İbrahim Ekinci

İbrahim Ekinci

Ana baba günlerinde, şehir hastanelerini aklamak

7 KOİ projesinin 2020 garanti ödemesi 21 milyar liradır. Pandemide yoksul hane halkına verileceği açıklanan bin liralık destek ve emekli maaş artışı toplamı bu rakamın 3’te birinden azdır.

"Ana baba günü - günleri" deyimi, herkesin kendi derdine düştüğü, kalabalık, karışık, kaotik, tehlikeli, sıkıntılı, telaşlı bir zamanı anlatıyor. Savaş karşıtı Alman yazar, ünlü Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok’un yazarı Erich Maria Remark’ın kitaplarından birinin adı da Ana Baba Günleri’dir. Evet, ana baba günlerinden geçiyoruz. Geçiyoruz ama… Tam da bugünlerde AKP tarzı siyasetin yeni şaheserlerine maruz kalmak, çok kimseye daha iğreti edici geliyor olabilir ama asıl sonucu, pandemi ile mücadelede Türkiye’nin bütün kapasitesini devreye alamamasıdır.

Öyle ya, dehşet bir salgınla boğuşuyoruz! Ama iktidar sözcüleri, bir yandan milli birlik beraberlik nutukları atarken bir yandan da her fırsatta itiyor, yarıyor, bölüyor, her şeyi, her şeyi çarpıtıp, siyasileştirip, sonra dönüp muhalifleri, ulusal birlik zamanı işe siyaset karıştırmakla suçlamaya devam ediyorlar. Cumhurbaşkanı Erdoğan, sadece AKP’li belediyeleri toplayarak diğerlerini dışladığında bu ayrımcı bir siyaset olmuyor ama muhalif partilerdeki belediyelerin yasalarında açıkça yazdığı halde bağış toplamaları, "ayrı devlet kurmaya" giriyor. Başka ülkelere yardım kolilerinin üzerine Cumhurbaşkanlığı forsu basmak, içerde dağıtılan paketlere, Erdoğan imzası ve "hediyedir" ibaresi basmak siyaset değil ama bunu eleştirmek milli birlik bozgunculuğuna giriyor. Uydurma, üretilmiş gerekçelerle birçok HDP’li belediye başkanını görevden alıp kayyım atamaya bu ana baba günlerinde bile devam etmek birlik bozgunculuğu değil ama bu belediyelerin, kampanyalarla oluşturdukları sınırlı kaynaklarla kentli yoksul hanelerinin yardımına koşmaları, "terörist ailesine yardım"a giriyor. Bu satırları yazdığım sırada yeni bir haber geldi: Antalya Muratpaşa Belediyesi’nin muhtaçlara yemek dağıttığı aşevinin hesabı bloke edilmiş. Böylece belediyenin ayrı bir kazan – kepçe devleti kurması önlenmiş oluyor!

Büyük çarpıtma…

Çok fazla böyle örnek var. Diyelim, hükümet hiç olmazsa bazılarına göre yanlış bir iş yapıyor. Fakat her zaman eleştirenler bozguncu, milli birlik karşıtı, hatta yerine göre ‘terörist’ oluyor. Bunu kurt – kuzu fıkrasıyla anlatırlar ama bizim hikâyemizdeki tarz-ı siyasete bakılırsa, yukarıda durup, aşağıdakine "suyu bulandırıyorsun" diye bağırıp maraza çıkarmaya hazırlanan tam olarak kurt değil sanki!

Aynı meşreple çarpıtmalara da çok sık tevessül ediliyor. Bugünlerdeki tevessül şehir hastaneleri ile ilgili… Fırsat bu fırsat, 70 milyar dolarlık batığı, "pandemi ile mücadelede çok işe yarıyorlar. Çok eleştiriliyorlardı ama ne kadar gerekli oldukları görüldü" vs takdiri beyanlarla aklamak…

Büyük çarpıtma!

Büyük çarpıtma çünkü, Türkiye’de daha fazla, daha nitelikli hastane yapılmasına kimse karşı çıkmadı, bildiğim…

Ancak, birincisi; çalışan, faal, köklü hastanelerin kapatılıp, yerine yenisinin yapılmasına karşı çıkıldı. İstanbul’da, sıfırdan yapmaya kalksan 4-5 milyar dolara ancak kurulabilecek Atatürk Havalimanı’nın kapatılıp, yerine ihtiyacın 3 katı büyüklüğünde yenisinin yapılması gibi… Ankara’da mevcut 6 köklü hastaneyi kapatıp yerine şehir dışında ulaşımı zor bir hastane yapmak ne açıdan makul, mantıklı bir iştir?

Eskişehir’de 995 yatak kapasiteli mevcut hastaneyi kapatıp 1.081 yataklı Şehir Hastanesi’ni açmanın mantığını nedir? Sadece 86 yeni yatak artışı sağlamak için devlet, neden 25 yıl boyunca ve her yıl 200 milyon lira civarında kira ve hizmet bedeli ödemeyi üstleniyor?

TTB’nin şehir hastaneleri panelinde bir konuşmacı dile getirmişti: "Her şehir hastanesi açılışında eski hastaneler kapatılıyor. Bunlar yeni yatırım olmuyor, yatak yenileme yatırımı oluyor."

Her yerde bu yapılıyor. Şehir hastanesinin inşaatı bittiği an kullanım ömrünü tamamlamamış, daha onlarca yıl hizmet verebilecek eski hastaneler kapatılıyor. Şu günlerde de kapısına kilit vurulmuş birçok eski hastane tekrar devreye alınıyor. Dolayısıyla ortaya çıkan şudur: Yeni hastane yapmak yanlış değil, eski hastaneleri kapatmak yanlış olmuştur.

***

Şehir hastaneleri ile ilgili eleştirilerin ikinci ve belki de daha önemli nedeni büyük garanti yüküdür. Köprü, yol, hastane toplam 7 KOİ projesinin 2020 garanti ödemesi 3.1 milyar dolardır. 6.75 kurla 21 milyar liradır. Bu yükün yüzde 70’i hastanelerden geliyor. Devletin, bu pandemide 4.5 milyon haneye verdiği, (vereceği) 1000 liralık destek, artı, 1000 TL altı maaş alan emeklilerdeki maaş artış yükünü de üzerine koyalım, garanti rakamının 3’te 1’i kadar ediyor! 2020 yılında şehir hastanelerine ödenecek kira ve hasta garantisine bağlı hizmet bedeli toplamı 2.4 milyar dolar olarak hesaplanıyor.

Öğrenilebilen kira ve hizmet bedeline göre devreye girmiş ve bu yıl girecek olanların yatak kapasitesi üzerinden yapılan hesaplamanın ortaya koyduğu tablo bu. 2.4 milyar dolar, çarpalım 6.75 TL ile = 16 milyar TL ediyor.

Kimse yeni hastane yapılmasına karşı değil. İşte bu rakamlar eleştiriliyor. Bu hastanelere 25 yıl boyunca böyle kiralar ve hizmet bedelleri ödenecek. Durum vahimdir!

Nitekim, bu büyük maliyete dayanılamaz diyenler haklı çıktı. Daha başlamamış 10 projenin aynı usulle yapılmasından vazgeçildi. Bakan açıkladı: "Kalanları devlet kendi kaynaklarıyla yapacak!"

Dünyada hastaneler küçülürken, hükümet neden birden bire Türkiye’yi devasa hastanelerle donatmaya heves etmiş olabilir? Bu hangi deneyim ve fizibiliteye dayanmaktadır? Şehir dışında, ulaşımı zor, böyle büyük şehir hastanelerine ihtiyaç yok. Dünyadaki yeni hastane trendlerine göre daha butik, daha küçük, daha yaygın kamu hastanelerine ihtiyacımız var. Daha çok hastanemiz olmalı. Daha kaliteli sağlık hizmeti olmalı. Herkes sağlık sigortası güvencesinde olmalı. Kimseye, "şu kadar prim ödemen eksik, sağlık hizmeti veremeyiz" denilmemeli. Sadece yeterli sayıda hastane de değil stoklarda uzun sürebilecek, ağır bir pandemiyi karşılayacak sayıda maske, eldiven, sağlıkçı elbisesi, yoğun bakım yatağı, ventilatör, hijyen malzemesi de bulundurmalıdır.

Evet, ortaya çıkan şey şehir hastaneleri projelerinin iyiliği, gerekliliği, bu yatırımın yerinde olduğu değil… Müteahhitlerin cebine akıtılan ve akıtılacak olan paranın üçte biri ile (23 milyar dolar!) şehir hastanelerinin 5 katı sayıda, belki 100 – 150 orta – küçük ölçekli kamu hastanesi yapılabileceğidir. Böylece eskiler devam ederken yenilerle yatak kapasitesi daha da artırılabilirdi. Türkiye daha yaygın bir kamu hastaneleri zincirine sahip olurdu. Sağlık sistemimiz bu ve olabilecek başka pandemilere karşı daha büyük bir dayanma ve mücadele olanaklarına sahip olurdu. Devlet, üstüne 50 milyar dolar kira ödemekten de kurtulurdu!

Şimdi özel hastaneleri devreye alarak kamu açığı kapatılmaya çalışılıyor. Bu pandemi bittiğinde özel hastanelerin devletin önüne koyacağı tedavi faturalarını bekleyin!

Önceki ve Sonraki Yazılar
İbrahim Ekinci Arşivi