'nın tüm gelişmekte olan ülke para birimleri içinde en kırılgan olması var, siyasi riskler var. Ne enflasyon, ne cari işlemler açığı ne de yüksek borç tarafında iyileşme görülüyor. Makro ekonomik anlamda hepsi bilinen ve spesifik bir değişimin görülmediği alanlar...
 
Kredi derecelendirme kuruluşları adı üzerinde, krediye yani dış finansman kaynaklarına erişme imkanınızın sürekli açık kalmasını sağladıkları için parasını ödeyerek hizmet satın aldığınız kurumlardır.
 
Rating kuruluşları, auditing için yani yıllık hesap denetimleri için belli bir ücret alıyor. Dolayısıyla, parasıyla hem not değerlendirme hizmeti alıp hem de rating şirketi kredi notu açıklayınca şirketi kötülemek epey gülünç oluyor. Bu şirketler kamu yararına ya da ülkelerin hayrına not verme işlerini takip etmiyor. 
 
Parasıyla olunca, Türkiye atarlanmak yerine istediği zaman bu şirketlerle kontratlarını bitirebilir. 
 
Öteki türlü "herkesin rating'i kendine" derseniz olur tabi, kendi notunuzu kendiniz verirsiniz, uluslararası piyasaların haberi olmadan kendiniz çalar kendiniz oynarsınız, niye olmasın? Olur da kendi kendinize verdiğiniz notun dünyada itibarı olur mu, krediyi kimden alırsınız, onu bilemem...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Pelin Cengiz Arşivi