İnsan hakları ihlali olarak termik santraller: Kemerköy, Yeniköy, Yatağan santrallerinin hikayesi

Muğla’nın Milas ve Yatağan ilçeleri öteden beri termik santrallerin faili olduğu bir suç mahalline dönmüş durumda.

Türkiye son günlerde zor sabahlara uyanıyor. Muğla Milas’taki Kemerköy Termik Santrali'ni alevlerden uzak tutmak için günlerdir verilen mücadele sonuç vermedi. Sabah kontrol altına alınan yangın, rüzgarın yön değiştirmesi ve şiddetini artırmasıyla gece saatlerinde santrale ulaştı. Kemerköy Termik Santrali personeli akşam saatlerinde tahliye edildi, yanıcı ve patlayıcı maddeler dışarı çıkarıldı. Santralin etrafındaki ağaçlar kesilirken iş makineleri ile santral çevresinde hendekler kazıldı. 

Yangının, bir üst noktadaki Yeniköy Termik Santrali'ne ulaşmaması için mücadele veriliyor. 

Muğla’nın Milas ve Yatağan ilçeleri öteden beri termik santrallerin faili olduğu bir suç mahalline dönmüş durumda. 

Hatırlanacağı üzere, geçen yıl Coronavirus pandemisinin en yoğun yaşandığı günlerde Milas’a bağlı İkizköy'de termik santral için istenen arsaları vermeyen köylüler susuzlukla cezalandırılmıştı. İkizköy ve diğer bazı köylerin suyu, bölgedeki su kuyularından karşılanıyor. Su kuyuları ve su deposu Yeniköy Termik Santrali'nin sınırları içerisinde. 

Deponun yönetimi Devlet Su İşleri (DSİ) tarafından önce EÜAŞ’a, EÜAŞ tarafından da termik santrali işleten şirkete devredilmiş. Şirket, santralin ihtiyaçlarından "geriye kalırsa" köye su vermesi geçen yıl epeyce gündem olmuştu. 

Bu termik santralleri işleten şirketlere bu vesileyle tekrar detaylı bakmanın tam zamanı…

Yaşadığımız iklim krizinin en büyük sebeplerinden biri olan kömür ve kömürlü termik santral yatırımlarına son verilmesi konusunda artık dünya görüş birliği sağlamış durumda. Kömürün çevreye, insan sağlığına ve diğer canlılara yönelik olumsuz etkilerinden, kömürün çıkarılmasının ve kullanılmasının giderek nasıl daha maliyetli hale gelişinden, bu sektöre Türkiye'de verilen teşvik ve alım garantilerinin bir an önce neden sona erdirilmesi gerektiğinden daha önce çok bahsettik.

Çünkü, kömürlü termik santral yatırımı yapan ve özellikle de aslında kapatılmaları gerekirken özelleştirmeler eliyle ömrünü tamamlamış kömürlü termik santralleri satın alarak yandaş şirketlerin nasıl "zararına" işler yaptığını görmemiz gerekiyor.

Kamuya ait olan Yeniköy ve Kemerköy termik santralleri, 40 yılı aşkın bir zamandır bölgede elektrik üretimine devam ediyor. Gökova Körfezi’nin ortasında yükselen Yeniköy ve Kemerköy termik santrallerinin sahibi YK Enerji. 

Şirketin yüzde 50'si Üçüncü Havalimanı'nı inşa eden ve işleten konsorsiyumda yer alan Limak Holding şirketlerinden Limak Enerji. Diğer yüzde 50'nin sahibi ise Üçüncü Köprü'nün yüklenici ortağı IC Holding şirketlerinden IC İçtaş Enerji. 

Gördüğünüz üzere, termik santrallerin sahipleri AKP döneminde mega projelerde, önemli ihalelerde boy gösterenler olarak epey tanıdık.

2014 yılında işletme hakkı IC Enerji ve Limak ortaklığına satılarak özelleştirilen termik santral, bu tarihten itibaren Yeniköy/Kemerköy Elektrik Üretim AŞ tarafından işletiliyor. Havayı, toprağı kirleten, tarımı ve zeytinciliği bitme noktasına getiren termik santrallerin sicili epey karanlık.

Küresel ölçekte iklim adaleti için çalışmalarda bulunan ve yerel girişimlerin fosil yakıtlara karşı mücadelelerini destekleyen çevre örgütü 350.org, geçen yıl yayınladığı bir raporda dünyadan 10 vaka çalışmasını inceleyerek, fosil yakıt şirketlerinin insan hakları ihlallerini ortaya koymuştu. 

Raporda bulunan vaka çalışmalarından biri de Muğla idi. Kentteki Yeniköy, Kemerköy ve Yatağan termik santrallerinin bölge ekosistemi ve halk sağlığı üzerinde yol açtığı zararlara değinilen raporda ayrıca termik santrallere kömür sağlamak için genişleyen kömür sahalarının yaşam alanlarını yok ettiği ve yerinden edilmelere neden olduğu belirtilmişti.

Yeniköy ve Kemerköy termik santralleri ile linyit maden işletmesi 2014 yılında IC İçtaş Enerji ve Limak Enerji ortaklığı tarafından özelleştirme ihalesinden alındı.

Bu iki santralin özelleştirmesinde Yapı Kredi düzenleyici banka olarak yer aldı. Hatta Yapı Kredi, bu özelleştirme finansmanıyla "Bonds&Loans Yılın Doğal Kaynak Finansmanı Ödülü"nü kazandı. 

Daha önce Elektrik Üretim Anonim Şirketi’ne (EÜAŞ) ait olan Kemerköy ve Yeniköy özelleştirmeleri, Aralık 2014’te altı bankanın konsorsiyumuyla gerçekleşti. IJ Global Infrastructure Journal and Project Finance Magazine verilerine göre, konsorsiyum 4,902 milyon dolar borçlandı. Bu, 2014’te küresel seviyede enerji sektöründe gerçekleşen beşinci en büyük şirket birleşmesi olarak kayıtlara geçti.

Türkiye’nin en kirli fosil yakıt enerji üretim noktalarından Yatağan Termik Santrali'nin sahibi ise Bereket Enerji. 

Bereket Enerji, 2014 yılında Yatağan Termik Santrali'ni özelleştirmeden 1,4 milyar dolara aldı. Aynı şekilde Çatalağzı Termik Santrali de yine grup tarafından 2014'te özelleştirmeden devralındı. 

Yine daha önce EÜAŞ’a ait olan Yatağan Termik Santrali’nin özelleştirmesini Yapı Kredi, Halkbank ile birlikte üstlendi. Bereket Enerji Grubu'nun 2019 yılında 4 milyar dolarlık borcunun yeniden yapılandırılması için bankalarla görüştüğü, borçlarını azaltmak için varlık satışı planladığı açıklanmıştı. Şu anda Türkiye’nin en borçlu enerji şirketlerinden olan ve geçen yıl bankalarla kredi yapılandırma masasına oturan Bereket Enerji, 2014’te santrale ait tüm varlıkları ve işletme hakkını devletten 1,1 milyar dolara kardeş şirketi Elsan Elektrik üzerinden aldı.

Zaman içerisinde buralarda yaşayan insanlar yerinden yurdundan edildi. Hatta 2020’ye girerken Yeniköy ve Kemerköy termik santrallerine kömür sağlayan maden sahalarının genişletilmesi için köyler boşaltıldı. 

Bu termik santraller yerinden edemediği yöre halkını da suyunu keserek cezalandırdı.

2019 yılında Yatağan, Yeniköy ve Kemerköy termik santrallerinin ekolojik, toplumsal, ekonomik bedellerini ele alan "Kömürün Gerçek Bedeli - Muğla Raporu"nda gelecek 30 yılda ruhsat alanlarının tamamının işletmeye alınması durumunda Milas’ta 11 bin 200 hektar, Yatağan’da 7 bin 250 hektar, toplamda 30 bin futbol sahası büyüklüğünde orman alanının tahrip olacağı ifade edilmişti.

Yatağan, Yeniköy ve Kemerköy termik santrallerinden her yıl doğaya 1 tondan fazla cıva salınıyor. Bu cıvanın yüzde 20’si Akdeniz’de deniz suyuna çökeliyor ve balıkların dokularında birikerek besin zincirine karışıyor. 2018- 2043 yılları arasında (gerekli çevre yatırımları tamamlansa bile üç santral 50 yaşına kadar çalışmaya devam ederse) 435 bin ton kükürt dioksit (SO2), 355 bin ton azot oksit (NOX), 29 bin ton toz, 22 bin kilogram cıva daha salacak.

Emeklilik yaşına gelmişken özelleştirilerek ömrü uzatılan Muğla’nın eski ve kirli üç termik santraline sağlanan yüklü devlet teşvik ve desteklerinin bedeli, doğrudan vergi ödeyicisi olan ve elektrik faturası ödeyen yurttaşlara yansıyor. Bir başka deyişle, çoktan kapatılması gereken ve insan sağlığı ile ekosistemlere büyük zarar veren bu santrallerin çalışmaya devam edebilmesi için yine vatandaşlar bedel ödüyor.

Öte yandan, 2020’nin başında devre dışı bırakılan kömürlü termik santrallerin yaklaşık 1.5 yıldır geçici faaliyet belgeleri ile hiçbir çevre yatırımını tamamlamadan çalıştığı da biliniyor. Ne filtre sistemlerine dair ne de atık sahalarına dair herhangi bir yatırım ortaya koymamış olmalarına rağmen hepsi çalışır vaziyette…

2013’te termik santrallere çevre mevzuatından muafiyet sağlama amacıyla ve çevre yatırımlarını baca gazı emisyonlarını, atıklarını, atık sularını yönetebilmeleri adına yatırım yapmaları için 7 yıllık süre tanınmıştı. 2013’te yapılan Elektrik Piyasası Kanunu’ndaki düzenlemeyle ve bu düzenleme 2016’da iptal edilmiş, tekrar Anayasa Mahkemesi’nin iptaline rağmen Meclis’ten kanun çıkartılarak 2019’un sonuna kadar bu tesislere çevre mevzuatından muafiyet yani cezalardan muafiyet sağlanmış ve tesislerin çevresel yatırımları yapması istenmişti.

2,5 YIL KİRLETME HAKKI TANINMIŞTI

2019’da tesislerin bu anlamda çevresel yatırımları yapmadıkları ortaya çıktıktan sonra Meclis’ten tekrar bir kanun değişikliği ile 2019’un başlarında tekrar muafiyet sağlanması düşünülmüştü. O dönem dört partinin grup başkanvekillerinin imzasıyla geri çekilen kanun düzenlemesi 2019 sonunda Meclis’ten onaylanarak çıkmıştı. Bu düzenleme bu tesislere çevreyi, havayı, toprağı kirleten bu tesislere, yatırım yapmayan bu tesislere 2,5 yıl daha çevre mevzuatından muafiyet tanımış ve bu tesislerin yatırım yapmamasına olanak sağlayacak, çevre denetimlerinden muafiyet sağlayacak bir öngörüde bulunmuştu. Yani zaten 7 yıl muafiyet tanın tesislere ekstradan 2,5 yıl daha çevreyi kirletme hakkı tanınmıştı.

Bu düzenleme Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından 4 Aralık 2019’da veto edildi. Ancak açık bir şekilde bu tesislerin hala çevreyi kirlettiği görülüyor. 26 Aralık 2019’da çevre mevzuatının içerisindeki düzenli depolama sahalarına dair yönetmelikte yapılan değişiklikle bu tesislere kolaylıkla çevre izni ve Geçici Faaliyet Belgesi alma süreci açılmıştı.

Yangınlarla ortaya çıkan yeni tehlikeler bir kez daha gösterdi ki, havayı, suyu, toprağı, geleceğimizi karartan bu santraller her durumda getirdiği faydadan çok zararla bir an önce kapatılarak rehabilite edilmeli. Bir an önce gerçekçi iklim değişikliği eylem planları hazırlanarak harekete geçilmeli. 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi