Mustafa Sağlamer

Mustafa Sağlamer

Pazar gecesi İBB'de neler imha edildi?

Bu konu artık Ekrem İmamoğlu'nun işi. Peynirli-sade, bana müsaade.

Bizde lig maçları da kupa maçları da artık sadece ufak ayrıntılar. "Futbol" dendiğinde konuşmamız gereken konular, doksan dakikanın çoook ötesinde.

Ama madem ki yarı finalin İstanbul'daki ilk ayağını yazma görevi bize verilmiş, önce izlenimlerimizi aktaralım, ardından asıl mevzuya geçeriz.

***

Tipik bir eleme maçıydı. Rakibinin, bireysel yetenekte kendilerinden üstün olduğunu bilen Malatyalılar; biraz vakitten çaldı, biraz da "gapam da gaçam mı" taktiğine başvurdu. Düşüncesi doğruydu ve amacına ulaştı.

Bizler bunu tribünden anladık da Fatih beyler neden anlamadı, bilemem... 

Dikkat çeken bir konu da kırmızı karttı. Kural, "ikili mücadelede topa müdahale ettiğin ayağın, rakibinin omzundan yükseğe kalkmasın" diyor. Ama tek başınaysan, ayağını şeref tribününe kadar kaldırmanda sakınca yok. (Gerçi bu da, şeref tribününde kimin oturduğuna bağlı ama o konuyu bir başka gün irdeleyelim). Antepli Lyundama da ustaca zıplayarak rakip sahadan gelen topu rövaşatayla uzaklaştırdı. Bu adamın yerçekimine dayılanacak hali yok. Elbette inişe geçti. Bu sırada Malatyalı atakta olduğundan, F-35 hızıyla gelip, topu karşı alana tornistan eden Antepli'nin ayağının altında kaldı... Kasıt sıfır. Faul bile ağır karar. Eğer yanlış biliyorsam, doğrusunu yukarıdaki e-posta adresime gönderin de öğreneyim. Umarım zahmet vermiyorumdur bacılar, ağalar.

***

Sahanın yıldızı konuk takımdan Mina'ydı. Adam o kadar soğukkanlı ki, 11.9 büyüklüğünde depreme yakalansa, çevresindekilerle, "Ne vızıldanıyorsunuz ülen 12'likle sarsılmış gibi" diye kafa bulabilirmiş intibaı uyandırıyor. Haaa, şunun da altını çizeyim: Sakın Miraç Kandili'yle uyum sağlasın diye Mina'dan söz ettiğimi sanmayın. Bu maçı da, oynadığı diğer karşılaşmaları da izleyin, bana hak vereceksiniz.

***

Maç bitti, gelelim asıl konuya...

Biliyorsunuz, tüpçü federasyon başkanı, iddaa ortaklığına "Oooha" nidaları yükselince istifasını açıkladı. Gerekçe olarak da, "Üstlenmekle şeref duyduğum bu makamı yıpratmamak için ayrılmayı uygun gördüm" dedi. Ne asalet... Ama mantık hatası var. Madem o kadar şerefyab oldun, neden bırakıyorsun başkanlığı? Onu bırakacağına, hiç de onur duyulmayacak, adi bir kumar şirketi olan iddaa'yı bırak. Tipe bak, burdan yak...

Bunu neden yazdım? Memlekette futbolu kimlerin yönettiğini bir kez daha hatırlatmak için...

***

Yerel seçim, bir çirkefi daha kabak gibi ortaya çıkaracak:

 .aşakşehir Başkanı Göksel Gümüşdağ'ın İBB başkanvekilliği sıfatı düştü. Pazar gecesi belediyede ampuller yanıyordu ama içeri giriş yasaktı. İmamoğlu, "Dosyaları imha ediyorlar" dedi. Peki bu dosyalarda her şey vardı da belediye tavassutuyla .aşakşehir'e akıtılan milyonları, devredilen gayrimenkulleri içeren belgeler mi yoktu?

Ta sezon başından beri uyarmaktan dilimde tüy bitti. "Ey Fenerliler, Cimbomlar, Hamsiler, Timsahlar, şunlar bunlar; uyanın. Hakkınızı, hakkımızı yiyorlar" dedim belki elli kez. Ama çoğunluk hâlâ vay efendim penaltıydı da bilmemneydi de tartışmasından vazgeçmedi... 

rte'nin, mahdumuyla yaptiğı telefon konuşmasında, Fener yönetimine hâkim olma taktiğini de mi dinlemediniz?..

Eğer "Eee, biz de biliyoruz, n'olmuş ki" diyorsanız, söyleyecek başka lafım yok.

Ve bu konuyu Ekrem beylere bırakıp, aradan çekiliyorum canım... 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mustafa Sağlamer Arşivi