'HDP davası nasıl, Gezi Davası tekrardan neden açıldı?'

'HDP davası nasıl, Gezi Davası tekrardan neden açıldı?'
Artı TV'de yayımlanan Söz Sırası programının konuğu İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan oldu.

Öztürk TÜRKDOĞAN


ARTI GERÇEK- "Bu sefer söz sıramı, Sedat Peker'in açıklamaları ve bu açıklamaların üzerine iktidar, siyaset, devlet, suç örgütleri, mafya dairesinde olup bitenler üzerine görüşlerimi anlatmak, bütün bunlarla ilgili olarak adli kolluk meselesini bir kere daha konuşmak ve cezasızlık konusunu; kayıplar haftasına girmemiz nedeniyle de gözaltında kayıplarımızın akıbetini, adalet arayışımı, hakikat arayışımızı sizlerle paylaşmak istiyorum. 

Sedat Peker isimli kişi, bir kaç haftadır çeşitli ifşalarda bulunuyor. Türkiye kamuoyu merakla hükümetin açıklama yapmasını bekliyor. Birkaç gün önce İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, TRT televizyonuna çıktı ve açıklamalarda bulundu. Bunlar bizim uzun zamandan beri Türkiye'deki adli kolluk uygulamalarını eleştirdiğimiz hususlar ile ilgiliydi. Bakan öyle şeyler söylediki; bizim iznimiz olmadan, emniyetin olayı olmadan operasyonun yapılamadığını söyledi. O zaman Cumhuriyet Başsavcılıkları ve Cumhuriyet Savcılarının işlevi nedir diye sormak gerekiyor. Biz uzun zamandan beri emniyetin adli kolluk noktasında savcıya bağlı olarak çalışması gerektiğini, adalet aranacaksa Cumhuriyet Savcısı yetkilerinin artırılmasının gerektiğini ifade etmiştik. Tabi hukukun üstünlüğü ilkesini hayata geçirecek şekilde. Türkiye'nin yapısal sorunları çözülünce. Ama birden başka şey öğrendik bakanın açıklamarıyla. Gerçekten durum tersine dönmüş vaziyette. Emniyet istemediği zaman, savcılar operasyon yapamıyor. Peki o halde sayın bakana sormak gerekiyor, siz kendiniz ile ilgili 'iddialar araştırılsın' dediniz. O makamda oturduğunuz ve dokunulmazlığınız kaldırılmadığı sürece, bu iddialar nasıl araştırılacak. Bu sistemde araştırılması pek mümkün gözükmüyor. 

Bakan çok şey bildiğini ima etti. Benim aklıma o zaman telekulak skandalları geliyor. Eğer gerçekten devlet, Türkiye'de herkesi dinliyorsa ve bunu bildiğini ima ediyorsa burada ciddi bir problem var. O zaman yasa dışı dinlemeler konusunun Türkiye'de yeniden gündeme geleceği günlerin çok uzak olmadığı kanaatindeyim. Siz her şeyi nasıl bilebilirsiniz? Bir başka şey daha öğrendik, soruşturmanın gizliliği kuralının İçişleri Bakanı ve ekibi için geçerli olmadığı kuralını öğrendik. Hani soruşturmalar gizliydi? İnsanların özel hayatına saygı çerçevesinde, masumluk hakkı çerçevesinde, suç delillerinin kaybolmaması noktasında soruşturmaların gizli olması gerekirken, gizli soruşturmalar hakkında İçişleri Bakanı birçok şey ima etti. Demek, Türkiye'de birçok şey fiilen yapılıyor. Bizim bildiğimiz ceza muakemesi kanunundaki ilkeler ters-düz edilmiş durumda. Asıl ciddi problemin bu olduğu kanaatindeyim. Öbürü zaten yargı kurumlarının şuanda üstesinden gelebileceği bir sorun olmadığı kanaatindeyim. İnsan hakları savunucuları olarak bizler yıllardır özellikle suç örgütleri, mafya, siyaset, devlet arasında olup bitenlerle ilgili adalet arayışımızı sürdürüyoruz. Bakın bu tartışmalarda Mehmet Ağar'ın ismi çok geçiyor. Bu kişi, Susurluk skandalından sonra uzun uğraşlar sonunda yargılandı ve ceza aldı suç örgütü lideri olmaktan. Halen Ankara Jitem davası diye bilinen davada yargılaması devam ediyor. İlk derece mahkemesi beraat ettirdi ama dosya istinaf ve temyiz aşamaları sürüyor. Şimdi yine aynı kişileri tekrar konuşuyoruz. Türkiye'nin çok büyük bir cezasızlık problemi var. Türkiye'de devlet görevlilerinin karıştığı suçlarda, bu kişilerin korunmasına dair bir sistem oluşturulmuş ve biz buna cezasızlık politikası diyoruz. Yargı kurumu bu kişilerin üstüne gitmiyor ve bu politika bir kültür halini almış maalesef. Ama İçişleri Bakanı'nın açıklamalarından sonra zaten anlıyoruz ki devlet kendi içerisinde kanunlarda yazmayan bir sistem oluşturmuş. Kendini korumak adına. İyi de sizin önce vatandaşı korumanız gerekmiyor mu? Cumhuriyet Savcıları sizin onayınız olmadan operasyon yapamayacaksa o zaman bütün operasyon talimatları sizden geliyor. O zaman şu soruları sormaya kamuoyu adına hakkımız var? 

  • HDP davası nasıl açıldı?
  • Gezi Davası tekrardan neden açıldı? Neden ısrarla ve inatla bu tip politik kumpas davaları sürdürülmeye çalışıyor? 

Bunların üstüne gitmek gerekiyor. Ama bunların üstüne gidebilmek için de gerçekten hukukun üstünlüğü ilkesini hayata geçirecek bir yargı yapılanmasını savunan yeni ve gerçek bir siyasi iktidara ihtiyacımız var bizim. Eğer mevcut siyasi iktidar yargıyı araçsallaştırmışsa ve siyasi amaçla yargıyı kullanma noktasında hareket ediyorsa zaten burada bir adalet arayışı olmayacağını görmek gerekir. Elbette bunları söylerken memnun değilim. Keşke adalet mekanizması her şeye rağmen harekete geçebilseydi. Bir Cumhuriyet Savcısı, genelgelerle Covid-19 yasaklamalarının yapılamayacağına dair görüşünü beyan ettiği için görevden uzaklaştırıldı. Bu olacak iş değil. Aklımıza hemen Sacit Kayasu geliyor. Maalesef, Türkiye yeniden geriye gitmiş durumdaki, bazı noktalardan baktığımızda maalesef 90'lı yıllardan bazı uygulamalar bakımında daha kötü günler yaşadığımızı söyleyebilirim. 

Kayıplar haftası noktasında, biz gözaltında kaybedilen hala akıbeti bilinmeyen insanların akıbetini aramaya devam edeceğiz. Hala adalet aramaya, hala hakiketlerin ortaya çıkması için çalışmaya devam edeceğiz, hala faillerin yargılanması noktasında ısrarımızı sürdüreceğiz. Bir yanda Cumartesi Anneleri'nin, Barış Anneleri'nin inancı ve güvenci insan hakları savunucularına güç veriyor. Bir yandan da aslında birileri çıkıyor birçok şey ifşa ediyor ve adalet dediğimiz bu mekanizma hala harekete geçmiyor. Bu çelişkileri Türkiye kamuoyunun çok iyi bir şekilde değerlendirmesi gerekiyor. Gerçekten eğer bir ülkede asgari ülkede adalet talebi gelmeyecekse, sürekli muhalifler yargılanaca ve iktidarda bulunanlar sürekli korunup kollanacaksa o ülkede zaten adalet noktasında çok büyük problemler var demektir. Bu aynı zamanda toplumsal barışa zarar verici noktadadır. 

Son 6 yılda niye bu noktaya geldik? Çünkü Kürt meselesini çözemedik, çünkü yeni bir fiili iktidar bloğu oluştu. Ak Parti - MH P - ulusalcılar... Çeşitli paramiliter yapılar hepsi bir araya geldi, ne için? 'Terörle mücadele ediyorum' adı altında devletin bildiğimiz klasik resmi ideolojisini yaşatmak için. Dolayısıyla ben bu vesileyse şunu ifade etmek istiyorum: Devletin artık bu resmi ideolojisinde geldiği nokta çürümedir, çürütmedir. Bütün değerlerde aşınmadır. Bütün hak meselelerinde kötüye gitmektir. Demokraside, anti demokratik bir yapıya düşmedir. Hem Türkiye'nin siyasal muhalefetinin hem de toplumsal muhalefetinin temel meselenin çözümü noktasında daha cesur davranması ve gerçekten birilerinin beka veya terörle mücadele söylemi adı altında ülkeyi bu noktaya getirmesine artık karşı çıkmalıdır, dur demelidir.

Hep beraber adalet ve hakikat mücadelesini sürdüreceğiz."

Öne Çıkanlar