Canan Kaftancıoğlu

Canan Kaftancıoğlu

Kaybedeceksiniz çünkü sizin 'Mutu'larınız yok

İlk yazımda, Mutu’nun mücadelesine bıraktığı yerden devam sözü vererek selamlıyorum sizleri.

"Sürgün oluyorsun, anlatmaya başlıyorsun; bu esnada arkadaşın işten atılıyor, senin sürgününü konuşmak ayıp oluyor; tam bu sırada gazete kapanıyor, memleket meselesi dururken atılanları konuşmak önemsizleşiyor… Herkes bu sıralar kendini cendereye alınmış hissediyor. Biri diğerine tercih edilemeyecek kadar hepsi önemli. Toptancılıktan vazgeçip büyük küçük, önemli önemsiz demeden sorunların etrafında örgütlenmek ve mücadele etmekten başka yolumuz yok. Bir bakmışsın hepsi bir yerde birleşmiş"

Yukarıdaki cümleler Mutu’ya ait. Nam-ı diğer Mustafa Turgut. Cağaloğlu Anadolu Lisesinin 17 yıllık efsanevi edebiyat öğretmeni, yolu sokakta kesişen bizlerin eylem arkadaşı, yoldaşı. Örgütlü mücadelenin yılmaz neferlerinden anlayacağınız.

Ne mi oldu Mutu'ya? Daha doğrusu ne yaptılar? Anlatayım.

Eğitime, bilime daha doğrusu kendinden olmayan herkese düşman AKP iktidarı, proje okulları adı altında "dindar ve kindar değil" tek kabesi bilim olan, düşünen sorgulayan gençler yetiştiren kimi köklü eğitim kurumlarındaki öğretmenleri aldı ve tayin ya da değişim diye yazılan ancak cezalandırma veya sürgün diye okunan bir sistemle dağıttı her birini bir yere.

Günümüz eğitim sistemine dair yazılacak, söylenecek çok şey var. Ancak biz asıl konumuza yani Mutu’ya dönecek olursak; Mutu da AKP iktidarının sözde cezalandırdığı öğretmenlerden biriydi. Onu 17 yıldır görev yaptığı Cağaloğlu Anadolu Lisesinden almış ve Başakşehir Yavuz Sultan Selim İmam Hatip Lisesine sürmüşlerdi. Önemli bir noktayı atlamıştı düzen kurucuları. Bu memlekette yüreği insan sevgisi ve öğrencilerini bilgiyle donatma aşkıyla atan Mutu ve yoldaşları vardı ve daima var olacaklardı. Onlar için okullar değil bir oya gibi ilmik ilmik bilgiyle, bilimle, sevgiyle işleyecekleri öğrencileri önemliydi. İnsana aşıktı, mesleğine aşıktı çünkü. İnandığı, hayalini kurduğu, mücadelesini verdiği yaşanabilir bir dünya kurmanın yolunun herkesin işini iyi yapmasından geçtiğini biliyordu. O öğretmendi, öğretendi, öğrencilerinden öğrenendi.

Bıkmadan, şikayet etmeden arkadaşına attığı mesajda belirttiği gibi normalde 2,5 saat, karda kışta 4 saatte ulaştığı okuluna daha doğrusu öğrencilerine gitti. İdare ediyorum ama çok yorucu oluyor diyerek…

Üç gün önce kaybettik Mutu’yu. Bir belediye otobüsünün koltuğunda kalp krizinden. Asla yılmaz, yorulmaz, doğru bildiğinden ödün vermez sevgili yoldaşımız Mustafa Turgut’un, öğrencilerinin Mutu’sunun kalbi bu derece kötülüğe dayanmadı, dayanamadı. Kendine yapılan haksızlıklar değildi onu üzen. Bu memlekette hatta dünyada yaşayan her canlının acısı, üzüntüsü onun acısıydı. Kendi derdinden hiç söz etmediği gibi konuşulmasını bile ayıp saydı. O kadar dert vardı ki bu memlekette kendininki dert bile değildi ona göre.

Cenaze törenine yoldaşları, öğrencileri sel oldu aktı. Dünyaya anlam katan insanların gidişi de bir başka oluyor. Uzatmayayım cami avlusunda bir köşede ağlayan üç kızın yanına yaklaştım. İmam Hatip Lisesinden öğrencileriymiş. Hıçkırıklar içinde Mustafa Hocalarının dört ay içinde onlarda nasıl izler bıraktığını ve ondan ne çok şey öğrendiklerini anlattılar bir çırpıda. Geç bulunup, erken kaybedilen dünyalarını aydınlatan bir güneş olmuştu onların gözünde. Birilerinin dindar ve kindar nesil diyerek dizayn etmek istediklerine Mutu dokunmuştu. Dokunmakla kalmayıp o gözlerinde bir bakışta hissedilen sevgiyi aşılamıştı öğrencilerine. Evet öğrencilerinin Mutu’sunun kalbi dayanamamıştı ama Mutu’nun kalbiyle atan yüzlerce Mutu çiçeği vardı artık.  İşte o yüzden kaybetmeye mahkumsunuz. Kin, nefret ve korkuyla yan yana getirmeye çalıştıklarınız Mutu’nun bir dokunuşuyla dağılıp yüzünü ışığa, aydınlığa, güneşe çeviren günebakanlara dönüşmüştü anında. Ve o günebakanların yüzünü döndükleri Mutu’lar daima var olacaklar.

İlk yazımda, Mutu’nun mücadelesine bıraktığı yerden devam sözü vererek selamlamış olayım siz okurları.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Canan Kaftancıoğlu Arşivi