Günümüzde Türk dış politikası: İç kapının dış mandalı

Mülkiye’ye girdiğim 1964 yılından beri dış politika okuyup yazıyorum, böyle şey görmedim.

Tek Adam Rejimi’nin "dış politika" dediği şey, insanların milliyetçilik ve din duygularını şehit kavramı aracılığıyla tahrikten ibaret artık. Diyanet, "Bahar Kalkanı" nedeniyle hutbelerde Fetih Suresi okutturuyor. Sancak-ı Şerif çıkarılmasına az kaldı.

Çünkü gün geçtikçe daha çok sallanan iktidarını sürdürebilmek için Rejim’in başka çaresi yok. Şubat sonu itibariyle anketler: CB Erdoğan’ın oyu %38,5’e, AKP’ninki %30’a, MHP’ninki de % 8,9’a düştü.

***

Herkes fani. Ama coğrafya yani komşularımız kalıcı. Tek Adam Rejimi tükendikten sonra da yaşamaya devam edeceğiz onlarla, Suriye’yle ve Yunanistan’la, diğerleriyle.

Bunu akılda tutarak, şu günlerde "dış politika" adına maruz kaldığımız durumlara göz atalım ki olayın vahameti net biçimde anlaşılsın.

***

Durumlar’dan kastım, "şu kadar şehit verdik ama misliyle öldürdük" veya "Şehitler Tepesi asla boş kalmayacak" türünden ölmek ve öldürmek güzellemeleri değil.

"Bu topraklar şehit kanlarıyla yoğurulmazsa ancak arazi olur" türünden hamaset kolaycılığı değil.

"İdlib’den çekilirsek sonunda Hatay’dan olmamız kaçınılmazdır. O gözü oyarız, o eli kökünden keseriz" türünden korku hikâyeleri değil. "Görev düşsün, bayrağımı alır, koşa koşa cepheye gider, mevziye girerim. Allah nasip eder şehit olur, gazi olurum" ve "Türk askeri soluğu Şam’da almalı, zalim ve canavar Esad’ın başına çuvalı geçirmelidir" türünden ucuz kahramanlıklar da değil.

Yerli ve milli eşhasın anlaması zor, öğrenmek de istemedikleri, kendine özgü kuralları vardır dış politikanın; önce bunların genel çizgilerinden bahsedelim:

***

Mesela, süper devletler uluslararası hukuka aldırış etmeyebilirler ama, bizim gibi orta boy devletlerin böyle bir lüksü yoktur. Türkiye, "Her türlü savaş propagandası kanunlarla yasaklanır" (Md. 20) diyen Medeni ve Siyasi Haklar Uluslararası Sözleşmesi’ni 7 Temmuz 2003’te onamıştır. Oysa, TRT-3 bile saat başı kahramanlık anonsları yaparken, İstanbul Valiliği "Savaşa Hayır" eylemlerini 3 Mart’ta yasaklamıştır.

Mesela, orta boy bir devlet, süper devletleri birbirine düşürmek gibi bir strateji izleyemez. Çünkü hem "it iti ısırmaz", hem de nükleer dehşet dengesinin olduğu bir dünyada bu devletler birbirleriyle çatışmaktan kaçınırlar; zaten her birinin etki alanı da belli ve tescillidir.

Rus S-400’lerini ekonomi böyleyken 2,5 milyar dolar bastırıp satın aldıktan sonra, Tiffany’de Kahvaltı filmindeki gibi Patriot vitrinini ancak kaldırımdan seyrettirir sana Amerikalılar. Veya verirlerse çok fena ödetirler, ki ellerinde en küçüğü Halk Bankası olan büyük kozlar var.

Mesela, orta boy bir devlet, katılmak istediği bir blokun aklını yerinden oynatacak bir strateji izleyemez. AB’yi tehdit edip edip, ardından o zavallı mültecileri Yunanistan sınırına yığıp yığıp, sonra da AB ülkelerinin neredeyse tamamını oluşturduğu NATO’ya "Md. 5 gereği yardımıma koş!" diyemez.

Mesela, orta boy bir devlet, süper devletlerin biriyle halvet olup sonra ötekiyle olmak türünden bir strateji izleyemez. CB Erdoğan Tunus’tan Suriye’ye kurulacak bir Sünni kuşağını önledi diye Esad’a kin bağladı, düşürmeye kalktı, Suriye’de isyan eden İslamcıları desteklemek için bu ülkeye girdi.

Girmek kolay, kalmak zor. Önce ABD’ye yanaştı, sonra Trump Suriye’den asker çekeceğini ilan edince de, Rusya’ya. Ama İslamcı isyancıların Türkiye sınırından alınıp gönderildiği İdlib’de ‘Ya ben ya Esad’ gibi olmayacak bir duaya amin dediği için bizzat Rus uçakları tarafından bombalandık.

Onun üzerine şimdi yine ABD ve NATO’dan yardım istiyor. Eğer Suriye NATO üyesi olsaydı ve Türkiye üye olmasaydı, Esad’ın böyle bir talepte bulunması mantıklı olur idi. Bilin bakalım neden.

Gelelim şimdi bu yardım meselesinin teknik yönlerine.

***

Tek Adam Rejimi’nin ABD ve NATO’dan talep ettiği yardım tamamen anlamsız. Çünkü:

1) NATO Antlaşması Md. 5 sadece üye ülkenin topraklarına saldırı olması halinde işler. Üstelik, yazıldığı 1949’dan beri sadece 1 kere uygulanmıştır: 11 Eylül 2001 NY İkiz Kuleler olayında.

Bir ironi lazımsa: Eğer bizim Rejim Suriye’de NATO yardımı talep ediyorsa, Suriye ordusunun Türk toprağına saldırmasını beklemeli. Bunun için bir olanak da mevcut, çünkü 1921 TBMM-Fransa anlaşması Md. 9 ve onu onaylayan Lozan Md. 3/1 nedeniyle Suriye’de (bir futbol sahası büyüklüğünde) böyle bir Türk toprağı var: Süleyman Şah Türbesi.

2) Suriye İdlib’de uçuş yasağı uyguluyor. TSK bölgeye "gözlem noktaları" kurdu ve onlara şimdi karadan takviye komandolar, tank, mühimmat yollamakta.

Yabancı bir ülkeye girmiş kara birliklerinin uçak desteği olmaksızın perişan edileceğini bilecek kadar mantığım + genel kültürüm var ama, askerlikten hiç anlamam. Onun için Tek Adam Rejimi’nin NATO’dan talep ettiği "hava desteği"ni sordum emekli havacı arkadaşlarıma.

Bu kavram iki anlama geliyormuş: a) Yerden havaya savunma füzeleri; b) Erken Uyarı sisteminden alınacak bilgiler.

Birincisinin NATO’daki adı tanıdık: Patriot. Gönderilmelerine Pentagon karşı. Rusya’dan geçenlerde S-400’ler satın almış bir ülkenin ABD’den Patriot istemesinin ilginç olmasının yanı sıra; bu füzeler Suriye hava kuvvetlerine karşı mı kullanılacak, yoksa Rus uçaklarına karşı mı? Bi de, İspanya’ya ait toplam 6 adet bataryadan oluşan bir Patriot füze sisteminin İncirlik’te bulunduğunu biliyor muyduk?

Erken Uyarı’ya (early warning) gelince, bu yöntem çok yüksekten seyreden uçakların üzerine monte edilmiş devasa radarlarla uygulanıyor. Tanesine 270 milyon dolar sayıp aldığımız bu Awacs uçaklarından da Konya’da 4 tane bulunduğunu biliyor muyduk?

***

Tevekkeli değil Yunanistan, NATO’nun Türkiye’ye hava desteği vermesine önce itiraz etmiş, sonra geri almıştı ve biz bunu mültecilerin sınırına dayanmasına bağlamıştık. Demek ki NATO Yunanistan’a ‘Sen kendini yorma iş olacağına varacak’ demiş.

Nitekim, bu haftaki en son gelişmeler:

AB açıkladı: "Kimse AB’ye şantaj yapamaz."

ABD savunma bakanı açıkladı: "Türkiye’ye Suriye için hava sahası desteği vermeyeceğiz." 

Jeffrey açıkladı: "Spesifik bir askerî program konusunda çalışmıyoruz. Mühimmat vermeye hazırız." 

BM İnsan Hakları Konseyi açıkladı: "Ankara'nın destek verdiği cihatçıların savaş suçu işlediği yönünde kanıtlar bulunmaktadır. Bundan Türkiye de sorumlu tutulabilecektir."

Moskova açıkladı: CB Erdoğan’ın Moskova ziyareti öncesi Rusya Dışişleri Bakanlığı, Osmanlı- Rusya 93 Harbi’nin sonunda imzalanan 1878 Ayastefanos’u resmî Twitter adresi üzerinden paylaştı.

Veee, Yeni Akit açıkladı: "Rahvan At Binicilik Kültür ve Spor Kulübü üyeleri, ‘Devletin başı emir verirse akşam namazını Rusya'da kılmak için yola çıkacağız’ dedi."

Fazla uzadı. Şöyle bitirelim:

TSK vesayeti sona ersin derken, Siyasal İslam vesayeti onun yerini alsın demiyorduk.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi