Yeni kömür projeleri halkın sırtına yük

İklim kriziyle mücadelede iklim dostu bir ekonomiye geçiş şart. Burada da en önemlisi adalete öncelik vererek ‘adil bir dönüşüm’ gerçekleştirmek.

Mevcut siyasal ve ekonomik sistem, adil bir toplum sağlamaktan çok uzak. Geçtiğimiz yıl Fransa’da Sarı Yelekliler ve şimdi Şili’deki isyanlarla paralel halk hareketleri bize net bir şekilde bunu gösteriyor. Kemer sıkma önlemleri toplumsal eşitsizliği artırırken, toplumun en kırılgan kesimlerine yük oluyor. Yüksek istihdam barındıran tarım, balıkçılık, ormancılık, itfaiye, sağlık ve turizm gibi sektörlerde iklim krizinin etkileri çoktandır yaşanıyor. Yakın dönemli halk hareketlerine bakınca, iklim kriziyle mücadelede adalete öncelik verilmesi gerektiği, aksi takdirde iklim krizi önlemlerinin uygulanmasının zor olduğunu görebiliyoruz. Kaldı ki, bu önlemler uygulansa dahi, bedelin yine en kırılgan kesimlerin sırtına yükleneceği çok açık.

İklim dostu bir ekonomiye geçiş şart ve burada en önemlisi ‘adil bir dönüşüm’ gerçekleştirmek. Yani, ‘yeşil ve onurlu bir istihdamı içeren, yoksulluğun kökünün kurutulduğu, emisyonların net sıfır, toplulukların ise sağlam ve dayanıklı olduğu bir geleceğin önünü açan planları, politikaları ve yatırımları üreten ekonomi çapında bir süreç’ gerekli. Geçim kaynakları yüksek iklim kırılganlığı olan sektörlere bağımlı aileler, adil geçişi hedefleyen sosyo-ekonomik dönüşüm planlarında dikkate alınmalı.

KÖMÜR PROJELERİNİN İSTİHDAM VAATLERİ FOS ÇIKIYOR

Avrupa İklim Eylem Ağı’nın (CAN Europe) ‘İklim Dostu Bir Ekonomiye Adil Dönüşüm Nasıl Gerçekleşebilir?’ adlı raporunda da belirtildiği gibi, küresel iklim politikaları nedeniyle başta kömür olmak üzere, fosil yakıt şirketlerinin yakın gelecekte değerlerini ciddi oranda kaybetmeleri bekleniyor.

Dünyada kömür sektöründen çıkış başladı. Yenilenebilir enerji kaynakları ucuzluyor; karar alıcılar ile finans kuruluşları her gün yeni bir kömür kullanımına son verme taahhüdü açıklıyor. İklim krizinden çıkış için kömür kullanımına en hızlı biçimde son verilmesi, diğer fosil yakıtların da onu izlemesi şart. Ama plansız şekilde süregelen kömür şirketlerinin iflas veya tesis kapatma ilanları, binlere işçi ailesini geçimleri açısından herhangi bir gelecek seçeneğinden yoksun halde, unutulma riskiyle karşı karşıya bırakıyor. Sadece 2019’da sanayinin daralması nedeniyle, beş büyük ABD kömür şirketi iflas başvurusunda bulundu.

Yeni kömür projelerinin yeni istihdamlar yaratacağı vaatleri de fos çıkıyor. Zira yakın zamanlı bir çalışma, Batı Balkan ülkelerinde planlanan kömür projeleriyle 10 bin istihdamın korunacağı ve 17,600 yeni istihdamın yaratılacağı iddiasına tezat olarak, yaklaşık 5200 kişilik bir istihdam kaybının çok daha olası olduğunu ortaya koyuyor. Dolayısıyla, raporda da vurgulandığı gibi, yeni kömür projeleri planlamak, adil bir dönüşümü erteleyerek kömür bölgelerindeki yerel halkın sırtındaki yükü artırmak anlamına geliyor. Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) son raporu, enerji üretimi ve kullanımında alınan düşük karbon önlemlerinin neden olacağı 6 milyonluk istihdam kaybına karşılık, 24 milyonluk istihdam artışına yol açacağını belirtiyor. Burada önemli olan, düşük karbonlu ekonomiye geçişe ‘işçilerin yeniden tahsisini kolaylaştıran, onurlu işleri geliştiren, yerel çözümler sunan ve işten çıkarılmış işçileri destekleyen politikaların’ eşlik etmesi.

ALMANYA ADİL DÖNÜŞÜMLE 100 BİN KİŞİYE İSTİHDAM SAĞLADI

Avrupa İklim Ağı’nın fosil yakıt merkezli enerji üretiminden düşük karbonluya adil geçişi örneklerle açıkladığı raporunda, Almanya’nın adil dönüşümle 100 bin kişiye istihdam sağladığı anlatılıyor.

Almanya’nın 20’nci yüzyılın başlarında 500 bin kişiyi istihdam eden taş kömürü bölgesi Ruhr’da madenler hızla kapatılmaya başlayınca, 1950’lerde bir adil dönüşüm planı yapıldı. 1980’lerin ortalarında ise başta çevresel teknoloji olmak üzere yeni iş alanlarında istihdama destek sunan 29 yerel teknoloji transferi merkezi oluşturuldu. 2000’lerden itibaren firmalar, üniversiteler ve büyüyen çevresel teknoloji sektöründeki araştırma kuruluşları 100 bin kişiyi istihdam eder hale geldi. Almanya, 2018 yılı sonunda bu bölgedeki son kömür madenini de kapattı.

1960’larda 100 bin madenciyi istihdam eden İspanya’da ise sendikaların 2018’de hükümetle imzaladıkları ‘Adil Geçiş’ anlaşmasıyla İspanya hükümeti hem iklim dostu bir patika seçerek kömür madenlerini kapatacağını açıkladı hem de sektörden geçim sağlayan aileleri geride bırakmama sözü verdi.

Buna karşılık, Ukrayna, Bulgaristan, ABD gibi ülkelerde plansız biçimde ve adil dönüşüm esasları olmadan gerçekleşen sektörel değişimler sosyo ekonomik sorunlara yol açıyor, yüksek karbonlu sektörlerde istihdam edilen işçileri ve ailelerini yaşanamaz bir geleceğe terk ediyor.

TÜRKİYE YOL AYRIMINDA

Paris Anlaşması’nın temelini oluşturan bilimsel veriler ve eşitlik ilkeleri ışığında, Türkiye ve AB’nin de üyesi olduğu OECD ülkeleri, kömür enerjisini en geç 2030, doğal gazı 2035 ve petrolü 2040 itibarıyla kullanımdan kaldırmak durumundalar.

Avrupa İklim Eylem Ağı Türkiye İklim ve Enerji Politikaları Koordinatörü Elif Gündüzyeli, iklim krizinin geldiği noktada tüm ülkelerin bir an önce daha hızlı karbonsuzlaşma için somut adımlar atmasının varoluşsal bir önem taşıdığını söylüyor: "Bunun için, Avrupa başta olmak üzere pek çok ülke önümüzdeki dönemde düşük emisyonlu bir ekonomi için yol haritaları ortaya koymaya başladı. Yaşlanmış, kirli kömürlü termik santrallerin kapatılması da gündemdeyken Türkiye bir yol ayrımında: ya düşük emisyonlu bir patikaya kendi isteğiyle geçerek bir adil dönüşüm politikası güdecek ve erken planlamayla ülkenin fosil yakıt dışı sektörlerde kalkınmasından faydalanacak, ya da bu küresel ölçekteki düşük karbonlu geçişe yakalanarak başta fosil yakıt sektöründe istihdam edilen işçiler olmak üzere toplumun tabanını geride bırakma riskiyle karşı karşıya kalacak."

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi