“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: İtalya-Güney Tirol Özerk Bölgesi

“Ortaklaşmacı demokrasi”, Güney Tirol hükümetinin temsili karakteri, her vatandaşın kendi dil grubunun bir üyesi olarak kendi kimliğiyle temsil edilebileceğine yönelik bir siyasal güven ortamı sunmakta.

İtalya’da 2. Dünya Savaşı’ndan sonra Kuzey’de, ulusal azınlıkları olan özel statü talep eden üç bölge vardı. Birinci bölge yerel Franko halkını barındıran Aostatal bölgesi, diğeri Sloven ve Roman azınlıklardan oluşan Friuli- Venezia Giulia ile çoğunluğu Almanca konuşan halkın ve Ladin azınlığın oluşturduğu Güney Tirol- Alto Adige bölgesiydi. Güney’de Sicilya ve yerli otokton dilini konuşan Sardinya da özerklik talep ettiler. Bu beş bölgeye özel statü verilerek bu statüler anayasa ile güvence altına alındı.

2001 yılında referandum sonucu kabul edilen Anayasa değişikliğiyle bütün bölgeler ve yerel birlikler eşit değerde ve derecede haklara sahip olup, ek yetkiler aldılar. Merkezi devlet sadece; Dışişleri ve savunma politikaları, Avrupa Birliği ile ilgili kararlar, vatadaşlık ve göçe dair sorunlar, medeni hukuk ve ceza hukuku, yargının idaresi, çevrenin korunması, vatandaşlık haklarının ve sosyal hakların korunması alanlarında sorumlu oldu. Bunların dışında kalan bütün politik alanlar bölge yönetimlerine verildi.

Bölgesel yönetimler aynı zamanda diğer Avrupa bölgeleri ile anlaşma yapma hakkına sahipler. Merkezi hükümet bölgenin yaptığı benimsemediği yasaları anayasa mahkemesine götürebilir. Bölgelerin başbakanları doğrudan bölge halkı tarafından seçilmekte. Sınırları anayasada kesin olarak belirlenmiş yetki alanları içinde kendi içişlerini bağımsız, demokratik olarak seçilen temsilciler eliyle yönetme isteği etnik halkların ihtiyacı olarak ortaya çıkmakta.

İtalya’da Güney Tirol bölgesi bu isteği yeterince yerine getirmekte. Güney Tirol bölgesi özerkliğin sağladığı şu yetkileri kullanmakta: Yer adları, anıtları koruma, yerel gelenek ve görenekler, bölgesel kalkınma planlaması, tarım alanlarının korunması, zanaat, konut inşaatı, afet önlemleri, madencilik, av ve balıkçılık, yaylacılık, flora ve faunanın korunması, taşımacılık, turizm, toprak ve ormancılık, kamulaştırma, okul inşası, kreş açılması, eğitim, ticaret, sağlık, hijyen, spor. ( Özerklik Statüsü- Benedikter- a. g. e sh.131 )

Güney Tirol’de Almanca ve İtalyanca, bölgesel ve eyalet düzeyinde resmi dil olarak kabul edilmiş durumda. Bu nedenle bütün bölgesel ve eyalet yasaları iki dille yayınlanır. İki dilli bir yönetimi sağlamak için bütün memurlar ve kamu çalışanları iki dilde sınav vermek zorundadır. Ladince konuşulan bölgede ise kamu görevlileri resmi üç dili bilmek zorundalar. Bölgede oturan herkesin resmi dairelerde, mahkemelerde ve poliste kendi dillerinde konuşma hakkı bulunmakta.

Güney Tirol’de “ortaklaşmacı demokratik yönetim” biçimi gereği etnik gruplar arasında güç dağılımının ilkeleri belirlenmiş durumda. Öncelikle bölgesel hükümette etnik grupların temsilcilerinin katılımı bir “etnik koalisyon hükümeti” biçiminde olup, hükümetin birleşimi parlamentodaki dil gruplarının sayısal ilişkilerine göre belirlenmekte.

İkinci olarak Özerklik Statüsü’nün 2. maddesindeki kültürel özerklik ilkesi bütün dil gruplarına ait hakların eşit olarak tanınmasını ve kültürel özelliklerinin korunmasını öngörmekte. Kültür özerkliği ve ayrı okul sistemi de dahil kültürel kimliğin talep edilmesi ve korunmasına yönelik önlemler kolektif haklar bağlamında güvenceye alınmış durumda. Bu alandaki bütün kararlar ilgili grupların kendi aralarında uzlaşmasıyla alınmakta. Ayrıca kamu hizmetlerine personel alınması ve belirli kaynakların dağılımı üç resmi dil grubu arasında “nispi temsil sistemi”ne göre yapılmakta.

Son olarak eğer bir yasanın bütün dil gruplarının eşitlik ilkesini zedelemesinden korkuluyorsa, milletvekillerinin dil gruplarına göre veto hakkını ( azınlık vetosu ) kullanarak yeni bir oylama talep etme imkanı bulunmakta. Son bir imkan ise yasa normunun bir dil grubunun temsilcisi tarafından anayasa mahkemesine götürülmesi.

Güney Tirol özerk bölgesinin finanse edilmesi de önem gösteriyor. İtalya devleti bütün vergilerden sağlanan gelirleri alırken bölgeye yüzde yirmi bir pay bırakmakta. Ancak özerk bölge aynı zamanda Avrupa Birliği fonlarından yararlanarak önemli bir finans destek sağlamakta. Özerk bölge gelirleri kendisi belirlerken, merkezi devlet kurumları ve vergi kesintilerini kontrol etmekte. Bölge bütçe hakkında özgürce karar verebilmekte.

Bölgede dillerin eşit olması ve bütün dil gruplarınca öğrenilmek zorunda olması bütün dil gruplarının çoğunluğunun özerkliğe saygı göstermelerini ve bilinç düzeylerinin artmasını sağlamış durumda. “Ortaklaşmacı demokrasi”, Güney Tirol hükümetinin temsili karakteri, her vatandaşın kendi dil grubunun bir üyesi olarak kendi kimliğiyle temsil edilebileceğine yönelik bir siyasal güven ortamı sunmakta. (Benedikter- a.g.e sh 130-142)

Artık İtalya’da ne farklı etnik kimlikler ve dil grupları siyasi birliğe karşı bir tehdit olarak algılanıyor ne de devlet toplulukların varlığına karşı bir tehdit olarak görülüyor. Özerklik bir çatışma toplumundan, çok dilliliğin zenginlik olarak algılandığı, eşit haklara sahip grupların oluşturduğu bir toplumsal dönüşüm ve mutabakatı sağlamış durumda.

Güney Tirol özerkliği ikili bir barış sözleşmesine ve İtalya anayasasına bağlandı.Kuşkusuz bununla birlikte İtalyanların bir bölümü özerklikle birlikte merkezi devletin liderlik rolünü kaybedeceğini düşünmekte. Ancak İtalya’da etnik- çok dilli toplulukların asimilasyonu geçmişte kalmış durumda.

Güney Tirol bir yandan kültürel anlamda Orta Avrupa’da Almanca konuşan kültürel coğrafyanın bir parçası olarak İtalya’ya köprü işlevi görürken diğer yandan üniter devlet içinde “ortaklaşmacı demokrasi”yi içeren bir siyasi kültür içinde dinamik bir süreç yaşıyor.