Erdoğanizm sonrasının en büyük sorunu

Erdoğanizm sonrasının en büyük sorunu
ARTI TV'de ekrana gelen 'Söz Sırası' programının konuğu Profesör Ahmet İnsel oldu.

Ahmet İNSEL


ARTI GERÇEK- Türkiye'de bugün yürürlükte olan rejimin asli niteliğinin bir suç örgütü dayanışmasına dönüştüğünü en iyi ifade eden elbette böyle bir suç örgütünün içinden gelen kişi olacaktı. Evet, 17-25 Aralık 2013'te ortaya dökülen büyük yolsuzlukların üzerinin örtülmesine dayalı olan ittifak, bugün çok daha büyük, çok daha ağır suçların sessizlik örtüsüyle geçiştirilmesi ittifakına dönüştü. 

Bunu mümkün kılan ise Erdoğanizm'in yönetim, ilke ve kurallar düzeyinde getirdiği üç önemli yenilik olduğunu söyleyebiliriz. Birincisi, yasasızlaştırmadır. Anayasanın dahi iktidarın işine geldiği kadarıyla geçerli olması halidir, yasasızlaştırma.

İkinci yenilik, kurumsuzlaştırmadır. Erdoğanizm'in bu özelliği, kurumların resmi, kısmi özerkliklerinin hepsini ortadan kaldırıp tek bir kurumun, Cumhurbaşkanlığı kurumunun doğrudan şubeleri olarak dönüştürülmesidir. Böylece yargı, üniversite, bakanlık, kamu işletmesi, belediye, Varlık Fonu, Hazine, Merkez Bankası vesaire, daha bunu sayabiliriz, aynı kişi ve merci tarafından doğrudan yönetilen icra kuruluşları, bir şube haline gelmektedirler. Her kuruma özgü olan "kurum kültürü", yılların biriktirdiği bilgi ve tecrübe sıfırlanmakta ve cumhurbaşkanının doğrudan icra mevkii olarak uygulattığı aracı kuruluşlar haline dönüşmektedirler. 

Üçüncü özellik ise kuralsızlaştırmadır. Hiçbir kuralın sürekliliğinin olmadığı, rejimin koyduğu kuralların da sürekliliğinin olmadığı, her kuralın her an yönetimin başı tarafından değiştirilebildiği bir yönetim tarzı bugün yürürlüktedir. Yasasızlık, kurumsuzluk ve kuralsızlık Erdoğanizm'in iktidarı için uygun gördüğünü günübirlik belirlemesine, her şeyi kendine uygun gelen biçimde uygulamasına olanak veren üç değişiklik, niteliktir rejimin faaliyeti açısından.

Bir bakıma modern zaman öncesi çiftlik ağalığı gibi ülkeyi yönetmeyi sağlar. Belki ülkeyi şirket gibi yönetmek arzusundan Tayyip Erdoğan'ın anladığı da budur. Bunu birkaç defa ısrarla dile getirdiğini 2017 referandumu öncesinde biliyoruz; 2015'te, 2012'de. Şirket gibi yönetmek ama modern öncesi zamanların bir çiftliği gibi yönetmek. Mutlak bir mülkiyet anlayışı içinde yönetmek. Bu da elbette modern dönemlerin yolsuzluk, irtikap ve kayırmacılık dediği fiileri yönetim hakkının doğal parçalarıymışçasına hayata geçirmesine olanak vermektedir.   

Yasasızlık, kurumsuzluk ve kuralsızlık, Erdoğanizm'i bütünüyle öngörülemez, en beklenmedik şeyi, olumlu veya olumsuz, yapabilir bir yönetim olarak var ediyor bunu. Bu öngörülemezlik, iç politikada olduğu gibi dış politikada da Erdoğanizm'in başat özelliği haline gelmiş durumda. Bunun iktisadi planda yıkıcı sonuçları yanında kurduğu ittifakın da her an yıkılabilir olacağı kanaatinin oluşmasına yol açıyor; iç politikada ve dış politikada. 

Bütün bunların sonucunda Erdoğanizm'in yarattığı bu üç büyük yıkımın, bu üç büyük kırımın, yasa kırımının, kurum kırımının ve kural kırımının sonuçları, Erdoğanizm sonrasının en büyük sorunlarından biri olacaktır... 

Öne Çıkanlar