Pokhomlar borsa avındayken, binlerce kişi hayatını kaybetti!

Açgözlü paracılar daha fazlası için durmadan koşarken bir vakitte, burunlarından kan gelerek takatsiz devrileceklerdir de şu da var ki, durdurulmazlarsa bu daha fazla hayata mal olacaktır.

Ben ilk kez Metin Münir’in yazısında okumuştum Pokhom’un (birçok yerde ‘Pahom’ diye yazılmış) hikâyesini. Utanmalı mıyım, bilmiyorum, kitabı okumadım, Tolstoy’un "İnsan Ne İle Yaşar" adlı kitabındaki öykülerden biri… Pokhom’un hazin ve ibretlik öyküsü… 

Bu salgında çok sık hatırladım, biraz daha fazla, biraz daha fazla toprak için burnundan kan sökerek ölen bay Pokhom’u.

Özellikle de "salgın kontrolden çıkmış olabilir" açıklamalarının geldiği bir sırada ABD ve dünya borsalarındaki inanılmaz coşkuyu gördükçe… 

Türkiye’de de… BİST 100 Endeksi 120 binlerde. Yabancı kaçarken (16 yıl sonra yabancı payı ilk kez yüzde 50’nin altına düştü! 1.5 yıldır satıyorlar) 310 bin yeni yerli yatırımcımız olmuş borsada. Bilanço, sektör, şirket, ekonomi bilen profesyonellerin yatırım alanına, heyecandan nefesi kesilmiş işbirlikçi analistlerin goygoyu ile çekilen binlerce küçük tasarruf sahibi… 

Bu manzaraları izledikçe…

Birçok ülkede, salgın tamamen kontrol altına alınmadan hükümetlerin ve "ekonomi açılmalı" diye hükümetlere baskı yapan iş çevrelerinin gerekçelerini dinledikçe Pokhom’u hatırladım. Anlatacağım hikâyesini.

Ne demişti, Trump?

Ekonomiyi kapatamayız!

İçerili anlama gidersek: Çok daha fazla kişi de ölebilir, sıkıntı yok!

Bir de Fauci’nin ne söylediğine bakalım şimdi:

"ABD Ulusal Alerji ve Bulaşıcı Hastalıklar Enstitüsü Başkanı Anthony Fauci, ülkesindeki korona virüsü salgınının kontrol altına alınamamasını karantina uygulamasının kısıtlı kalmasına bağladı. ABD'nin bulaş zincirini engellemek için en fazla yüzde 50 oranında kapandığını söyleyen Fauci, ‘Bu da salgının uzamasına yol açtı’ dedi."

Yarı karantina… Sonuç? Salgının uzaması ve daha fazla ölüm!

Ekonominin açılması uğruna!

Bilimsel bir incelemenin, istatistik, analiz bilgisinin altından kalkabileceği bir rakam vardır. Bu erken açılma kaç bin kişinin hayatına mal oldu acaba?

Eğer sıkı karantina koşulları devam etseydi vaka ve vefat rakamları ne olacaktı? 

Manzara şudur: Birileri borsalarda huşu içinde keriz silkelerken, birileri ölmektedir!

***

Şimdi gelelim bay Pokhom’un hikâyesine.

Bu aslında bir aç gözlülük hikâyesidir ama kapitalist hırsı da anlatır.

Hikâye şu ki, Pokhom’un aslında yeteri kadar toprağı vardır. 500 dönüm neyine yetmez?

Ama çok daha fazlasını istemektedir.

Bir gün seyyar bir tüccar ona, Başkirler’in yaşadığı bakir topraklardan bahseder. Bu topraklar o kadar geniştir ki insan bir sene durmadan yürüse sonuna ulaşamaz. Ama Başkirler saftır, birkaç rubleye ellerinden binlerce dönüm alınabilir.

Pokhom yanına hediyeler alarak yollara düşer ve Başkirleri bulur. 

Her şey tüccarın anlattığı gibidir. 

Pokhom toprak satın almak istediğini söyler. Hediyeler Başkirleri memnun etmiştir. Obanın en yaşlısı çağrılır. 

"İstediğin kadar toprak seç" der yaşlı adam, kahkahayla. "Çok arazi var."

"Kaça?"

"Günlüğü bin ruble. Bir günde ne kadar mesafe kat edersen o kadar toprak senin olacak." 

"Bir günde insan çok mesafe kat edebilir."

"Hepsi senin" der ihtiyar gülerek. "Ama bir şart var. Eğer güneş battığında başladığın yere dönmüş olmazsan toprağı da paranı da kaybedersin."

Ertesi sabah güneş doğarken Pokhom ve Başkirler bir tepede buluşur. İhtiyar Başkir kalpağını yere koyar ve "Buradan başla" der. "Gördüğün her yer bize ait. Bir dikdörtgen çiz, içindeki toprak sana ait olsun." 

Pokhom bin rubleyi kalpağın içine atar ve zıpkın gibi fırlar. 

"En az 50 kilometre yürürüm bir günde" diye düşünür. Beş kilometre yürüdükten sonra sola dönmeyi düşünür ama "Daha erken, beş kilometre daha yürüyeyim" diyerek yola devam eder. 

Sonra sola döner. Yürü babam yürür. Toprak o kadar güzel, ağaçlıklar o kadar sıktır ki bir türlü geri dönmek istemez. Tam geri dönecekken gördüğü sulak bir araziyi es geçemez. Şu bağ, bu bahçe derken birden bire durup geriye baktığında güneşin inmeye başladığını görür. Tepede Başkirler karınca gibidir. Onlara doğru koşmaya başlar. Nefes nefesedir. Bir yandan da söylenir kendi kendine; "Neden bu kadar uzağa gittim! Ya her şeyi kaybedersem!"

Adımlarını sıklaştırır. Takati tükenirken tepenin yamacına anca varır. Güneş batmıştır! 

Tepeden seslenir yaşlı Başkir;

"Burada güneş hâlâ batmadı, acele et!" 

Pokhom son bir gayretle koşar. Sırtından ter boşanarak, bacakları titreyerek, tam güneş ufukta kaybolurken kendini kalpağın üzerine atar. 

"Bravo" diye bağırır ihtiyar. "Çok toprağın oldu." 

Ama Pokhom duymaz. Ağzından kan gelerek ölür. Bir uçtan diğer uca iki metreyi geçmeyen bir çukur açıp onu içine gömerler. 

İhtiyar Başkir kahkaha atar;

"Yeteri kadar toprağın oldu!" 

Hülasa, açgözlü paracılar daha fazlası için durmadan koşarken bir vakitte, burunlarından kan gelerek takatsiz devrileceklerdir de şu da var ki, eğer durdurulmazlarsa bu daha fazla hayata mal olacaktır.
Worldometer’deki verilere göre, bu satırları yazdığım gün…

Brezilya’da 1.187 kişi, ABD’de 890, Meksika’da 895, Hindistan’da 491, Peru’da 181, Rusya’da 173, Şili’de 139, İngiltere’de 126, Güney Afrika’da 100 kişi… Toplamda 5 bin 518 kişi hayatını kaybetti.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi