Katiller yalnızca HDP’nin değil tüm muhalefetin kapısına dayandı…

Katiller yalnızca HDP’nin değil tüm muhalefetin kapısına dayandı…
HDP Onursal Başkanı Ertuğrul Kürkçü, Artı TV'de yayınlanan Söz Sırası programının konuğu oldu.

Ertuğrul KÜRKÇÜ


ARTI GERÇEK- "Geçtiğimiz hafta HDP İzmir İl Örgütü silahlı bir saldırıya uğradı. Gencecik bir kadın hunharca katledildi. Deniz Poyraz, elinden ameliyat olan annesinin yerine partisini güne hazırlamaya gelmişti ki, Kürt düşmanlığıyla insanlıktan çıkmış bir canavarın kurşunlarıyla can verdi…

Bu dramatik son herkes için yeterince can acıtıcı ve iç sızlatıcıydı Türkiye ayağa kalktı. Ancak, hem olayın oluş şekli, hem "fail"in anlatımları geçtiğimiz hafta HDP’nin, İzmir’in ve Türkiye’nin Deniz’in katlinin de ötesine varan bir facianın eşiğinden döndüğünü ortaya koyuyor. Katil, Suriye’de Minbiç’te işgal güçleri ve kelle kesici Selefiler arasında askeri eğitim görmüştü. Bu "eski" sağlık görevlisi Kürt düşmanlığıyla doldurulmuş bir insan kasabıydı. HDP’ye bulabildiği herkesi kurşuna dizmek için gelmişti. Partiye on beş dakika önce girebilmiş olsa en az yedi; yarım saat sonra girmiş olsa çok daha fazla HDP’liyi katletmiş olabilirdi. Ancak, saldırı gerçekleşirken ve saldırı sonrasında Saray basının izlediği haber çizgisi, katliamı planlayan odağın kamuoyuna bir katliam değil, "örgüt içi çatışma" tablosu sunmak üzere hazırlandığını gösteriyordu. Katliamı planlayanların heveslerinin kursaklarında kaldığı ortaya çıkınca, iki gün içinde söylem değişti. İzmir İl emniyeti "katliam girişiminin izlerini silmek üzere "yalnız kurt senaryosu"na sarıldı. İl emniyet müdürü, daha failin sorgusu sürerken HDP İl yöneticilerine bunun bir "örgütsüz saldırı" olduğu yönünde "namusu üzerine" yemin etmeye başladı. Bu arada polisleri çevredeki güvenlik kameralarının kayıtlarını aldıktan sonra hafızalarını siliyor, emniyet, "fail"in suç ortaklarına giden yolu bulmaya değil, kapatmaya uğraşıyordu. Emniyet, fail’in saldırıdan biraz önce telefonla görüştüğü kişileri sorguya çağırmadı bile. 112’ye yapılan asılsız ihbarlarla çevredeki ambülansların başka isitikametlere sevkedilmesini araştırmakla hiç ilgilenmedi. Katliam başarılabilmiş olsa, her şey başka türlü cereyan edecekti. Saldırgan ortadan "kaybolmayı" başaracak. İzmir il örgütü bir kanlı arena olarak teşhir edilecek; HDP İzmir’in orta yerinde bir silahlı iç çatışmayla kenti kana boğan siyaset dışı bir yapı imgesine büründürülecek ve HDP’nin bir an önce saf dışı edilmesini hedefleyen psikolojik harekatın tetiği çekilmiş olacaktı.

O zaman HDP katliamın yaratacağı insani yıkım ve üzerine yığılacak olağanüstü stresle başa çıkmakta zorlanabilirdi. Olayların zincirleme akışının nerede duracağı bilinemeyebilirdi. Bu, fantastik bir senaryo olarak görünebilir ama 15 Temmuz "darbe girişiminin" olağanüstü fantastikliği yanında bu senaryonun çok daha gerçekçi olduğunu kabul etmek gerekir. Eşiğinden dönülmüş olan katliam sürecinde cereyan edebilecek olaylar, çatışmalar vb. göz önüne getirilecek olursa, bu senaryonun sonuç alma olasılığının hiç de az olmadığını düşünmek yersiz olmaz. Şöyle ya da böyle, 17 Haziran Perşembe günü İzmir’deki katliam girişiminin bütün sonuçlarına ulaştırılamamış olması, Türkiye’nin toplumsal ve demokratik güçlerine bu katliam odağının ortaya çıkartılması ve rejimin teşhiri için bir fırsat sunuyor. Bu fırsatın hakkıyla değerlendirememesinin, gelecekte tekrarı muhtemel benzer saldırılara cesaret vermiş olacağını aklından çıkartmamalıdır. Şu halde, İzmir HDP üzerinden gündeme getirilen bu kontrgerilla operasyonunun arkasında kim var?

Kontrolün diktatörlük içinde hangi kesimdeydi? Rejimin merkezi faaliyetin bir parçası olarak mı sahnelenmişti. Sürecin siyasal sorumluluğu Erdoğan ve AKP ’nin üzerinde olmaya devam etmekle birlikte saldırının "taktik" kontolü kimdeydi?

Bunu ortaya çıkartmak, diktatörlük güçlerinin iç gerilimlerini ve muhtemel gelişmeleri öngörmek açısından kilit önemde. İlk bakışta, bu katliam girişimi, rejim içi güç mücadeleleri bağlamında 9 Ocak 2013’te "çözüm süreci" başlarken gerçekleştirilen üç Kürt kadın siyasetçinin hayatına kastedilen "Paris katliamı" örneğine uygun görünüyor. Orada da Erdoğan, Hakan Fidan tarafından, "örgüt içi çatışma" tezine ikna edilmiş, Erdoğan bu yönde beyanatlar vermiş; ancak harekete sızmış olan MİT mensubu katil kısa sürede Fransız polisi tarafından yakalanınca cinayetin MİT içinde "çözüm süreci"ni baskılamak amacıyla harekete geçen odakların işi olduğu anlaşılmıştı. Fidan görevine devam ederken Erdoğan "örgüt içi çatışma" mavalını yalayıp yutmuş, işine bakmıştı. Bu saldırıda da benzer rejim içi dinamiklerin çalışmış olabileceği anlaşılıyor. Katliam girişiminin rejimin HDP’yi ve ülkedeki demokrasi kalıntılarını tasfiye sürecini hızlandırma gayretindeki kesimlerin rejimi dürtme çabalarının eseri olarak gerçekleştiğini düşünmek mümkün.

Erdoğan sonuçta HDP’ye yönelik mağduriyet algısını beslediği ve siyasal dengeyi HDP lehine bozduğu için katliam girişimiyle arasına mesafe koymayı seçti. Ancak iktidar blokunu koruma gayretiyle soruşturmayı boşluğa sevk ederek durumu idareye yöneliyor. Soruşturmayı yürütecek olan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ise katliam girişimi karşısında susuyor. Bütün tutum ve icraatıyla susmanın onaylamak olduğunu doğruluyor. Sürecin bilgisine vakıf olduğu ve önlemek için parmağını kıpırdatmadığının bütün işaretlerini veriyor. Ancak gerçeklerin tam anlamıyla ortaya çıkmasını rejimden beklemek beyhude. Her şey toplumsal ve demokratik muhalefetin bu saldırının esasında kendisine ve kendi geleceğine yapıldığını idrak ederek harekete geçmesine bağlı. Muhalefet Türkiye’nin üçüncü büyük kentinde, ülkenin üçüncü büyük siyasi gücüne katliam girişiminin hesabını sormak üzere güçlerini birleştirmeli. İçişleri Bakanı Süleyman Soylunun, İzmir İl Emniyet Müdürü, Güvenlik Şube ve Terörle Mücadele Şube müdürlerinin görevden alınması talebini yükseltmeli; siyasal gündeme egemen olmalıdır. Yarından tezi yok, muhalefet HDP’yle omuz omuza demokrasi ittifakını ileriye götürmek üzere yeni bir atılım başlatmadıkça katiller eninde sonunda bütün partilerin kapısına dayanacaklardır. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın."

Öne Çıkanlar