Pelin Cengiz
Zonguldak'ı kirlettiniz, Eskişehir'i rahat bırakın
Çanakkale'den, Kütahya'ya, Adana'dan Zonguldak'a mevcut kömürlü termik santrallerin yarattığı olumsuz çevresel etkiler ortadayken şimdi Trakya'dan Eskişehir'e, Konya'dan Afyon'a yeni yeni termik santral planları kentleri tehdit ediyor.
Dünyada kömüre dayalı enerji üretimi yapan ülkeler bırakın yeni termik santral kurmayı, yeni kömür rezervlerini çıkarmayıp yerin altında bırakma eğilimi gösterirken, Türkiye'nin kömürde sürdürdüğü ısrar ve inat akıl alır gibi değil. Uluslararası Enerji Ajansı bile iklim değişikliği ile mücadele için dünyadaki mevcut kömür rezervlerinin yerin altında bırakılması gerektiğini kabul etmiş durumda.
Defalarca söylendi, yazıldı çizildi, üzerine araştırmalar, raporlar yapıldı ancak yine tekrar edelim, kömürlü termik santraller bir yandan çevreyi ve yaşam alanlarını yok ederken, bir yandan insan ömründen çalıyor, üstelik kömür ve termik santraller, küresel anlamda mücadele edilmeye çalışılan iklim değişikliğinin de en önemli sebeplerinden biri.
Geçtiğimiz hafta Çevre Mühendisleri Odası, yaptığı iki ayrı açıklamayla aslında termiksiz kentlerin havası ile kömürlü termik santral çalışan kentlerin havaları arasında ne kadar devasa bir fark olduğunu ortaya koydu. Bu kentlerden biri maalesef havası, denizi, toprağı, yaşam alanları kömürle ve kömürlü termik santrallerle kirletilmiş Zonguldak, diğeri ise havası temiz Eskişehir...
Zonguldak Çatalağzı'nda termik santrallerden kaynaklı büyük bir çevre felaketi yaşanıyor. Buna rağmen bölgedeki yedi termik santral ünitesi sayısının dokuza çıkarılması gündemde. Deniz doldurularak yapılacak olan Detes termik santrali ve Çates ilave ünitesi ile birlikte Çatalağzı'nda 806 futbol sahası büyüklüğünde kül depolama sahası yapılacak. Üstelik, kül depolandığı yerden rüzgar ve yağmurla birlikte mevcut alanının çok daha fazlasına yayılıyor. Mevcut haliyle zaten Zonguldak çok yazık edilmiş bir coğrafya, yeni santrallerle kente dair çevresel krizler derinleşecek.
Çevre Mühendisleri Odası, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın Çatalağzı'ndaki istasyonundan alınan verileri incelemiş, kansere neden olan partikül madde 10 (PM 10) değerinin, 1 Ocak 2017'den bu yana tam 122 gün Dünya Sağlık Örgütü sınır değerini aştığı tespit edilmiş. PM 10, akciğer ve solunum yolu hastalıklarına neden oluyor. Sınır değerin 35 gün aşılması durumunda insan sağlığının riske girdiği, Dünya Sağlık Örgütü ve Türkiye mevzuatının kabul ettiği bir durum. Yılbaşından beri 76 gün ise bölgede hiç ölçüm yapılmamış.
Eskişehir'de ise kentin en verimli topraklarının bulunduğu Alpu Ovası'nda kurulması planlanan ve tamamlandığında Türkiye'nin en büyük termik santrali olacağı belirtilen Alpu termik santrali eğer üretime geçerse, atmosfere yılda yaklaşık 8 milyar kilogram karbondioksit salacak. Alpu, Eskişehir'in ilk, Türkiye'nin ise en büyük termik santrali olacak. Düşünün ki, burada da 450 futbol sahası büyüklüğünde kül depolama sahası ile karşı karşıyayız.
Gelelim ölçümlere... Eskişehir'de partikül madde 10 (PM10) değerinin yılda sadece 21 gün aşılmış. Örneğin, termik santral bulunan Kütahya'da bu değer yılda 242 gün, Soma'da ise 198 gün aşılmış. Dünya Sağlık Örgütü, PM10 değerinin yılda 35 gün aşılması durumunda önlem alınması gerektiğini belirtiyor. Oysa, Eskişehir'in havası tertemiz.
Alpu termik santrali Eskişehir il merkezine 32, Tepebaşı ilçe merkezine 25, Gündüzler Mahallesi'ne 5, Kozlubel Mahallesi'ne 3 ve Beyazaltın Mahallesi'ne ise 1,5 kilometre mesafede yer alacak. Mevcut hali yeterince kötü değilmiş gibi bir de termik santralin yerleşim yerlerine çok yakın bir bölgede yapılması planlanıyor.
Eskişehir Alpu termik santrali projesinin Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) olumlu kararı henüz çıkmadığını kaydeden Çevre Mühendisleri Odası Başkanı Baran Bozoğlu, "26 Ocak'tan sonra ihalesi yapılacak. ÇED başvuru dosyasından ÇED sürecinin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından nasıl kabul edildiğine şaşırdık. Aslında baştan ölü doğmuş bir proje çünkü çevre planları değişmeden, bölge enerji üretim alanı olarak belirlenmeden ÇED başvuru dosyası kabul edilmiş. Yani Çevre Düzeni Planı'na uygun olmayan bir planlama ile karşı karşıyayız. Normalde Bakanlığın bu uygunsuzlukları görüp proje dosyasını reddetmesi gerekirdi" diyor.
Dünya iklim kriziyle mücadele ederken, Türkiye iklim krizini körükleyenler arasındaki yerini sağlamlaştırma niyetinde belli ki. Yoksa termik santrallerin Zonguldak'ı getirdiği durum ortadayken, havası temiz Eskişehir gibi bir kente termik santral planlanması başka şekilde izah edilemez.
Geçen ay Avrupa Sağlık ve Çevre Birliği (HEAL) tarafından açıklanan "Gizli Maliyet: Fosil Yakıt Teşviklerini Sonlandırmanın Sağlık Faydaları" başlıklı raporda çarpıcı veriler paylaşıldı. Çalışma, fosil yakıt teşvikleri ve fosil yakıt kullanımının yol açtığı sağlık maliyetlerini bir araya getirdi. Rapora göre G20 üyesi ülkelerde fosil yakıtlara verilen teşvikler, altı katı sağlık maliyeti yaratıyor.
Duruma Türkiye özelinden bakacak olursak ortaya şöyle bir tablo çıkıyor:
Türkiye, petrol, doğalgaz ve kömüre yıllık ortalamada 1,9 milyar dolar teşvik sağlıyor. Fosil yakıtlara bağlı hava kirliliği ise yılda ortalama 19,4 miyar dolar sağlık maliyeti yaratıyor. Yani her 1 liralık teşvik aslında 10 liralık sağlık maliyeti demek. Üstelik Türkiye'de nüfusun yüzde 15'inin sağlık hizmetlerine erişimi yok...
Dünya Bankası ve Dünya Sağlık Örgütü'nün verilerine göre, Türkiye'de her yıl hava kirliliğine bağlı olarak 28 bin 881 ila 32 bin 668 arasında erken ölüm gerçekleşiyor. Oysa, Türkiye'de fosil yakıtlara verilen mali desteğe son verilirse ve fosil yakıtlar yeniden vergilendirilirse Türkiye'deki erken ölümlerin yüzde 73,8'i önlenebilir.
Yukarıda da anlatmaya çalıştığım üzere termik santraller insan ve çevre sağlığını tehdit ediyor, şehirlerin havasını kirletiyor. Bu, kömürlü termik santrallerin yakınlarında oturanların ömrü kısalıyor demek.
Türkiye'de 80 civarında kömürlü termik santra yapılması planlanıyor. Bu pek çok tarım havzasının geleceği kömürle karartılacak demek.
Kömürlü termik santraller, sistemlerini soğutmak için su kullanıyor ve bu kullandıkları suyu kirli halde akarsulara, denizlere döküyor. Bu aynı zamanda termik santraller ülkenin su varlıklarını tüketiyor demek.
Bizim artık havası, suyu, toprağı kirletilmiş kentlere, tarım arazileri, ormanları yok edilmiş kırsal alanlara, yaşam kalitesi düşürülmüş, insanların ömründen çalınmış şartlara ihtiyacımız yok. Enerji verimliliğini ve enerji tasarrufunu önceleyen, yenilenebilir enerjiye geçişi hızlandıran, doğru planlamalara ve sosyal politikalara ihtiyacımız var.