Sanki İdlib savaşı cihatçı teröristler nedeniyle çıkmamış gibi…

Oysa gerçek ortada, İdlib cihatçı teröristlerin işgalinde bir Suriye toprağı. Ve Ankara bu teröristleri kurtarmak için savaşı bile göze almış görünen bir ülke durumunda.

Geçtiğimiz pazartesi akşamı Britanya’nın önemli TV istasyonlarından biri olan Kanal 4’ün akşam haberlerinde İdlib’le ilgili, normal standartlara göre oldukça uzun bir haber-belgesel izledim.

"Kanal savaş bölgesine bir muhabir ve kamera ekibi mi göndermiş?" diye merak ettim ama bir bakışta, yapılanın profesyonel bir iş olmadığını anladım.

Havadan bombalanan bazı köylerin ve İdlib’den kaçıp çok zor koşullarda çadırlarda barınmaya çalışan sivillerin dramatik durumunu yansıtan, yerel şartlarda çekilmiş uzunca bir videoydu.

Videoyu çok ilginçtir, Kanal 4’ün ünlü haber sunucusu Jon Snow seslendiriyordu.

Kaydı yapanlar tarafından hazırlanan bir metnin yeniden yazılarak Snow tarafından okunduğu anlaşılıyordu.

Haberden çok oradaki insani dramı, göç etmek zorunda kalan sivillerin çektiklerini ön plana çıkaran ve bunun sorumlusu olarak da sadece Şam yönetimini suçlayan bir propaganda yayını gibi duruyordu.

Bunu algılayınca rahatsız oldum.

Son günlerde Britanya TV’leri nedense yine Suriye ile ilgilenmeye başladıkları için merak ettim, izledim. Bu pek hayra alamet değildi…

Çünkü normal şartlarda Suriye iç savaşındaki gelişmeler çok önemli bir olay cereyan etmemişse bu kanalların haber bültenlerinin pek ilgisini çekmez. Mesela, Zeytin Dalı harekâtında Afrin’deki ve Barış Pınarı harekâtında Telabyad (Gre Spi) ve Resulayn (Serekaniye) ve civarındaki sivil kayıplar ve Türkiye’nin işgali sırasında yaşanan insani dramlardan söz eden olmamıştı.

Söz gelimi, Suriye’nin özellikle Halep kuşatması sırasında insani yardım kuruluşu olarak çalıştığını iddia eden Beyaz Miğferler (White Helmets) grubunun faaliyetleri ve yaptıkları açıklamalar o sıralarda başta Britanya olmak üzere Batılı TV istasyonlarının en fazla yansıttığı haberlerin başında geliyordu.

Daha sonra bu grubun ABD, Britanya, Hollanda gibi ülkelerden yüklü yardımlar aldığı ortaya çıktı.

Yardımlarla birlikte İngiliz dış haber alma örgütü MI6’in ve belki başka Batılı istihbarat örgütlerinin talimatlarını da aldıkları anlaşıldı.

YALAN HABER, DÜZMECE BİLGİ VE PROVOKASYON

Grubun görevi, Batılı ülkelerin Suriye’ye ilişkin o günkü politikaları neyse, o doğrultuda sahadan provokatif haber ve röportajlar yayınlamaktı. Bu amaçla yalan haber, düzmece bilgi, çarptırılmış gerçekler servis ediliyor ve Batılı ülkeler de bazı kararlarını bu düzmece, provokatif yayınlara dayandırabiliyordu.

Doğu Halep’teki kuşatmalar sırasında bu grubun, Şam yönetiminin kimyasal silah kullandığına ilişkin çok sayıda görüntülü, ilginç ama düzmece haber servis ettiğini biliyoruz.

Eğer bunlar doğru çıksaydı, muhtemelen ABD ve onunla birlikte hareket edecek birçok ülke Esad’a karşı çok ciddi bir operasyona girişeceklerdi. Ve belki de Rusların henüz sahaya inmediği o günlerde, Şam rejimi devrilecek ve silahlı muhalefet yönetimi ele geçirecekti.

Tabii sonra gerçekler ortaya çıktı. Grubun provokasyon amaçlı düzmece haber ve röportajlarını nasıl gerçekleştirdiği öğrenildi.

Bu grubun, insani yardım kuruluşu kisvesi altında belli bir görevle sahada çalıştıkları anlaşıldı. Şam yönetimi ve Rusya’nın casusluk suçlamasından sonra da bu grubun elemanları ortadan kayboldular.

Bu nedenle Jon Snow’un seslendirdiği, bütün standartları aşan uzunluktaki bu video da beni düşündürdü.

Çünkü video, Suriye güçlerinin ilerlemesinden, bombardımanlarından kaçan ailelerin korkularını, acılarını ve çektiklerini etkileyici bir şekilde anlatıyordu ama tek bir şeyden söz etmiyordu.

İdlib’in kafa kesici cihatçıların elinde olduğu gerçeğine hiç değinilmemişti.

Ne röportajlarda değinilmişti ne de Snow’un seslendirdiği metinde…

Videoya, sanki Esad’a bağlı güçler ve Ruslar sadece ve keyfi olarak o sivilleri hedef alıyorlarmış gibi bir hava verilmişti.  

Zaten Kanal 4’te yayınlanan video da "Esad güçleri sivilleri özellikle mi hedef alıyor" başlığını taşıyordu.

Tabii videoda başka ayrıntılar da vardı.

Esad güçlerinden ve bombardımanlardan kaçanlar kendilerine kimsenin yardım etmediğini anlatırken, arkalarında Türkiye’den gelme ve üzerlerinde İHH (İnsani Yardım Vakfı) yazan çadırlar görülüyordu.

Bir başka görüntüde, Türkiye’den gönderilen bulgur ve un çuvalları ile diğer yardım malzemelerinin dağıtımı kaydedilmişti.

Aslında değinmek istediğim konu bu değil.

Hangi eğilimden olurlarsa olsunlar, neyi savunuyorlarsa savunsunlar silahsız, korunaksız sivillerin esirgenmesi, kollanması gerekir.

Ama böyle bir programda, videoda propaganda amaçlı da olsa insanların bu acıları niçin çektiklerine ilişkin bazı gerçeklere de değinmek gerekirdi.

En azından bu insanların 4-5 yıldır bir cihatçı yönetim altında yaşadıkları ve içinde bulunulan acıların esas nedeninin bu durum olduğu anlatılabilirdi.

SURİYE’YE İLİŞKİN YENİ BİR TEZGÂH MI ÇEVRİLİYOR?

Öyle anlaşılıyor ki yine Suriye’ye ilişkin bazı tezgâhlar çevriliyor.

İdlib’in cihatçılardan temizlenerek Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması ve Suriye’nin yeniden kurulması için siyasi sürecin başlamasını İngiltere (Tabii başta ABD) bazı Batı ülkeler istemiyor olmalı.

Ankara’nın da istediği bu değil mi?

Batılıların farklı amaçları olabilir ama Ankara’daki yöneticilerin kafalarında hâlâ, Esad’ın devrilmesi ve Şam’da Türkiye’nin yörüngesinde cihatçı bir yönetim kurulması hayali var.

Belki de daha önemlisi iktidarın, iktidarını sürdürebilmek amacıyla savaşa duyduğu ihtiyaç…

İktidar ortağı Bahçeli "Şam’a gidelim, ezelim geçelim" çağrısı yaparken, İYİ Parti Erdoğan’a, "Ne duruyorsun yürü" diye savaş kışkırtıcılığına soyunurken, CHP lideri, "Şehitler onurumuzdur" diyerek şimdiden savaşı kutsarken iktidar niye dursun?

TSK’yı (Türk Silahlı Kuvvetleri) neredeyse bütün gücüyle İdlib’e yöneltmenin ve çıkabilecek kanlı bir savaşı göze almanın başka bir izahı yok gibi görünüyor.

Savaşın gerekçesi aslında bunlar ama söylem tabii ki farklı...

Çünkü artık İdlib’i işgal etmiş olan cihatçı terör örgütlerinin o bölgeden uzaklaştırılmasından, silahtan arındırılmasından söz eden yok.

Oysa Türkiye bu görevi yüklenip Suriye’nin toprak bütünlüğünü tanıdığını kabul etmemiş miydi?

Şimdi artık TSK’nın İdlib’de bulunmasının hiçbir makul gerekçesi olmadığı için Suriye’deki savaşın bitmesini istemeyen Batılı ülkelerin sığındığı gerekçeye sığınılıyor.

Mülteciler ve onların acıları gerekçe gösteriliyor.

Ankara ile Moskova arasında İdlib nedeniyle ortaya çıkan gerilimin kokusunu alan ABD’nin, NATO’nun ve bazı Batı ülkelerinin Türkiye’ye destek mesajları birbirini izliyor. Hepsi birdenbire mülteci sever oldular!

Oysa mülteciler meselesi ancak bir sonuç olabilir.

Artık İdlib’i işgal etmiş cihatçı örgütlerin temizlenmesinden söz eden kalmadı. Ne yılların gazetecisi Jon Snow İdlib’den gelen videoyu yayınlarken meselenin can alıcı gerçeğine değiniyor ne de Türkiye’de, başta iktidar, diğer siyasi partiler -HDP hariç- İdlib’deki cihatçı gerçeğini hatırlamak istiyor.

Kimsenin üzerine almak ve değinmek istemediği gerçek ortada duruyor.

İdlib El Kaide’ci cihatçı teröristlerin işgalinde bir Suriye toprağı.

Ve Türkiye bu teröristleri, Suriye güçleri ve Rus ordusunun elinden kurtarmak için savaşı bile göze almış görünüyor.

Bu durumda yine soruyoruz:

Bu ülkede hiç mi akil insan kalmadı?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi