Batı tipi kayyım: Belediyeleri boğmanın binbir yolu

Elbette bu hamlenin merkezinde İmamoğlu ve Kanal İstanbul’u yaptırtma hırsı var. Ancak Belediye “düzenleme”sini sadece İstanbul ekseninde değerlendirmek, resmin tamamını görmemek olur.

Kızılay’a "bağış" rezaleti, bekçilere acayip yetkiler tanıyan kanun teklifi, vergilerin nereye gittiği tartışıladursun... AKP-MHP iktidarı, muhalif belediyeleri daha da boğacak yeni hamlelerin peşinde.

Cumhuriyet’ten Emine Kaplan’ın haberine göre, yerel yönetim taslağında yapılması planlanan değişiklikler, dehşet verici.

Buna göre, "devletin, ülke ölçeğinde belirlediği plan ve programlar kapsamındaki büyük projelerinde, belediyeler yapılması gereken hizmetleri yerine getirmezse" devreye valilikler girecek.

Üstelik projelerle ilgili maliyet, belediye ödeneğinden kesilecek.

Yetmedi, belediyelerin mahkemeye itiraz yolu kapatılacak. Masraflar Kamu İhale Yasası’na göre, "doğrudan temin" yoluyla yapılacak.

Lafın özü, iktidar, yemlik olarak kullanacağı her projeyi, zarla, zorla belediyelere kabul ettirmenin peşinde. İtiraz eden, direnen belediyelere masrafları zorla ödeterek korkunç bir borç batağına sürükleyecek.

Amaç, muhalif belediyeleri itibarsızlaştırmak ve halkı da cezalandırmak.

YEREL YÖNETİCİLERİ VE HALKI EZMENİN SİNSİ HAZIRLIĞI

Kabul edelim ki Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözünün eri. İstanbul tekrar seçimi sonrasında belediyeleri çalışamaz hale getireceğini söylemişti!

Fakat Belediye Yasası’nın "hizmetlerde aksama" başlıklı 57. Maddesinde öngörülen değişiklik, belediyeleri çalışamaz hale getirmenin ötesinde anlamlar taşıyor tabii:

HDP’nin kazandığı il ve ilçelere nasıl kayyım atanıyorsa, Batı’daki belediyelere uygulanacak sinsi bir kayyım modeli yolda.

Halk iradesini ve halkın seçtiği yerel yöneticileri yok saymanın, yerel demokrasiye darbe yapmanın yeni bir versiyonuyla karşı karşıyız.

Peki söz konusu değişiklik, hukuki yollarla engellenebilir mi?

Muhalefetin, apaçık hak gasbı, demokrasi utancı anlamına gelen bu düzenlemeyi durdurmasının yolu var mı?

Diyelim ki herşeyde olduğu gibi "oldu bitti" yapıldı. Halka bunu nasıl anlatmalı?

Bu soruların cevabını aslında çoktan bulabilmeliydik. Belediyelerin ekonomik-siyasal gaspı, kaynakların Saray çıkarlarına göre dağıtılmasına karşı çıkmanın tek yolu, sandığa gitmek değil.

‘İMAMOĞLU YASASI’ VE SAMSUN ÖRNEĞİ

Cumhuriyet gazetesi, haberi "İmamoğlu yasası" diye vermiş. Elbette bu hamlenin merkezinde İmamoğlu ve Kanal İstanbul’u yaptırtma hırsı var.

Ancak Belediye "düzenleme"sini sadece İstanbul ekseninde değerlendirmek, resmin tamamını görmemek olur.

31 Mart sonrasında, özellikle AKP-MHP’den devralınan belediyeler, büyük bir borç batağıyla karşı karşıya kaldı. Bir kısmı, büyük zorluklara rağmen borçları temizleme noktasına gelebildi.

Geçen hafta, bir söyleşi için davet edildiğim Samsun-Atakum’daydım. Belediyeyi AKP’den devralan CHP’li belediye başkanı Cemil Deveci ile kısa bir sohbet etme imkanı buldum.

Deveci, 35 yıllık avukat ve sendikacı. Göreve gelmeden malvarlığı beyanını yapmış. Devraldığı belediyenin, İller Bankası’ndan alınabilecek kredinin beş katını aldığını, borçları temizlemekle uğraştıklarını ve devlet bankalarının CHP’li belediyelere kredi vermediğini anlattı.

Borçları temizlemek için kurduğu şirket hakkında odatv’de yanlış bir haber yapılmış. Bu nedenle Belediye’de sekiz müfettişin "dosyaları incelediğini" de ekledi. Hiçbir açık, yanlış bulunamamış. Ancak "sürekli kendini savunmak zorundasın" diye özetliyor durumu.

Bu arada Samsun’un kamuya açık tek sahil şeridi olan Atakum’da "Millet Bahçesi" yapılmak isteniyor, ayrıca Samsun’da biyokütle enerji santrali projesi gündemde...

Çevreyi, kent hakkını hiçe sayan kimbilir kaç "büyük proje" gündemde... Belediyeleri maddi olarak boğma hamlesi, özellikle Anadolu’da, küçük kentlerde muhalif belediyeleri çok zorlayacak.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehveş Evin Arşivi