İnsan hakları ihlalleri bir ülkenin iç işi değildir

Bir ulus devlet artık milli egemenlik haklarına dayanarak sorumsuzca çevre kirliliği yaratamaz, mutlaka bir denetleme/engelleme mekanizması kurulmalıdır.

Gün geçmiyor ki Cumhur İttifakı'nın bir yerinden ABD’ye ya da AB’ye yönelik "İç işlerimize karışamazsın (mealen)" anlamına gelecek, bazen yarı diplomatik, bazen de Süleyman Soylu’nun Kati Piri’ye yönelik eleştirisi (!) benzeri nezaket dışı bir itiraz çıkmasın.

Evet, ulus devlet diye bana çok da sevimli gelmeyen bir gerçek var, bu ulus devlet de büyük ölçüde belirli bir toprak parçası üzerinde milli egemenlik hakkı üzerinden tanımlanıyor.

Söz konusu egemenlik hakkının kullanımının bir bölümü de kanımca hem hukuka hem de meşruiyet anlayışına uygun.

Ama, bir bölümü de ne hukuka ne de meşruiyet anlayışına pek uygun değiller.

Şöyle bir genel, kısmen kuramsal bir çerçeve de çizilebilir: Küresel negatif dışsallık üreten milli egemenlik kullanımları uluslararası hukuka ve meşruiyete aykırıdırlar.

Bir ulus devlet artık milli egemenlik haklarına dayanarak sorumsuzca çevre kirliliği yaratamaz, mutlaka bir denetleme/engelleme mekanizması kurulmalıdır.

Çin yapıyor diyebilirsiniz ama Çin’in sorumsuzca çevre kirletme aktiviteleri en özünde Çin’in bir haydut devlet olmasından kaynaklanıyor.

Çevre hakları milli egemenliğin sorumsuzca kullanımı anlamına gelmez.

İnsan hakları ihlalleri de aynen çevre hakkı gibi ulus devletin milli egemenlik hakları arasında değildir.

Bir ulus devlet milli egemenlik hakları bahanesiyle vatandaşına işkence edemez, kaybedemez, ifade özgürlüğünü engelleyemez, evrensel kuralları aşan bir çerçevede gözaltına alamaz, tutuklayamaz, adil yargılanma hakkından mahrum edemez.

Bu temel insan hakları ihlallerinin ister küresel deyin, ister uluslararası deyin, negatif dışsallıkları mevcuttur ve bu alanlarda dış müdahaleler hem hukuka hem de meşruiyete uygundurlar.

Cumhur İttifakı'nın siyasi sözcülerinin bu temel ilkeleri ihlal eden, görmezden gelen çıkışlarına bürokrasinin az sayıdaki iyi yetişmiş sözcülerinin de destek vermesi kabul edilemez.

Ancak, en kabul edilemez konu anamuhalefet partisi CHP sözcülerinin de bu sözde milli egemenlikçi kaynana zırıltısına iştirak etmeleridir.

Daha iki ya da üç gün önce televizyonda gördüğüm bir CHP sözcüsünün, Sayın Engin Altay,  insan hakları ihlalleri temelli ABD itirazlarına canhıraş bir biçimde karşı çıkması ve bu milli egemenlik (!) konularında Hükümetin daima arkasında olacaklarını açıklamasıdır.

Bu gördüğüm manzara beni ziyadesiyle üzdü, ve eminim, AKP’yi, Erdoğan’ı destekleyenleri de yine ziyadesiyle mutlu etmiştir çünkü insan hakları vahim ihlalleri meselesinin bir iç işimiz olmadığını bilmeyen bir CHP ile AKP’yi aşmak gerçekten çok zorlaşmaktadır.

Türkiye Avrupa Konseyi üyesidir, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne taraftır, AİHM’in yargı yetkisini kabul etmiştir; bu nedenlerden Türkiye devleti AİHS’nin 46. Maddesine göre AİHM kararlarını uygulamayı taahhüt etmektedir.

Türkiye devleti uluslararası taahhütlerini yerine getirmez ise milli egemenlik bahanesiyle kendini uluslararası eleştirilerin dışına atamaz, bir milli egemenlik yanlış kalkanı taşıyamaz.

Boğaziçi Üniversite’ne tayin edilen Melih Bulu’yu öğrenciler protesto etmektedirler.

Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör olarak neden Melih Bulu atandı da, bilmem kim atanmadı meselesi, doğrudur, bizim iç işimizdir, hiçbir yabancı devlet bu konuda bir öneri, eleştiri getiremez.

Ama, Bulu’nun rektörlüğünü protesto eden öğrencilerin kafasını ezmek, kaldırımlara vurmak, hapse atmak, parlak öğretim üyelerine provokatör demek, öğrencileri ev hapsi ile cezalandırmak sadece bizim iç meselemiz değildir, temel insan hakları ihlalleridir ve başka devletlerin de bu ihlalleri eleştirmek hakkı saklıdır.

Burada eleştirilmesi gereken ABD ya da Avrupa değildir, Uygurların maruz kaldığı çok çirkin muameleye, insan hakları ihlallerine ses bile çıkarmaya korkan sözde dindar, sözde Türk milliyetçisi Cumhur İttifakı bileşenleridir.

Türk milliyetçiliği, dindarlık bahane, swaplar olmasa eksi elli milyar dolara inen Merkez Bankası rezervlerinin Çin kökenli para ile finansmanı şahanedir.

İnsan hakları meselesi bizim de başka ülkelerin de iç meselesi değildir.

ABD Hazine Bakanlığı Birmanya darbecilerinin ABD’deki mal varlıklarını dondurma kararı aldı, çok da iyi yaptı.

Keşke biz de ABD’de bir sapık polisin gırtlağına basarak öldürdüğü Amerikalı için yeri göğü birbirine katabilsek ve Trump’ı çok sert eleştirebilse idik.

Ama Magdelena’nın recm girişiminden beri Hz. İsa’nın ünlü "ilk taşı günahsız olanınız atsın" sözü hafızalardadır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi