İki çocuk, iki Hoca

OHAL, KHK’lar, sürekli artan aşırı güvenlik odaklı politikalar... Sonuçta çocuklarımızın evlerinde huzurla uyuyamadığı, hocalarımızın ölümün kenarında dolaştığı bir ortam...

Ne zaman bu kadar gaddar olduk?

"Şırnak'ın Silopi ilçesinde zırhlı polis panzeri bir eve çarparak duvarını yıktı. Yataklarında uyuyan 2 çocuk hayatını kaybetti.

Polis panzeri Şırnak'ın Silopi ilçesinde, MHP İlçe Binası'nı korumakla görevliydi. Saat 23.00 sıralarında zıhlı araç Karşıyaka mahallesinde Mesut Yıldırım'a ait eve çarptı.

Evin duvarı ve kolonları yıkıldı. Yataklarında uyuyan iki kardeş, Furkan ve Muhammet de yıkılan duvarın altında kalarak hayatını kaybetti."

Görevi, "devriye gezmek" olmayan bir panzerden bahsediyoruz. Ama nedense, gecenin bir saatinde Silopi’nin daracık sokaklarında, değil bir panzer, herhangi bir aracın geçebilmesinin son derece zor olduğu sokaklarından birinde bu panzerin ne işi var bilemiyoruz.

Ama en önemlisi, Furkan ve Muhammet’in yaşamlarının, biri henüz yedi, diğeri de henüz altı yaşındayken son bulmasının Türkiye’yi sarsması gerekirdi. Değil sarsılmak, medya genelinde konuyla ilgili doğru düzgün haber yapan bile nadiren çıkabildi.

"Kaza", "kader" deyip geçebilir miyiz?

İki çocuğun hayatı bu kadar mı değersiz?

Ne kadar çok emek var kimbilir o yaşamların bugüne kadar gelebilmesinde?

Bu yaşamların bedelini kim ödeyebilir?

Biz nasıl bu hale gelebildik ülke olarak; ne zaman bu kadar gaddarlaştık?

Evet; hiçbir zaman çok parlak değildi Türkiye’nin insan hakları sicili de, vicdan sicili de... Ancak, insan yaşamına da bu kadar kesif bir duyarsızlık da yoktu. Çocuklar, bu kadar da değersiz, sahipsiz, kimsesiz değildi.

Hocalar da öyle...

Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın açlık grevleri, bugün 60. gününe girdi.

Türkiye Büyük Meclisi’nin az ötesinde, Yüksel Caddesi'ndeler. Ve 60 gündür, sağlıklarını tehlikeye atan ve artık da yaşam riski taşıyan bir eylemin içindeler...

Güç sahibi kimse de, onların bu eylemini durdurmak için en ufak bir çaba göstermiyor...

Tıpkı, Furkan ve Muhammet’in yaşamlarını kaybetmelerine karşı bir tepki göstermediği gibi...

Türkiye’de güçlü olmanın en şartı, vicdanından arınmak gibi gözüküyor...

Çocukların başına bir şey geldiği zaman, hep Gündem Çocuk Derneği’nin eksikliğini hissediyorum.

İçişleri Bakanlığı, OHAL Kanunu 11. Maddesi kapsamında 11 Kasım Cuma günü, Gündem Çocuk’un da aralarında bulunduğu 370 derneğin faaliyetlerinin üç aylığına durdurulduğunu açıklamıştı...

Daha sonra, 677 sayılı KHK ile, Gündem Çocuk hakkında kapatma kararı verilmişti.

Sadece Gündem Çocuk değil tabii; o KHK ile, VAKAD gibi Van’dan, imkansızlıklar içinden çıkıp da, kadın hakları konusunda tüm Türkiye’de, hatta uluslararası çapta söz sahibi olabilmiş bir dernek de kapatılıp gitmişti.

Gündem Çocuk, kapatıldığı zaman yarım kalan projelerini şöyle sıralamıştı:

"Okullarda Fiziksel Güvenlik Projesi, Çocuklara Yönelik Ticari Cinsel Sömürüye Son Projesi, Çocuk Hakları Akademisi, Türkiye'de Çocuğun Yaşam Hakkı Raporu çalışması, Türkiye'de Çocuğa Yönelik Ayırımcılık Raporu çalışması, Çocuklar için Yazı Akademisi, Eksi18 Çocuk Gazetesi çalışması, Çocuk İstismarı konulu Hukuk Kliniği çalışması, çocukların mağdur olduğu cinsel istismar davalarının takibi, çocuk işçiliği ile mücadele raporu çalışması, Afganistanlı mülteci çocuk Lütfullah Tacik'in öldürülmesi davası takibi, istismar mağduru çocuklar ve aileleri için danışma hizmeti."

Şimdi, Silopi’de iki kardeş ezilip giderken, Gündem Çocuk hala faaliyette olabilse, onlardan olayın arka planıyla ilgili detaylı ve güvenilir bilgi alabilirdik. Adaletin yerini bulabilmesi, bir hukuki sürecin söz konusu olabilmesi ve takibi ile ilgili muhakkak girişimde bulunurdu Gündem Çocuk...

OHAL, KHK’lar, sürekli artan aşırı güvenlik odaklı politikalar... Sonuçta çocuklarımızın evlerinde huzurla uyuyamadığı, hocalarımızın ölümün kenarında dolaştığı bir ortam...

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi