Kılıçdaroğlu'nun yalnızlığı
Özgür TOPUZ
Cumhurbaşkanı seçimini resmi olmayan sonuçlara göre Recep Tayyip Erdoğan önde bitirdi. Peki gerçekten Kemal Kılıçdaroğlu seçimi 'kaybetti' mi? Ya da seçimin kaybedeni Kılıçdaroğlu mu? Hem adaylık hem seçim süreci boyunca yaşananları hatırladığımızda Kılıçdaroğlu'nun 'kaybettiğini' söylemek haksızlık etme hissi doğuruyor.
Kılıçdaroğlu henüz adaylığı ilan edilememişken, Nisan 2023'te “Ya bana katılın ya da önümden çekilin” çıkışı yapmıştı. Daha sonra bu sözüne, “Ya bana katılın ya da önümden çekilin demiştim. Onu da netleştireyim. Kendi yol arkadaşlarıma dedim. 5'li çeteler, bazı sermayedarlar, varlıkçılar, çantacılar bu ülkenin ikinci 100 yılını dizayn etmeye kararlı. Ben ve arkadaşlarım da onlara karşı dimdik durmaya kararlıyız” diyerek açıklık getirdi.
“Yol arkadaşlarıma dedim” sözü, Kılıçdaroğlu'nun yolun başında yalnızlığını gösteriyordu. Yol arkadaşlarının yanı sıra, CHP çevresinin tüm tepkilerine karşın sağ, muhafazakar partileri bir araya getirdiği 'ittifak' arkadaşları arasında da engellerle karşılaştı Kılıçdaroğlu. Artık adayın ilan edilmesi gerektiği noktada bu kez İYİ Parti lideri Meral Akşener kalktı masadan. Kılıçdarolu'nun desteği sayesinde Meclis'e giren ve siyaset sahnesinde güçlü kalarak büyüyebilen İYİ Parti, açıkça Kılıçdaroğlu'na karşı çıkıyordu. Üstelik, Kılıçdaroğlu'na karşı 'yol arkadaşlarından', yani partisinden birilerini aday göstermekte ısrar ediyordu. Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş, liderleri Kılıçdaroğlu'nun yerine sahneye forse edilmeye çalışılıyordu. Açıkça çıkıp “Biz aday değiliz, olmayacağız” da demediler... Kılıçdaroğlu vazgeçirilsin diye beklemede kaldılar.
Kılıçdaroğlu'nun yalnızlığı seçim sırasında da gün yüzüne çıktı. Seçim koordinasyonu, veri akışı konusunda son derece iddialı konuşan ekip neredeyse sayım süresince ortada yoktu. Tam bir hayal kırıklığı yaratan ekibi görevden alan Kılıçdaroğlu, yaratılan mağlup havasını da kendi başına yıkmaya çalışacaktı. Sandıklardaki CHP görevlileri ve müşahitlerinin yalnızlığı, Kılıçdaroğlu'nun yalnızlığıydı aslında... 15 Mayıs'ta masaya vurarak “Buradayım be buradayım. Vallahi de billahi de sonuna kadar mücadele edeceğim. Buradayım” derken de yalnızlığını haykırır gibiydi.
DEVA-Gelecek-Saadet hep Kılıçdaroğlu'nun adaylığına destek verdi denilebilir belki. Ancak bu desteğin içtensizliği hem kampanya sürecinde hem ilk turun ardından daha fazla vekil talep edişleriyle açığa çıktı. Yetmezmiş gibi Davutoğlu, uyarılarının dinlenmediğini, kendisinin haklı çıktığını falan anlatan sözler sarf etmekte çekinmedi; daha cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turu düzenlenmeden Meclis'te grup toplantısı yapmaktan bile söz edebildi.
Peki Kürtlerin desteği yok muydu? Vardı elbet. Hem partiler, hem siyasi liderler hem de halk bunu açık ve net ortaya koydu. Bunu kimse inkar edemez ancak bu destek de bir yandan yalnızlığa yol açıyordu. Çünkü ittifaktakiler, bazı Kemalist çevreler ve 'muhalif' milliyetçiler de iktidar cenahındakilerin yaptığı gibi Kürtlerin bu desteği üzerinden Kılıçdaroğlu'nu yalnızlaştıracak söyleme başvuruyordu.
Kılıçdaroğlu bu yalnızlık hali içinde ve Kürtlerin halden anlayacağı umuduyla 5 puan için en sağdaki Ümit Özdağ'a gitmek zorunda kaldı. Nitekim Kürtler bu duruma rağmen 'desteğe devam' mesajı verdi. Kılıçdaroğlu değil başka bir isim olsaydı, Kürtler bu kadar rahat destek vermezdi. Kılıçdaroğlu'nun 'Kürtler' videosundaki içtenliği ve cesareti, Kürtlerin Erdoğan'dan kurtulma kararlılığıyla birleşince destek sürdü.
Hikayenin bütününe bakınca, 'Kılıçdaroğlu kaybetti' demenin ona gerçekten destek verenlerin içine sineceğini sanmıyorum. Oy verenlere sorulsa ezici çoğunluk 'Hakkımı helal ediyorum' der. Bir Dersimli Alevi, 20 yıllık Erdoğan yönetimine cesurca meydan okuyarak mücadele etti. Yalnızlığına, manipülasyonlara, yalan ve hilelere karşın ilk turda kazanmasını engelledi, umutları ikinci turda da diri tutmak için elinden geleni yaptı. Şimdi fatura ona kesilmek istenecektir. Seçim sürecinde uğradığı itibarsızlaştırma operasyonu belki daha sert bir şekilde 'muhalefetten', ve hatta parti içinden gelecektir. Evet eleştirilecek çok şey var ve elbette bazı siyasi sonuçları olmalı bu seçimin ancak yenilgiyi Kılıçdaroğlu'nun üzerine yıkmak, iktidarın 'galibiyetini' parlatmaya hizmet eder.
"Sağ, daha fazla sağ"ın da kazanmanın formülü olmadığının, iktidarın belirlediği siyaset alanını aşan, geniş emekçi ve yoksul kesimlere gerçekçi umutlar veren, demokratik cumhuriyetin inşası için mücadele eden bir çizgiye geçilmesi gerektiğinin görülmesi umuduyla...
Kılıçdaroğlu seçim sonrası ilk kez konuştu: Son yılların en adil olmayan seçim sürecini yaşadık