Doç. Dr. Yılmaz: 'Erdoğan'ın perspektifinden Kürtlerle barış bir A planı değildi'

Türkiye'nin SDG'nin entegrasyonu konusunda yapıcı bir almadığını belirten Doç. Dr. Arzu Yılmaz, 'AKP ya da Erdoğan'ın perspektifinden Kürtlerle barış bir A planı değildi' ifadelerini kullandı. Doç. Dr. Yılmaz, Türkiye'nin hedefine ulaşamadığını da belirtti.

Doç. Dr. Yılmaz: 'Erdoğan'ın perspektifinden Kürtlerle barış bir A planı değildi'

Artı Gerçek - Erbil Üniversitesi Öğretim üyesi Doç. Dr. Arzu Yılmaz, Ortadoğu'da yaşanan gelişmeler, Batılı devletlerin pozisyonları ve Türkiye'nin yaşanan bu gelişmelerle birlikte konumunu değerlendiren bir röportaj verdi.

Röportajında Kuzey ve Doğu Suriye ile Şam görüşmelerine de değinerek Türkiye'nin burada aldığı pozisyona da değinen Yılmaz, 'Türkiye'nin hedefine ulaşamadığını' belirtti.

Kürt sorunun çözümü kapsamında başlatılan süreç ile ilgili ise 'Erdoğan'ın perspektifinden Kürtlerle barış bir A planı değildi' ifadelerini kullanan Yılmaz, "Erdoğan da tam da bu nedenle olabildiğince zamana yayarak bu alternatifleri değerlendirebileceği opsiyonları çoğaltabileceği bir zamana yayma politikası izliyor. Ama öbür taraftan da buna tam bir karşı pozisyon da alamıyor. Buna karşı pozisyon alamamasının da dış nedenleri var" yorumunu yaptı.

'ORTADOĞU'DA İKİ TEMEL GERİLİM NOKTASI VAR'

Mezopotamya Ajansı'ndan Mehmet Aslan'a konuşan öğretim üyesi Doç. Dr. Arzu Yılmaz, Ortadoğu'da düzenin, dünyadaki her yeniden hizalanmaya bağlı olarak bir değişime uğradığını belirterek, iki temel gerilim noktası olduğunu belirtti:

"Ademi Merkeziyetçi bir yönetim yapısı isteyen ile merkeziyetçi yapıları kuvvetlendirmek isteyenler arasında yaşanan gerilim. Bunun hangisine evrileceğini bilmiyoruz. Fakat bu ikisi arasında ciddi bir mücadele verildiğini görüyoruz. Nihai noktada bunu belirleyecek olan her ne kadar küresel ve bölgesel güçler olduğunu düşünecek olsak da şu da bir gerçek ki aşağıdan yukarıya, toplumların bu her ne kurulacak olursa olsun onaylarının olması hususu var. Bu olmadıkça her ne kurulacak olursa olsun kalıcı olacağını düşünmemiz mümkün değil."

Doç. Dr. Yılmaz: 'Erdoğan'ın perspektifinden Kürtlerle barış bir A planı değildi' - Resim : 1
Erbil Üniversitesi Öğretim üyesi Doç. Dr. Arzu Yılmaz.

'IRAK'I BUGÜNE TEK PARÇA GETİREN FEDERAL YAPI OLDU'

Ortadoğu'da kaosun hakim olduğu bir dönemde PKK lideri Abdullah Öcalan'ın çağrı yapması ve bu çağrının Suriye sahasına yansıması ile ilgili soruya Doç. Dr. Arzu Yılmaz, şöyle yanıt verdi:

"Amerika'nın Suriye Özel Temsilcisi Barrack bile kendisinin hali hazırda Suriye'de merkezi bir hükümet kurma çabasını yürütürken bunun aslında başarılı olamayacağını da teslim ettiğini göz önünde bulundurmak gerekiyor. Buna yatırım yapanların bile bunun başarılı olacağına inanmadığı bir durumda Suriye sahasında da bu ihtimal ortaya çıkıyor. İsterseniz Dürziler, isterseniz Aleviler ya da Kürtler üzerinden bakın yine bir ademi merkeziyetçi yapı üzerinden ancak sorunun çözülebileceği görülüyor. Irak konusu aslında her ne kadar çok başarılı bir proje bir ademi merkeziyetçi yapı olarak adreslenmese de, aslında Irak'ı bugüne kadar tek parça getiren 2003'ten sonrakinin bu federal yapı olduğunu da teslim etmek gerekiyor."

'KALICI BARIŞ ADEMİ MERKEZİYETÇİ YAPI İLE OLABİLİR'

Irak'ta istikrarsızlığa neden olan şeyin ise federal yapının altını oyan ve aynı ölçüde merkezileşme ya da Bağdat'ı merkezi güç olarak güçlendirme çabaları olduğunu vurgulayan Yılmaz, "Bu çerçeveden baktığımızda da ben de işin açıkçası kalıcı bir barışın ve tam bir demokrasinin ya da başka bir ifade ile toplumların beklentilerinin bir ölçüde karşılanabildiği bir yapının ancak Ademi Merkeziyetçi bir yapı olabileceğini düşünüyorum. Doğrudan cevap vermek gerekirse Öcalan'ın önermelerinde idealize edilen biçime ile Suriye’de de bir kapıyı aralayabileceğini söyleyebiliriz" dedi.

'TÜRKİYE SDG'NİN ENTEGRASYONU KONUSUNDA YAPICI BİR ROL ALMADI'

Doç. Dr. Arzu Yılmaz, Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi ile Şam arasındaki görüşmeler ile ilgili soruya ise şöyle yanıt verdi:

"Şam ve Kürtler arasındaki müzakerelerde Şam'a bir politik irade ve kendi stratejik hedefleri, gücü ölçeğinde bir politik aktör olarak tanımlama taraftarı değilim. Çünkü oraya getiriliş biçimiyle de ya da geniş biçimiyle de hâlihazırda kalma becerisini gösterme biçimiyle de biz Şam'dan mütevellit bir siyasi iradeden söz edemeyiz. Bugün Şam'daki, görüntüdeki aktörler malum olduğu üzere içinde Türkiye'nin, İngiltere'nin, İsrail'in, Amerika'nın bulunduğu bir projenin sonucu ve dolayısıyla da ve tabii ki Körfez'i de burada katmak gerekiyor. Türkiye, Suriye'nin kuzeyinde Rojava özerk yönetimi üzerinde mutlak bir hakimiyet kurmak istiyor. Ama zamanla şu ortaya çıktı ki aslında Türkiye'nin sadece Suriye'nin kuzeyi değil Suriye'de Şam üzerinden Irak'ta da Bağdat üzerinden tam da İran'ın gücünün azaldığı yerde Kürt nüfusunun olduğu her yerde de yapmak istiyor. Bu SDG’nin Şam’a entegre konusunda neden yapıcı bir rol almadığını açıklıyor.

'TÜRKİYE HEDEFLERİNE ULAŞAMADI'

Trump'ın son dönemde sıklıkla dile getirdiği 'Bir şans verelim' yaklaşımını Türkiye efektif kullanamadı. Türkiye bir yıldır kendisine tanınan şansı çok da iyi kullanmadığını ve kullanmamasının en önemli nedenlerinden biri de tekrar etme pahasına Kürtlere orada etkin bir rol vermeme adına bu şansı kullanamadığını gördüğümüz bir sonuca doğru hızla gidiyoruz. İran'ın Ortadoğu'daki etkisinin kırıldığı bir dönemde Türkiye, daha etkin bir rol oynama hevesine kapılmış olsa da kimse bunu istemiyor. Başta İsrail'in, İran sonrası Türkiye’nin Ortadoğu'da daha majör bir rol oynama hevesine karşı olduğunu görüyoruz. Günün sonunda Türkiye'ye bu politikasının çok da hizmet etmediği ya da en azından hedeflerine ulaşmasında yeterli olmadığını tecrübe ettiğimiz bir aşamaya gelmiş görünüyoruz."

TÜRKİYE'DEKİ SÜREÇ

Doç. Dr. Yılmaz, Türkiye'de Kürt sorununun çözümü kapsamında başlatılan sürece ilişkin ise şunları söyledi:

"Bahçeli'nin MHP üzerinden 'devlet projesi' diye adlandırıldığı ölçüde, devletin pozisyonunda bir değişiklik görülse bile, günün sonunda iktidar olan AKP'nin ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın pozisyonunda bugüne kadar somut bir değişiklik göremedik. Geçtiğimiz 10 yıla hakim Kürt fobik tavırda çok sinik bir retorik değişiklik dışında, politikada değişikliğe tekabül edecek ve en başta da Erdoğan'ın bu sürece angajmanını somutlaştıracak bir hamle görmedik.

En son tahlilde eğer mesele Ortadoğu'dan kaynaklı tehditlere karşı pozisyon almak ve Ortadoğu'da daha büyük bir rol oynamaksa bana kalırsa Erdoğan'ın kafasında olan ya da Kürtlerle barış hiçbir zaman Erdoğan için bir A planı olmadığı kanaatiydi. Kaldı ki Erdoğan'ın her Kürt-Türk barışından söz ettiğinde Kürt, Türk, Arap barışı diye kardeşliği diye vurgulaması da bunun aslında bir anlamda delili sayılabilir.

'ERDOĞAN'IN PERSPEKTİFİNDEN KÜRTLERLE BARIŞ BİR A PLANI DEĞİLDİ'

En kestirme ifade etmek gerekirse; 'Şam'da kendisinin desteklediği bir cihatçı, Sünni grubun varlığını tam da Amerika, bölgesel ülkeleri desteklerken ben neden Kürtlerle bir barış yapayım?' diyor. Bilakis Kürtlerin Şam'da etkisini azaltabilme konjonktürü minimize edecek bir yönde kullanmak gibi bir tercihte bulundu ki bu tercihin bugüne kadar geldiği aşamada başarılı olmadığını söylememize imkan verecek bir fotoğraf ortaya çıktı. Bugün Şam'ın IŞİD'e karşı koalisyona dahil olması öyle anlaşılıyor ki SDG güçlerinin Şam güçleriyle entegrasyonun mekanizmasını, zeminini oluşturacak. Sadece bu IŞİD'e karşı koalisyonun içine dahil olması üzerinden bile bakıldığında Türkiye'nin bu hedefine ulaşılamadığı görünüyor. AKP ya da Erdoğan'ın perspektifinden Kürtlerle barış bir A planı değildi."

'KÜRTLERLE BARIŞ TEK ADAM REJİMİNİN BEKASINI TEHDİT EDER'

Kürtlerle barışın Türkiye'ye fayda sağlayıp sağlamayacağı yönündeki soruya ise Yılmaz şöyle yanıt verdi:

"Kürtlerle barışın içeride önü alınamayacak sonuçları olacaktır. Bu önü alınamayacak sonuçların da Erdoğan'ın uzun süredir keyfini sürdüğü tek adam rejiminin bekasını tehdit edeceği aşikar. Bugün Selahattin Demirtaş'ın hapisten çıkması bunun daha da ötesinde Abdullah Öcalan'ın meşru bir siyasi aktör olarak Türkiye'nin siyasi haritasına dahil olmasının Türkiye'deki iklimi önemli oranda Erdoğan’ı değiştirir. Erdoğan da tam da bu nedenle olabildiğince zamana yayarak bu alternatifleri değerlendirebileceği opsiyonları çoğaltabileceği bir zamana yayma politikası izliyor. Ama öbür taraftan da buna tam bir karşı pozisyon da alamıyor. Buna karşı pozisyon alamamasının da dış nedenleri var. Başta Amerika olmak üzere bu Suriye ölçeğinde özellikle bu barışın yapılmasından yana net bir pozisyon almış görünüyor. Hem de iç nedenleri var." (HABER MERKEZİ)

*Röportajın tamamı için: https://mezopotamyaajansi43.com/tum-haberler/content/view/291723

Arzu Yılmaz Ortadoğu kürtler