Kıyım düzeyine varan intikamcı anlayış

Teşekkürler hakkımda kırmızı bülten çıkaran KCK İstanbul davası, İstanbul Ağır Ceza hâkimlerine.

Stockholm. Ev hapsine devam. Teşekkürler hakkımda kırmızı bülten çıkaran KCK İstanbul davası, İstanbul Ağır Ceza hâkimlerine. Hakkımda kırmızı bülten çıkararak şu anda dünyada koronanın en fazla vurduğu Avrupa Birliği içinde seyahat etme özgürlüğünü kısıtlamakla, benim sağlığımı daha güvenli kılacaklarını hiç bilebilirler miydi?

Teşekkürler hakkımda Almanya’ya gelmekte sakınca yok belgesini, Frankfurt Kitap Fuarı bitene kadar vermeyerek, seyahat özgürlüğümü kibarca engelleyen Almanya İçişleri Bakanlığına.

Kapatılan Mezopotamya Yayınları dosyası ile ilgilendiğim, yazdığım için.

KCK Davasının, parlamentoda yer alan legal BDP’nin Siyaset Bilimi Akademisinin 1. ve 2. Devre öğrencileri ve öğretmenlerini derdest edip tutuklayan polis ekibi, tutuklama talep eden savcıları ve bunu kabul eden hâkimleri şu anda cezaevinde. Kendilerine sağlık ve afiyet diliyorum.

Ne yazık ki, RTE affından yararlanamayacaksınız. Çünkü, "rejim" koranavirüsünü "Allah’ın lütfu" saymakta. Cezaevlerinde yeni bir "kırım" için şans vermekte.

Benim legal bir partinin açılış seremonisine katılıp konuşma yapmamı, "terör örgütüne" yardım yataklık olarak niteleyip, yıllar sonra tutuklamışlardı. BDP’nin "terör örgütü" ile olan bağını bilmem gerekirmiş. Bunu bildiğim halde, gitmem dolaylı destek vermek anlamına gelirmiş. Parti Akademisi 8 devre devam etmişti. Diğer devrelerden tutuklanan kimse yoktu. Çünkü elde "delil" olarak sadece ilk 2 devrenin kayıtları var. Demek ki, dinleyen ve dinletenler de "bir şey yok" kanaatine varmış ki, dinlemekten vazgeçmişler. Benim için ise delil, günlük basında çıkan haber.

Ama siyasi irade Ergenekon şişirme davasına denk düşecek karşı cephede bir dava açma kararı almış ki, bu dava elde olan sözde malzeme ile alelacele açılmış.

Zaten KCK davalarının hangi biri şişirme değildi ki, amaç yerel seçimlerde Kürt kimliğinin başarısını cezalandırarak yeni başarıların önüne geçmekti. Peki, Allah aşkına neye yaradı, sivil siyaseti hedef alan KCK davaları, peş peşe yıllar boyu süren operasyonlar?

Kürt siyaseti ha bire ilginç yapılanmalar yaratır, ne hikmetse TC de onlara "üye" üretir. Belki yeterince becerikli değiller, katkı sunayım diyerek!

Zaten ben de KCK’den bir şey anlamadığım için, ne olduğunu anlatan N. Mehmet Güler’in "KCK Dosyası" kitabını yayınlamıştım. Onda da mahkûm olmuştuk. Demek yetmemiş.

12 Mart öncesinde de "rejim" tüm solu, sol düşünceyi TKP bağlantılı yapma çabasındaydı.

1972 yılında ANT ve Partizan dergilerine yazdığım için, 24 yaşında TKP yöneticisi olarak mahkûm olmuştum

12 Mart Darbesinin işlediği suçların Özgüden çifti tarafından belgelenmesi

40 yıl sonra 2012 KCK Davasında "yardım ve yataklığa" tenzil olundum. Aydın Engin, Seçkin Selvi, Tanju Cılızoğlu, Babür Kuzucuoğlu, Zeynep Sağnak, Dinçer Yücesan 40 yıl önce, Masis Kürkçügil, Harun Karadeniz ve Mehmet Sarısözen’e yardım ve yataklık ile suçlanmışlardı.

Mahkûmiyet kararına bakıldığında 1971 Şadi Alkılıç Davasında Doğan Özgüden’in önemli bir hedef olduğu anlaşılıyor. Karardaki beraatlara itiraz eden İstanbul 3 Nolu Sıkıyönetim Mahkemesi Başkanı Piyade Albay Vecdi Müftüoğlu, muhalefet şerhinde ANT’ı "TKP’nin Türkiye’deki yayın organı" olarak niteliyordu. "Örneğin Che Guevara’nın Savaş Anıları gibi aşırı sol fikirleri yayan eserleri basmakla tanınan" ANT yayınlarının kurucularından olan, "ANT dergisinin çıkışında amil olmuş olan" Yaşar Kemal’in eşi Tilda’nın "TKP içinde güvenilir bir kişi" olduğunu söylüyordu Albay Müftüoğlu.

Daha sonra legal Türkiye Birleşik Komünist Partisi’nin kurucu Başkanı olan, Kuzguncuklu Nihat Sargın da bu davada sanıktı. Ama ne koku alıyormuş TC! Çünkü ben TKP yöneticisi olarak mahkûm olmuştum, Nihat Sargın ise beraat etmişti.

1951 yılında TCK 141/42. Maddede değişiklik yapılarak cezalar ağırlaştırıldı. 2 örgüt yönetme durumunda "idam"ı bile öngördü. Eğer ANT ve Partizan dergileri iki ayrı örgüt olarak yorumlansa, "idam" bile alıp hava atabilirdim!

Rejim için şimdi TKP’nin yerini Kürdistan İşçi Partisi almış vaziyette. Mantalitede değişen bir şey yok.

Yahu, onları zamanında legalleştirseydiniz de bu kadar zahmete girmeseydiniz senaryolar üretmek için!

Üstelik onlar legalleşmek için o kadar hevesli iken.

Ve hâlâ devam ediyor bu intikamcı cezalandırma. Allah aşkına ne istiyorsunuz Bitlis İl İdare Meclisi üyesi 73 yaşındaki Medeni Yalçınkaya’dan! Bir örnek sadece, kan davacı sözde adaletten.

Bir oğlu, yetenekli yazar Edip Yalçınkaya’yı 29 yıldır yatırıyorsunuz, yetmedi, bir kızının, bir oğlunun canını aldınız yetmedi. Şimdi de siyasette pek aktif olmayan babasını hedef alıyorsunuz. Salt iradeniz hilafına seçildi diye. Şimdi onu doğrudan hapiste koronavirüsten ölme tehdidi altına sokuyorsunuz.

Kürt halkını feodallikle suçlayanlar ey! Acaba sizden daha feodal olanı var mı?

Aile boyu cezalandırmaya bir Suudi adaletinde, bir de sizde yer var.

Yahu onlar bile Yemen’de korona salgını nedeniyle ateşkes ilan etti be.

Boris Johnson’u bir yanıyla severim. Sadece cesur bir gazeteci olan, İttihatçıların insanlığa karşı işlediği suçları ifşa eden büyük dedesinden dolayı değil. Onun gibi "delikanlı" bir tarzı olduğu için, lafı dolandıran İngiliz siyasetinden bıkkınlık getirmiş olan İngiliz halkına "açık sözlü" olma örneği sunduğu için. Doğru ya da yanlış!

Bizimki de hemen öyle olduğunu iddia edebilir şimdi.

O zaman Boris’in gösterdiği cesareti göstermeğe çağırıyorum onu.

Boris, koronalı hastaları cesaret etme cesareti gösterdiği için kaptı illeti.

Sen ise günlerce ortalarda görünmedin.

Var mısın, koronadan acı çeken insanları ziyaret etmeye.

Boris gibi ellerini sıkmaya?

Madem Yaradana inandığını iddia ediyorsun.

Yoksa onun seni koruyacağına inanmıyor musun?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi